NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -142-

Eski Urfa kışlarına hazırlık, yiyecekle birlikte doğal olarak giyecekle de başlardı. Çünkü kışın dondurucu soğuğundan kalın giysiler insanları korur. O dönemlerde insanların çoğu kışın şimdinin palto kabanın yerini tutan hatta daha çok sıcak tutan kürk, Aba giyerlerdi. Her el işi sanatında olduğu gibi yetmiş seksen tane kürkçü ve abacı sanatkâr bulunurdu. Şimdi abacı sanatı tarihe karıştı. Çünkü abacılık yapan bir tek esnaf kalmadı. Kürkçü sanatkârları ise ancak yedi sekizi geçmez. Sonuçta bu geleneksel el işi sanatı da böyle giderse diğer el işleri gibi Urfa kültür tarihinde yerini alır. Yani tarihe karışır. Bu arada konu gelmişken kültür müdürlüğünün gelenekse Urfa el işi sanatının yeni nesillere tanıtması için esnafa destek vermesi maddi yardımda bulunması önerisini ısrarla belirtmek gerekiyor. Sanırım bu görevleri alanını içerir. Ayrıca turizmin canlanmasını sağlar. Turist gelişimi teşvik olur. Çağımızın bir özeliği turizm çağı olmasıdır. Yani gezme başka kültürleri görme, oraların farklı yiyeceklerini yeme içme bir artı değer oluyor, istihdam yaratıyor. Gezen kültürlü yerli yabancı turistler, oraların yüksek binalarını, yeni çarşıları, marketleri, onları pek fazla ilgilendirmiyor. Eski örf adetlerine, el işlerine, sanatlarına ilgi duyuyorlar. Kültür alanın da yeterli çalışma yardım sağlanırsa İlimiz ülkemiz için sayısız maddi manevi faydaları olduğu gibi, önemli ölçüde gelir elde edilir. Döviz sağlanır. Böylesi turistler kültürlü, çok okuyan insanlar olduğu için, buğunu anlamak dünü bilmeleri gerektiğini bilirler. Bir de tüm insanlığın kültürünü kendi kültürleri gibi evrensel bir kültür olarak görürler, düşünürler. Konumuzla bağlantılı eski Urfa'nın kış mevsiminin vazgeçilmez giyeceği Kürk sanatına biraz değinelim. Kürk kuzu koyun derisinden yapılır. Çeşitli kürk çeşidi bulunurdu. Yeni doğmuş kuzudan itina ile yapılan ağa kürkü pahallı olurdu. Bu kürkün özeliği, geniş ve hafif olmasıdır. Yoksul insanların giydiği kürkler koyun derisinden yapılır, kaba ve ağır olurdu. Bu kaba kürkler diğer pahallı kürkten insanı daha sıcak tutar, ama ağır olur. taşınması zor olurdu. Bir de kürkçülerin sarıya boyadıkları çocuk kürkü bulunurdu. Şimdinin palto ve kabanın yerini tutan diğer kış giyeceği abaydı. Aba genelde mor ve siyah koyun yününden yapılırdı. Aba gerekli bir kış giyeceğiydi. Kürk gibi sıcak tutar ucuzu pahalısı olurdu. Doğruyu demek gerekirse insanlar gibi giyecekler, hatta buna abartmadan söylersem yiyecekler dahi ta o dönemlerden bugüne kadar kalite ve alım gücü bakımından bir sınıfsal maddi güç ve öz taşıyor. Kürkte olduğu gibi, ağa abası ayrı, itinayla yapılır, işçi azap kürkü ucuz olurdu. Ayrıca giyim işini kadınlar da üstlenir. Örgü işleri kadınların elinden düşmez. Sürekli olarak çalışırlar kendilerine ve yakınlarına kalın kazak ceket örerler. Giyecek işi böylece hal olurdu. Ha unutmadan söyleyim, kışa hazırlanan yiyecekler, yaz meyve ve sebzeleri kurutulup hazırlandıktan sonra, yiyecek konusu bir sonbahar meyvesi olan zeytin ve nar ürünü elde edilerek biterdi. Kasım ayının ikinci haftası ise kıştan sayılır. Böylece kışa hazırlık bitmiş olur demek mümkün. Bu nedenle ısınma maddeleri elde edilmeye başlanır. Zenginler için odundan yapılan kömür olurdu. Kömür dört köşe pahallı mangallarda kullanılır ısınılırdı. Maddi durumu iyi olmayan yoksul insanların ısınma araçları tezek, odun, çalı çırpı, sacdan yapılmış, dik dört gen ucuz mangalarda ısınmaya çalışırlardı. Çok soğuk kış günlerinde tahtadan yapılmış dört köşe tahta mangalın üzerine konulur, üstüne de yorgan atılır, ana, baba, çocuklar, ailece tandıra girer ısınmaya çalışırlardı. Gariban kesimden zor bela bir çuval kömür alanlar bunu son derece idareli kullanırdı. Kışı yarı soğuk yarı sıcak geçirirlerdi. Zengin kesim ise çuval, çuval, kömür alır, bu kömürleri sabah akşam mangallar da bolca yakar, ısınma sorunu nedir bilmezlerdi. Bu kesimin yiyecekleri çeşitli ve boldu. Bal, sadeyağ, sucuk, ceviz, ne dersen bulunurdu. Böyle sıcak doğal ortamda o dönemin kitapları, deyim yerindeyse televizyonları yaşlı tecrübeli insanların anlattıkları masallardı, efsanelerdi. Benim yaşımda olanlar o masal döneminin çocuk iken sonuna yetiştik, son demlerini yaşadık diyebiliriz. Yokluk vardı ama huzur vardı. Ne kadar hoş olurdu anlatamam. Zaten bazı şeyler anlatmakla olmuyor ancak yaşamak gerek. Urfa kışlarının böyle tatlı doğal, yaşam tarzları olurdu. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 07 Temmuz 2022 - Perşembe

ESKİ URFA TARİHİ VE KÜLTÜRÜ -142-

Eski Urfa kışlarına hazırlık, yiyecekle birlikte doğal olarak

giyecekle de başlardı. Çünkü kışın dondurucu soğuğundan

kalın giysiler insanları korur.

O dönemlerde insanların çoğu kışın şimdinin palto kabanın

yerini tutan hatta daha çok sıcak tutan kürk, Aba giyerlerdi. Her

el işi sanatında olduğu gibi yetmiş seksen tane kürkçü ve abacı

sanatkâr bulunurdu. Şimdi abacı sanatı tarihe karıştı. Çünkü

abacılık yapan bir tek esnaf kalmadı.

Kürkçü sanatkârları ise ancak yedi sekizi geçmez.

Sonuçta bu geleneksel el işi sanatı da böyle giderse diğer el

işleri gibi Urfa kültür tarihinde yerini alır. Yani tarihe karışır. Bu

arada konu gelmişken kültür müdürlüğünün gelenekse Urfa el

işi sanatının yeni nesillere tanıtması için esnafa destek vermesi

maddi yardımda bulunması önerisini ısrarla belirtmek gerekiyor.

Sanırım bu görevleri alanını içerir. Ayrıca turizmin canlanmasını

sağlar. Turist gelişimi teşvik olur. Çağımızın bir özeliği turizm

çağı olmasıdır. Yani gezme başka kültürleri görme, oraların

farklı yiyeceklerini yeme içme bir artı değer oluyor, istihdam

yaratıyor. Gezen kültürlü yerli yabancı turistler, oraların yüksek

binalarını, yeni çarşıları, marketleri, onları pek fazla

ilgilendirmiyor.

Eski örf adetlerine, el işlerine, sanatlarına ilgi duyuyorlar. Kültür

alanın da yeterli çalışma yardım sağlanırsa İlimiz ülkemiz için

sayısız maddi manevi faydaları olduğu gibi, önemli ölçüde gelir

elde edilir. Döviz sağlanır. Böylesi turistler kültürlü, çok okuyan

insanlar olduğu için, buğunu anlamak dünü bilmeleri gerektiğini

bilirler. Bir de tüm insanlığın kültürünü kendi kültürleri gibi

evrensel bir kültür olarak görürler, düşünürler.

Konumuzla bağlantılı eski Urfa'nın kış mevsiminin vazgeçilmez

giyeceği Kürk sanatına biraz değinelim. Kürk kuzu koyun

derisinden yapılır. Çeşitli kürk çeşidi bulunurdu. Yeni doğmuş

kuzudan itina ile yapılan ağa kürkü pahallı olurdu. Bu kürkün

özeliği, geniş ve hafif olmasıdır. Yoksul insanların giydiği kürkler

koyun derisinden yapılır, kaba ve ağır olurdu. Bu kaba kürkler

diğer pahallı kürkten insanı daha sıcak tutar, ama ağır olur.

taşınması zor olurdu. Bir de kürkçülerin sarıya boyadıkları

çocuk kürkü bulunurdu. Şimdinin palto ve kabanın yerini tutan diğer kış giyeceği abaydı. Aba genelde mor ve siyah koyun yününden yapılırdı. Aba gerekli bir kış giyeceğiydi. Kürk gibi sıcak tutar ucuzu pahalısı olurdu. Doğruyu demek gerekirse insanlar gibi giyecekler, hatta buna abartmadan söylersem yiyecekler dahi ta o dönemlerden bugüne kadar kalite ve alım gücü bakımından bir sınıfsal maddi güç ve öz taşıyor. Kürkte olduğu gibi, ağa abası ayrı, itinayla yapılır, işçi azap kürkü ucuz olurdu. Ayrıca giyim işini kadınlar da üstlenir. Örgü işleri kadınların elinden düşmez. Sürekli olarak çalışırlar kendilerine ve yakınlarına kalın kazak ceket örerler. Giyecek işi böylece hal olurdu. Ha unutmadan söyleyim, kışa hazırlanan yiyecekler, yaz meyve ve sebzeleri kurutulup hazırlandıktan sonra, yiyecek konusu bir sonbahar meyvesi olan zeytin ve nar ürünü elde edilerek biterdi. Kasım ayının ikinci haftası ise kıştan sayılır. Böylece kışa hazırlık bitmiş olur demek mümkün. Bu nedenle ısınma maddeleri elde edilmeye başlanır. Zenginler için odundan yapılan kömür olurdu. Kömür dört köşe pahallı mangallarda kullanılır ısınılırdı. Maddi durumu iyi olmayan yoksul insanların ısınma araçları tezek, odun, çalı çırpı, sacdan yapılmış, dik dört gen ucuz mangalarda ısınmaya çalışırlardı. Çok soğuk kış günlerinde tahtadan yapılmış dört köşe tahta mangalın üzerine konulur, üstüne de yorgan atılır, ana, baba, çocuklar, ailece tandıra girer ısınmaya çalışırlardı. Gariban kesimden zor bela bir çuval kömür alanlar bunu son derece idareli kullanırdı. Kışı yarı soğuk yarı sıcak geçirirlerdi. Zengin kesim ise çuval, çuval, kömür alır, bu kömürleri sabah akşam mangallar da bolca yakar, ısınma sorunu nedir bilmezlerdi. Bu kesimin yiyecekleri çeşitli ve boldu. Bal, sadeyağ, sucuk, ceviz, ne dersen bulunurdu. Böyle sıcak doğal ortamda o dönemin kitapları, deyim yerindeyse televizyonları yaşlı tecrübeli insanların anlattıkları masallardı, efsanelerdi. Benim yaşımda olanlar o masal döneminin çocuk iken sonuna yetiştik, son demlerini yaşadık diyebiliriz. Yokluk vardı ama huzur vardı. Ne kadar hoş olurdu anlatamam. Zaten bazı şeyler anlatmakla olmuyor ancak yaşamak gerek. Urfa kışlarının böyle tatlı doğal, yaşam tarzları

olurdu. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.