Avrupa ortaçağda kral ve Kilisenin insanlık dışı zorbalığını Ronasans (Yeniden doğuş) Eeform (Düzeltme) hareketleriye, akıl ve bilim yoluyla yıkarak, aydınlanma çağını başlatmıştır.
Ronesans başka bir anlamda bireysel ile toplumsal anlamda kendine gelmedir.
Deyim yerindeyse zümrüdü anka kuşu efsanesinde denildiği gibi, küllerinden yeniden doğmadır.
Gerçekten, avrupa halkı Ronesans ve reform atılımlarından önce Kral ile Kilisenin büyük bir baskısı altında inim inim inliyordu. İnsanların en ufak bir özgürlük hakları yoktu. Bu nedenle Rönesans üzerine derin araştırmalar yapan Burkhard Rönesans "İnsanın keşfedilmesidir" demektedir. Çünkü ortaçağ Aprupa'da insanın hiç bir kıymeti yoktu. Engizisyon mahkemelerinde yüz binlerce insan haksız yere daha çok sırf servetlerini ele geçirebilmek için öldürüldü.
Papazlar çeşitli menfaatler karşılığında günahları affediyordular. Hatta cennetten yerler satıyorlardı. Mantık ve insani esaslar kaybolmuştu. Dünnya'nın döndüğünü söyleyen Galile ve daha pek çok düşünür çeşitli işkenceler görmüş, çoğu öldürülmüştür.
Rönesans hareketi bilim ve teknolojiye öncülük ettiği kadar, insani hareketleri de başlatmıştır.
Rönesans ilk olarak İtalya'da başlamıştır. Mimarlıkta, güzel sanatlarda ilerlemeler sağlanmıştır.
İnsani düşünceler, değerler adeta yeniden keşfedilmiş hale gelmiştir. İnsanları birey olmaya, özgür birey olma yolunda kitaplar yazılmış, eserler verilmiştir.
Örneğin Makyavel adlı İtalyan bir yazar yazdığı ünlü Prens adlı kitabı bencil içerikleri içersede insanları düşünmeye sevk eden saptamalar yapmıştır. Dekart, düşünmeye yönelik tespitler yapmıştır.
Jan Jak Rouse, insanın hakları olduğunu, eşit yurttaşlık hakları olmasına yönelik eserler yazarak halkları aydınlanmaya, düşünmeye, kendi haklarını bilmeye, bunların mücadelesini vermeye yönelik görüş ve düşünceler içeren yazılar yazmıştır.
Fransız düşünür Montaiğne insanın kendini ve başkalarını tanımaya, eleştiri ve özelştiriye yönelik denemeler adlı klasik eser yazmıştır. Daha pek çok örnekler verilebilir.
Avrupa'da böylesi bilim ile aklı esas alan gelişmeler nihayet Fransız devriminin koşullarını yaratmıştır.
Fransız devriminin üç önemli talebi ve sloganı vardı. Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik.
Bu üç sloganın ayrı ayrı önemi ve gerçekliği vardı
Özgürlük: üst satırlarda yazıldığı gibi, Avrupa halkları özgür değildi. Kralık ve Kilisenin yoğun bir baskısı altındaydılar. Burda bir parentez açarak belirtmek gerekir ki Kilisenin sözde dini emirleri, hristiyanlığın, yani İsa'nın ilahi öğretisi ve felsefesiyle çelişiyordu. Alakası yoktu denilebilir.
Hristiyan softa din adamı takımı İncili kendi çıkarlarına göre yorumluyorlardı.Bu nedenle bundan önceki bölümlerde Hangi Hıristiyanlık diye elştirel bir yazı yazmıştım.
Avrupa kıtası halkları özgürlüğe susamış bir durumdaydılar.
İşte bu nedenle özgürlük taleplerini 1789 Fransız devriminde gür bir sesle haykırarak dile getirmişlerdir.
Eşitlik: Mutlak monarşi düzenleri içerisinde yaşayan insaniar en ufak eşitlikten mahrum bırakılıyordu. Eşitlik sadece Aristokratlar, Papazlar, derebeyler, burjuva sınıfları için geçerliydi. Bunlar eşit idiler. Diğer halk tabakaları nerdeyse köle gibi muamele görüyorlardı.
Kardeşlik: Fransız devriminin kardeşlik sloganı ve talebi ise üst sınıflar olan oligarşik düzende eşit yurttaşlık talebi içeriyordu. devam edecek