Kapitalist sistem sanayi devriminin maddi ekonomik düzeni, Sürekli üretim ve tüketim üzerine kuruludur. İnsanı ve toplumu bir özne, Ruh olmaktan ziyade adeta bir nesne, deyim yerindeyse bir eşya insan olarak tasarlar. Doymak bilmez bir iştahla Kar Hırsı ila ürettiği ürünlerini satar, satmaktan, almaktan başka esaslı Bir şey düşünmez.
Kapitalist patronun tek çelişkisi baş çelişkisi, satmak Kar ve paradır. Anamalcı kapitalizm sürekli kesintisiz çeşitli üretim ürünleriyle bireylerin duygularını hazlarını tahrik eder, çılgın bir tüketime zorlar. Böylece kişi toplumsal sorumluluk içerisinde bir birey değil, yalnız kendini düşünen bencil bireyci olmakta...
Kapitalizmin yüksek aşaması olan emperyalizmin çok uluslu şirketleri, insanlığın binlerce yıllık geleneğini ahlakını alışkanlığını, kullandığı eşya ile ilişkisini bağını, pet şişe pet bardak gibi bir defa kullan at ürünleriyle yok etme sürecine girmiş.
Kullan at kültürü oluşturuyor. Bu durumun doğal, belki kaçınılmaz sonucu, insanlar arası çıkara dayalı ilişkiler oluşmakta, kullan işine gelmedi mi bir eşya gibi at, dejenere olmuş yoz bir insanlık ahlakı oluşuyor.
İnsan eşya bağlantısı, sanayi ürünü bu sistemde bir ahlaktan söz edilirse o da çıkara dayalı bir ilişkidir. Bu nedenle günümüzde mevcut real somut koşullar gereğince Geleneksel toplumun dostluğa dayalı, çıkarsız manevi paylaşımcı anlayışı gittikçe azalmakta... Meta, para, araç değil amaç oluyor. Böyle olunca düşünür Hobbes'ın insan insanın kurdudur, Tezine bu emek sömürücüsü düzen bir ölçüde hak vermiş, uymuş oluyor.
Maneviyattan yoksun maddeci teori bu şekilde gündeme gelmiş oluyor. Çünkü özelikle büyük metropol şehirler de sosyal, kolektif, birlikçi ruh zedelenme sürecine girmiş. Özünden sapmamış dinsel inanç ve kültür kalabalıklar arasında fazla his edilmez hale gelmiş. Düşünceme göre insanlar kendilerine ve birbirilerine yabancı olma sürecine girmiş. Çünkü üretim araçlarını elinde bulunduran ekonomik üstünlük sağlayan tekelci kapitalizm, Sosyal Kültürel olarak ta, Ezilen halklara kendi yoz kültürünü dayatmakta, böylece Ortaya Kültür emperyalizm olgusu ortaya çıkmakta...
Oysa bir milleti toplumu birleştiren bütünleştiren yegâne unsur etken, Kendi öz değerleri gelenekleri ve ahlakıdır. Millet olmanın zorunlu gereği kaderde tasada kıvançta birliktir. İşte bunun gerçekleşmesi ancak bir halkın kendi öz kültürünü yozlaşmadan korumasıdır. Bunun da gereği sosyal adaletle mümkün olacak. Kendine yontmayla, hep bana Rab bana demekle olmaz.
Kapitalist ekonomik sistemle olmaz. Olsa ancak parayı malı mülkü esas alan bir uygulama değil, İnsanı öne alan bir düşüncenin ürünü olan, İnsan devlet için veya sermaye için değil devlet ve sermaye insan içindir düşüncesi ve pratiği ile mümkün olabilir. Böyle bir düzene illa bir isim vermek gerekirse bunun adı sosyalizmdir. Hatta daha doğrusu ülkemiz ve inancımız özgül koşulları gereğince İslam sosyalizmi demek mümkün olur.
Bence İslam dini ilkelleri, Burjuva kapitalist sistemle aynı olmadığı gibi, karşıdır ve ayrıca kapitalizme karşı önemli ilahi bir seçenektir.