Bu ceza hukuk garebeti olarak belki de yanlış hukuki bir mülahaza olarak hukuk kitaplarına geçecek bir durumdur. Zira dünyanın neresinde olursa olsun, bir evrensel kitabın yorumu suç teşkil etmez. Bediüzzaman bu yanlış, maksatlı karara karşı muazzam dini bir savunma yapar. Cezanın doğru ve adil olmadığını belirtir. Çalışmasının, mücadelesinin, yazdığı risalelerin dünyevi, siyasi olmadığını, uhrevi olduğunu, insanların inancını, imanını güçlendirmek amacı taşıdığını örnekler vererek anlatır. Sonuç olarak "Risale-i Nur, nurdur. Nurdan zarar gelmez.." der. Devam eder, Şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçan birine hükümete karşı siyaset yapıyor, isyan tertip ediyor diye suçlama yapmanız doğru değil, aklın alacağı bir durum değildir. Eğer siyaset yapmak isteseydim, dünyevi konularla ilgilenmek isteseydim. İstanbul'da kalırdım. Ayrıca mahkeme heyetinin suçladığı risaleler bizzat Ankara'da meclisin açıldığı ilk yılda Mustafa Kemal Paşa tarafından takdir edilmiş, meclisin kütüphanelerine konulmuş eserlerdir. Şimdi ise Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal'ın sorumlu olduğu mahkemelerde risaley-i Nur suç teşkil ediliyor, ceza alıyorum, akıl alacak bir durum değildir, bu suçlamaları asla kabul etmem. Meselemiz imandır, birliktir, İsparta halkının yüzde doksan dokuzu buna şahittir, beni biliyorlardır. Böylesi suçlama ve cezalar aslında bu milletin birliğine zarar verir. Türkçü, İttihat Teraki Partisi geleneğinden gelen CHP iktidarıının en hasas duyarlı olduğu mesele Kürtlerdir. İçlerinde bir korku vardır, doğudan gelip batı anadoluya yerleşen bir Kürt İslam aliminin varlığı konusunda teredüt ve şüphe içerisinde olmuşlardır. Bir yandan böyle ünlü bir alimin Türkler içerisinde sevilmesi, kendileri açısından asimilasyon telaki edilerek memnun oluyorlar, diğer yanda Kürtlük konusunda acaba bunun gizli bir niyeti varmıdır diye düşünülüyordu. İktidarın bu niyetini anlayan, sezen, Said Nursi Eskişehir mahkemesinde uzun süren savunmasında özetle şunları demiştir, "Benim gibi pek ciddi muhabetle Türk milletini seven; ve Kur'an'ın övmesine vesile olan Türk milletini pek çok takdir eden; ve altı yüz seneden beri bütün dünyaya karşı koyan ve Kur'an'ın bayraktarı olan bu millete karşı gayet şiddetli taraftar bulunan; ve bin Türkün şehadetiyle, bin milliyetçi Türkçüler kadar Türk milletine bilfiil hizmet eden ve kiymettar otuz-kırk Türk gençlerini , namazsız otuz bin hemşerilerine, Kürde tercih etmekle bu gurbeti ihtiyar eden ve hocalık yapan din kardeşliği yapan birinin çalişmalarını siyasi nazarıyla bakabilir mi? diye savunma yapar. Savunmasına anlamlı cümlelerle devam eder, "On sene zarfında yüz bankont ile idare eden ve günde bazen kırk para ile geçinen ve yetmiş yamalı bir abayı yeddi sene giyen bir adam hakkında nereden parayı buldun yaşıyorsun ve örgüt kuruyorsun, diyenlerin ne kadar insaftan uzak düştüklerini ehl-i insaf anlar." der. Devam edecek