Haçlı orduları aldıkları sahil şehri Akka yakınlarında, asıl
hedefleri olan Kudüs yakınlarına geldiler.
Müslüman güçleri, Haçlı güçlerinin büyük bir kuvvetle Kudüs’e
doğru yöneldiklerini öğrendiklerinde endişe ve tedirginlik
duyarlar. Çünkü Düşman güçleri Müslüman ordusundan nicelik
ve nitelik olarak çok güçlü görünüyordu.
Bu somut olguyu durumu fark eden, Sultan Selahaddin orduyu
harekete geçirecek, motive edecek, çok etkili bir konuşma
yapar. "mademki ölümden korkuyoruz niçin gidip evlerimizde
çoluk çocuğumuzla oturup zevk sefa içersinde yaşamıyoruz".
Der, sonra devam ederek. "bizim vazifemiz düşmanı sayıca
mukayese etmek değil onun karşısına çıkmaktır”.
İçten gelen bu tesirli konuşmalar sinerji etkisi yapar. Ordu
savaşa hazır duruma gelir. Nitekim kutsal kitabımız Kur'an
ayetlerinde denildiği gibi, “Nice sayıca az kuvvetler sayıca fazla
orduları yenmişlerdir” denilir. İslami ve sosyal bilimleri iyice
anlayarak okuyan Selahaddin'in çok güçlü bir imanı, öz güveni
ve cesareti vardı. Haçlı ordusuyla Müslüman ordusu bir yıl
süresince neredeyse her gün savaşıyorlardı.
Yazın ortasında bir gün ünlü İngiliz kralı aslan yürekli Rişar
hastalanır. Filistin sıcağında kral çadırın da kırk derece ateş
içersinde yatağında kıvranmakta. Kralın hekimleri bir türlü kralı
iyileştiremez. Bunu haber alan Adil sultan Selahaddini Eyyubi
Savaşı bir süre durdurur. İngiltere kralı Aslan yürekli lakaplı
Rişar'ın iyileşmesini bekler. Oysa kral da iyileşme umudu
yoktur.
Halbuki Rişar heyecanla Kutsal Kudüs şehrini kesin almak
umuduyla Ta Avrupa’dan Filistin topraklarına gelmişti. Oysa
şimdi mutlak bir ölümün eşiğine gelmişti.gelmişti. Hekimleri bu
hastalığa çare bulamıyordu. Şimdi ölümün eşiğine gelmişti. Bu
durumu haber alan, Sultan aynı zamanda çok iyi bir hekimdir.
Dünya tarihinde belki görülmeyen bir şekilde büyük bir insani duyarlıkla, savaşında kuralları var diyerek, Kralı tedavi etmeye karar vererek, İngiliz ordusunun karargâhının yanında olan Kralın hasta yattığı çadıra gelir. Kendisini iyi bir hekim olarak tanıtır. Ben Müslüman bir hekimim der, fakat her şeyin bir kuralı var. İnsanlık adına kralınızı tedavi edeceğim, der. Savaşlar tarihinde belki bir ilk yaşanıyordu. Savaşan iki büyük güçten bir Müslüman hükümdar gider, hasta olan Hıristiyan bir devletin kralını tedavi edecek. Muhafızlar gidip krala durumu anlatırlar. Bir Müslüman hekimin geldiğini kralınızı tedavi edeceğim dediğini bildirir, Kral danışmanlarının fikirlerini sorar. Danışmanları tereddüt içindeler gelen Müslüman hekim size zehir verebilir. İyice düşünmek gerek. Cevabını krala verirler. Kral Rişar ise yaşamdan umudunu kesmiş bir durumdadır. Kendi kendine ya ölürüm veya kurtulurum diye düşünür. Her türlü riski göze alarak Müslüman hekimi tedavi için çadıra çağırır. Hekim uzmandır. Çeşitli şifalı bitkilerin karışımı ilacı Rişar’a içirir. İlacı içmesi daha bir saat geçmeden kralda iyileşme belirtileri başlar. İki saat geçer, ateşi tamamen düşer. Kendine gelir. Kral üç dört saat içersinde tamamen iyileşir, ayağa kalkar. Kral sevincinden içi içine sığmaz. Hekim zannettiği adil Sultan Selahaddin'e ısrarla dile benden ne dilersen dile der. Hekim ise asla yapılacak bir bağışı kabul etmez. İnsani ve İslami görevimi yaptım. Cevabını verir. Her savaşın bir barışı olacağını İslam dini ilkelerinin “Allah aşırı gidenleri sevmez” düşüncesi ve inancıyla hareket ettiğini Savaştınızsa barış yerini bırakın, barışta savaş yerini bırakın. Ayetlerini açıklar. Kral hekim zannettiği Müslüman hükümdarı yolcu eder. Selahaddin karargahına döner. Çok miktarda meyve ve buz İngiliz kralına yollar. Aslan yürekli Rişar hiç tahmin etmediği bu büyük ders niteliğinde hareket karşısında mahcup olur önyargıları yıkılır. Arkadaşlarına döner. Müslümanlar hekimi ile hükümdarıyla bize büyük bir insanlık dersi verdi der. Bu konuda Tarihçiler arasın da iki farklı görüş bulunur, bazı tarihçiler İngiliz kralı Rişarı iyi bir hekim olan Selahaddin tebdili kıyafet yaparak gider bizzat tedavi eder
bilgisini verir. Diğer bazı tarihçiler ise Sultanın gitmediğini iyi iki tane Müslüman hekim gönderdiğini söyler. Burada kendi görüşümü söylersem, tarihçileri tarihi olaylar hakkında verdikleri bilgiler deyim yerindeyse, Esas yönünden çoğu kez doğru. Ancak usul ve kişiler bazen farklı olabilir. Ancak çoğu kez genel açık gerçek inkâr edilemez, değiştirilmez. Devam edecek