Eski Urfa tarihi kadim bir şehir olduğu kadar, masallar ve efsaneler şehridir desek herhalde doğru demiş oluruz. Bu şehrin her tarafı efsane doludur. Efsaneyle gerçek adeta iç içe geçmiş bir algısı insanda oluşur. Şehrin dört tarafının bazı yerleri, efsane ve gizemlerle doludur, bildiğimiz kadar bazı mahallerden bazı örnekler verebiliriz, Urfa’da genellikle insanları korkutan tetırbeler (çıkmaz sokak) ile kabaltılar olmuştur diyebiliriz. Bunlardan bazı örnekler vermek mümkü, Ulu cami yanı karanlık sokak, ve okumamış ama bir halk kadın bilge olan Tavuz dayzenin (teyze) su meydanına giden yolun biraz aşağısında girintili çıkıntılı tetirbesi sanki olagaüstüdür, sırlar ve gizemler vardır duygusu insana verir. Şehit Nusret ilkokulu civarındaki kabaltı heybetli ve görkemli durur.
Büyük yol mahallesinde Ermeni bitki uzmanı hekim Vanes’in evinin yanındaki tetirbenin giriş ve çıkışı farklı mekanlara girme görme duygusu verir. Mualim (Öğretmen) tetirbesi isminden dolayı ilginçtir. Bizim çocukluğumuzda yeri nerededir diye bulmaca sorusu olmuştur. Aynı şekilde Dipsiz minare sorusu yine askerlik yapan Urfalılar da memleket özleminin yansıttığı sohbetlerde bulmaca konusu olurdu. Dipsiz minare bir efsane ve sır çağrıştırır, oysa bu minare Su meydanı caminin minaresi taştan büyük kolonları her iki yan yapıya sarkıtılarak yapılmış altı boş, caminin giriş kapısı olduğu için dipsiz minare denilmiştir.
Burada konu açılmışken bir şehir hemşerilğin yabancı bir yerde bir gurbette nasıl önemli olduğunu genç yaşta askerde öğrendik. Urfalı arkadaşlar beraber birlikte oturur, memleket hasretini giderirken, Urfa’yı gözümüzde canlandırarak adeta kirikosini çizerdık. Falan sokak, falan çarşı nerededir derdik, işte bu dipsız minare de soru veya bulmacamız içersinde olurdu.
Hekim dede mahallesinde ki tetırbeler yine öyle, adeta buralarda ki eski eserler bizim de bir hikayemiz var duygusu hisetirir. Türbeler daha fazla sırlar taşır. Bedizaman mezarlığında nice veliler vardır. Su meydani, eski adı Samsat kapısında veli türbeleri, Bey kapı ve Arap meydanında olan türbeler, Hele Harran kapı mezarlığı, Arış hoca türbeleri birer tarihtir. Bilmesini, alması bilene dersler verir.
Bunlardan dolayı ünlü bir ünlü Urfa türküsünde denildiği gibi Urfa’nın etrafı yalnız dumanlı dağlar değildir. Urfa’nın dört etrafından deyim yerindeyse tarih kokar, efsaneler kokar. Bu koku ne kötü bir koku ne de iyi çok iyi bir koku değildir. Belki olması gereken bir kokudur, korkudur, insana ölümün olduğunu hatırlatan yerlerdir. Bunda insanın varoluşunun bir gerçeği gizlidir. Burada biraz ünlü efsaneleri nakil ettikten sonra, Osmanlı döneminde yaşamış ünlü seyyah (Gezgin) Evliya çelebinin Urfa’ya gelerek Urfa izlenimlerini yazdıktan sonra, gerçi tekrar oluyor bu yazı dizisinin ikinci bölümü olan eski Urfa’nın kültürel yaşamı ve kültürel eserlerinden söz edeceğiz.
Efsaneler derken Urfa’da söylenen üç beş efsaneden söz etmeden olmaz. Umarım anlattığımız, yazdığımız eski kültürümüzün bir önemli kesitini özelikle gençler okur. Çünkü dijital bu çağda insanlar ancak kendi kültürlerini anlayarak, özümleyerek yaşadığı çağı anlar. Bir özne olur, ruh taşır. Klasik bir söylemdir, bu günü anlamak için dünü bilmek gerekir. Bunun için de tarih bilinci, tarih bilgisi ve şuuru gereklidir. Devam edecek