Sokaklarda, parklarda, kuytu yerlerde perişan, aç, susuz, bakımsız, hayvanları gördüğümde içim sızlııyor. Kendı kendime biz nasıl insanız diyorum. En çok ta acınacak durumda olanlar, önce başıboş sahipsiz köpekler, sonra kediler geliyor. Zaten artık neredeyse eşek kalmadı.
Vicdansız insanlar bu zavvalı hayvanları işleri bittiği için boş bıraktılar, salı verdiler, merhametsiz insanlar bu hayanları toplayıp, kendileri gibi vicdansız insanlara satarak kesime götürdüler, millete eşek etini, koyun, veya dana eti gibi yedirdiler.
Bir hayvancılık bakanlığı yokmu? kurulmalıdır diye düşünürken, hemen hatırladım, tarım ve hayvancılık bakanlığı olduğunu hatırladım.
Bu bakanlık yalnız eti yenilen hayvanların değil, eti dinimizde ve geleneklerimizde haram olan, böyle sokaklarda aç susuz gezen hayvanlara da sahip çıkmalıdır.
Ayrıca hayvanları koruyan, zarar veren kişilere, yalnız para cezası değil, hapis cezası da verilmelidir.
Eğer gelişmiş, kamil, olgun, insanlık değerlerini taşıyorsak, hayvanları korumalıyız.
Belediyeler, hayır kurumları, sivil toplum kurulaşları hayvanlara sahip çıkmalıdır. Bu dünya insanların olduğu kadar hayvanlarında dünyasıdır.
Bu nedenle insan hakları olduğu kadar hayvan haklarıda vardır ve olması gerekir. Gelişmiş ülkelerde sanırım hayvanlar böyle sokaklarda aç perişan kalmazlar.
Kusura bakmayın! İçimden gelerek söylüyorum hayvanlarımızın şansları olsaydı burada değil, gelişmiş ülkelerde Avrupa'da, japonya'da, Kanada'da dünyaya gelirlerdi.
Oysa dinimizde hayvanlara eziyet, etmeyın, onlara sahip çıkın, aç bırakmayın denilir.
Burada konumuz gereği İslam tarihinden çok anlamlı, değerli ve ders verici iki tane anektod anlatacağım.
İlki susuz kalmış, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe su verilmesi hakkında olacak.
Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre "Resülullah salllallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Vaktiyle bir adam yolda yürürken çok susad. ve bir kuyu gördü içine girdi; su alıp dışarı çıktı. Bir de ne görsün, bir köpek dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalıyordu. Adam kendi kendine"Bu köpek te tıpkı benim gibi pek susamış" deyip hemen kuyuya indi, mestini su ile doldurdu ve mesti ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeğe su verdi. Onun bu hareketinden Allah hoşnut kaldı ve adamı bağışladı."
Sahabiler: Ey Allah'ın Resülü bizim için hayvanlardan dolayı sevap var mı? dediler, Peygamberimiz "Her canlı için sevvap vardır" cevabını verdi.
Buhari ve Müslim'in diğer bir rivayetlerinde de şöyle denilmektedir. "Susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek bir kuyunun başında dolaşıp duruyordu. İsrailoğullarından bir fahişe kadın onu gördü ; hemen çizmesini çıkardı ve onun için kuyudan su çekerek ona su verdi" Allah o fahişe kadını merhametinden dolayı bağışladı.
İslam kültüründe kedi ile ilgili ünlü br anektod şöyledir: Hazreti peygamberin sahabeleri yani yoldaşları arasında peygamberden en çok hadis rivayet eden Ebu Hüreyre'dir.
Anlatılana göre bir gün Ebu Hüreyre abasının üzerinde uyumuştur. Uykudan uyandığında bir kedinin abasının üzerinde uyuduğunu görü. Kediyi uyandırmamak için bir makas getitirir abasını bir kenarını makasla keser, kediyi uyandırmak istemez.
Bundan dolayı adı kedi babası manasına gelen Ebu Hüreyre denilir.
Şimdi, ülkemizde aç susuz gezen bu zavvalı hayvanlara eziyet edenlere, bunların öldürülmesini isteyenlere, böyle yayın yapan sözde insan, sözde müslüman olanlara duyurulur.
Aslında bu insanlar, islam dininden bile haberi olmayan müslüman diye geçinen merhametsiz ve bilgisiz kişilerdir.
Devletin ilgili kurumlarının bu hayvanların da bu dünyada bizim gibi bir yaşama hakları olduğunu bilerek buna çözüm getirmeleri İslamiyet ve İnsanlık gereğidir.