Prof. Dr. Cahit Tanyol; “Bir toprağın vatan olması için oraya insanoğlunun canı ve kanı gibi kendisine bağlı destanları, düşleri, türbeleri ve mezarları sinmeli. Coğrafyayı Ordular kuşatır, fakat vatanı halk yaratır. Bu toprağın gerçek fatihi ve sahibi onun türbeleri, yatırları, şiirlerinin omzuna yaslanan destanlarıdır.”1. der.
İsmet Paşa da Urfa’ya gelişinde bu çarpışma alanını gezip-görünce Şebeke Boğazı’nda Urfa’nın Gazilerine ve Urfalılara övücü sözler eder ve bu savaşta canını vermiş şehitler için neden bir “Şehitlik Anıtı” yapılmadığını dönemin valisine şu serzenişleri ile dile getirir:
“Şanlıurfa Kurtuluş Savaşımız öyle zan edildiği kadar kolay olmadı. O Zamanın Sayın Başbakanı İsmet İnönü Şanlıurfa’ya geldiğinde, Birecik’te Şanlıurfa Valisine bana Şanlıurfa’da Şebeke kanlı savaşının olduğu yere geldiğimizde orayı bana gösterin demiştir.
Şebekeye geldiklerinde aracından inen İsmet Paşa sağına soluna bakar iki dağlık arasında birkaç köprü, köprüden başka bir şey görmeyince valiye derki, hayret ediyorum. O kara günleri biz Şanlıurfalılarla beraber yaşadık. Çok büyük bir savaş olduğunu ve bu savaş da bilinen altmış iki şehit, yetmiş yaralı verdiğimizi de biliyorum.
Nasıl olmuştur ki, bu şehitlerimizin aziz hatırasına hürmeten burada bir şehitlik yoktur. Bir şehitlik anıtı dikilmemiştir.” der.
2. Cumhurbaşkanı sayın İsmet Paşanın Urfa’ya gelişi bir efsaneye dönüşür. Nasıl ki Harran’a suyun gelişi "Aney kalk bir zılgıt çal, Urfa’ma su geliyor." Türküsüyle efsaneleşmişse ise bu olayın hatırasına da bir türkü yakılır: “Urfa’ya Paşa Geldi.”
Urfalı araştırmacı yazar Mehmet Kurtoğlu, “Evliya, İstanbul’u anlatırken, Mısır’dan getirilen ve Sultanahmet meydanına dikilen dikmelerden bahseder. 1550 yılında Mısır’dan getirilen bu taşın Tutmosis’in Suriye’deki seferleri ve Fırat Nehri’ni geçmesi anısına adandığını belirtir.
Düşünün bir kere, bir kral veya İmparator Fırat’ı geçtiği için, onun anısına koca bir anıt dikiliyor. Aynı şeyi antik dönemlerde komutanlar yapmıştır. Antik dönemlerde bir komutanın büyüklüğü Fırat’ı kaç kez geçtiği ile ölçülürmüş. Çünkü her babayiğidin harcı değildir deli Fırat’ı ordularıyla geçmek. Bilindiği gibi Sultan Alparslan da ordusuyla Fırat’ı geçen ilk Türk komutanıdır.
Şahsen ne zaman Sultan Ahmet meydanına gitsem o taşı görsem, Fırat ve memleketim Urfa aklıma geliyor. Şehrimin bir anısının bu imparatorluk başkentinde yaşatılması beni içten bir övgüye sevk ediyor.”2.
İşte insanı övgüye sevk eden bu değerler dilde söylenen bir sevgi değil, yürekten hissedilen, insanı duygulandıran ve coşturan bir sevgidir.
Urfa Milletvekili Yahya Kemal Beyatlı bir insan Urfalı olur da bu musikiyi, şu vatan topraklarından yükselen sesi nasıl duymaz? Bu musikideki güzelliği nasıl fark etmez? Der ve gurur abidesi anıtlara dikkat çeker.
Süleyman Şah Türbesi: Yeni Yer: Suruç’a 47 km. ve Mürşitpınar sınır kapısına 37 km. uzaklıkta Fırat Nehrinin Doğu kıyısında Halep Muhafızlığı, Aynelarap Mıntıka Müdürlüğü ve Sırrın Nahiyesine bağlı Karakozak köyü sınırları içindedir.”
“Burası Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi’nin Dedesi Süleyman Bin Kaya Alp’in mezarıdır. 5 Haziran 1086 da kendisine ve halkına yurt aramak için iki adamı ile Fırat nehrini geçerken boğulmuştur. Bu mezar esas yeri olan Caber’den Tabka barajının inşası sebebiyle 1973 yılında buraya getirilmiştir.” Ve şair Türk nazım türü şiiri ile bu Türbe kitabesine şu notu düşmüştür.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye”3.
Tekrar etmek gerekirse şair “Toprak, eğer uğruna ölen varsa vatandır.” Der. İşte bu vatan için can veren Süleyman Şah yenilgiyi hazmedemeyerek “Ayn Selm” mevkiinde ordusu dağılınca “atını Fırat nehrine sürerek” intihar etmiştir.” (Kafesoğlu, s.44) mezarı nehrin kıyısına inşa edilerek, üzerine türbesi yapılmıştır.”3
İşte bu toprakların bu duygu, düşünce ve inançla kurtuluşunu başaran vefalı Urfalılar, İsmet Paşa’nın “vatandaşı” olarak, her müzik meclisinde “Urfa’ya Paşa Geldi” türküsünü coşkuyla dillendirerek Urfa tarihine not düşerler.
1- Prof. Dr. Cahit Tanyol, “Beynimizdeki Vatan Coğrafyası ve Düşmanları”, Cem Aylık Siyasi Kültürel Dergi, Yıl:5, Sayı:56, İstanbul,1995, s.6; * “Osmanlıcılık” sevdası, günümüze gelindiğinde Alp eren ruhundan uzaklaşmanın bir sonucu öz kimlik ve inancına sahip çıkmayan kesimler Süleyman Şah bizim “kırmızı çizgimizdir, diyenler, türetme bir İŞİD terör örgütüne karşı buraya sahip çıkamaz ve türbe başka bir yere taşınır.
2- Mehmet Kurtoğlu, “Evliya Çelebi ve Urfa Efsaneleri”, GAP Şehir Kültür- Şehir ve Turizm, Yıl:3, Sayı:6, 2022, GAP Gündemi Gazetesi, İmaj Reklam Basın Yayın Tanıtım Org. San. Tic. Ltd. Şti., Şanlıurfa, s.07
3- Suruç Kaymakamlığı 96 Suruç İlçe Yıllığı, Acar Organizasyon Ltd. Şti., Ankara, 1996, s.36; İbn-i Kemal, “Tevârih-i Âl-i Osman”, Haz: Şerafettin Turan, TTKB., Ankara, 1991, s.28