Halil İbrahim suyu: kırk gün içilse, kırk çeşit hastalıktan kurtulup vücud beyaz inci gibi olur. Üç sabah bu sudan içen hileden, kara sevdadan, hayalden, korkudan uzak olur. Bir kimse ne kadar evhamlı olsa, bu sudan üç gün içse gayet zinde olur. Bir adam bu sudan içse, dizanteri hastalığına tutulmuş olsa dahi kurtulur. Eğer adamın kabızlık durumu varsa, Allah’ın emri ile düzelir. Bu su Hazreti İbrahim Halil için aktığından, hekimler tahlil edip, yetmiş derde şifadır demişler. Süt lezzetinde olup, temmuz ayında bile gayet soğuk olur; kışın adeta ılık olur, üzerinden buğular çıkar, Burası herkesin ziyaret yeridir.
Bu Urfa şehri kayalarında mağaraların çok olmasına sebeb, kafirler zamanında her birinin puthane olmasıdır. Her birinde binlerce rahip dolu imiş. Her bir mağaranın birer çeşit ziyareti olurmuş. Bu hesap üzere, gün başına birer putgedeler (tapınak) varmış. Yunan tarihlerine göre, Hazreti Davud, Kudüs’de Mescid’i Aksa’yı yaptırmazdan önce mabedhanesi Urfa’da imiş. Hala Hiristiyanların çoğu Kudüs’ü ziyaret ettikten sonra Urfa’yı da ziyaret ederler. Hazreti İsa, Beyttü’llahm denilen yerde doğduğu için itibar oraya ise de, yine Hiristiyanların çoğu Urfa’ya itibar edip Avrupa’dan adaklar gönderirler.
Diğer bir Hikmet: Bu Halilullah tekkesinde balıkları avlamak yasaktır. Bir defasında adamın biri balıklara balıkotu döker. Nice balıklar zehirlenerek ölürler. Kötü iş yapan adam, balıkları çantasına koyar evine götürür. Balıkları pişirip yediğinde balıktaki zehir adama geçer, çocukları ve ailesi ile birlikte yeddi kişi zehirlenerek ölürler. Bu olay herkesin dilinde söylenmektedir. Ama tekkenin dışındaki balıklar avlanıp yense bir zararı olmaz. Bu da ilahi bir sırdır.
Halil İbrahim mancınıkı: Urfa’nın yukarı kalesi içinde yalçın bir tepe üzerinde, şehre doğru eğik kızıl bir kayanın üzerinde bir mancınık vardır. Bu mancınık, Hazreti İbrahim Aleyhisselamı ateşe atmak için yapılmıştır. Bu kayanın üzerinde minare gibi yüksek iki adet sütun vardır. O asırda zemberek ve sapan gibi kalın ipleri varmış. Hala zamanımızda mübarek bayramlarda bid’at olan ve salıncak denilen şeyler vardır ya, buna benzer bir salıncaka koyup sallamışlar. Tam istenilen yere gelince, İbrahim Nebi havaya atıldığı an zembereklere çarpıp havaya fırlatılmış. Yeddi kere parlayan şimşek gibi Cibril-i Emin gelip “Ya İbrahim seni kurtarayım mı deyince?” deyince “Beni Allah kurtarır, Sığınağım O’dur” demiş. Sonra ateş içine düşünce, Cenab-ı Hakk, Hazreti İbrahim’e ateşi gülbahçesi eylemiş.Hala o iki adet mancınık sütunu durmaktadır ki görülmeye değer. Urfa şehrinde daha birçok garip ve acaip eserler vardır ki anlatılmaya muhtaçtır. Ben bu kadarını yazabildim.
Urfa ziyaretgahları: Şehir içinde büyük bir ağaç kökü vardır. Ona İbrahim peygamber ziyaret ağacı derler. Lanetli Nemrud zamanında Hazreti İbrahim dünyaya geldiğinde bütün müneccimler: “Ya Nemrud! Bu saate bir çocuk doğdu. Senin hükümdarlığına canına ve dinine kasdedecek. Tez O’nu bulup öldür!” diye haber verdiler. Nemrud bütün şehri aratıp nice günahsız çocuğu öldürttü. İbrahim Nebi’yi annesi, sözü edilen ağaç kovuğunun içinde sakladı. İbrahim aleyihsselam da parmağını ağzına koyup emmiştir. Allah’ın emriyle Hazreti İbrahim’in kendi parmağından süt akmış ve onunla beslenmiştir. Halen küçük çocukların beşikte iken parmaklarını emmeleri Hazreti Cibril’in öğretmesi ile İbrahim alehisselamdan kalmıştır. O ağaç kökü, binlerce yıldan beri çürümüş olduğu halde halen durmaktadır. Ağızdan ağza söylenmiş meşhur olmuş olup, herkes tarafından ziyaret edilir. “İbrahim Nebi makamı” derler. Şehir içinde Hekim Dede ziyaret yeri, 191 tarihinde vefat etmiştir. 80 yıl yaşamıştır. Nurlu kabirleri o kadar düzenli değilse de yine de herkes tarafından ziyaret edilen bir yerdir. Fadl bin Yahya Bermeki hapiste vefat etmiştir. 45 sene yaşamıştır. Evliya Çelebinin seyahatname de yazdığı Urfa ziyareti izlenimleri burada bitiyor. Bundan sonra kitabımızın ikinci bölümü olan Eski Urfa kültürünü bildiğimiz kadar yazılacaktır.