21 Mart saat 11 de Urfa'ya varırlar. İpek palas oteli 27 nolu otele yerleşir. Otelin sahibi Şeddadi aşiretine mensup, Hacı Osman çadırcıdır. maddi ve aşiret gücü olarak şehrin ileride gelen bir kişisidir.
Said Nursi hazretlerine büyük ilgi gösterir. Üstadın Urfa'ya gelişini duyan Urfalılar binlerce kişi akın akın gelerek otelin önünde toplanır, Yüzlerce kişi gelir, üstadın ellini öperler, üstatad'da başlarını öper. dua eder. Üstadı ziyaret eden bir çok insan şimdi hayatta değildir.Bu ziyaretçilerden görüştüğüm biri Hacı İsa Zade Avukat Fuat Öncel'dir, şöyle anlatıyor: "Ben lise öğrencisiydim. Said Nursi'nin Urfa'ya geldiğini, İpek palas oteline yerleştiğini duydum. Herkes sıraya girmiş elini öpüyordu! yanında Siverekli merhum avukat Faik Bucak oturuyordu. Bitkin bir vazyette idi.Elini öpmek istedim, hali yoktu, kabulüm anlamında elini kaldırdı." Öncel, cenazesine katıldığını, otelden dergaha kadar tabutun yanından ayrılmadığını tabutu taşıdığını belirtti. Urfa eşrafından Yusuf Demirkol'da Üstadı görmek için otelin yanına geldiğini söylüyor, yoğun kalabalıktan dolayı kendisini göremediğini, ama cenazesine katıldığını, Ulu camide dışarıdan gelen misafirler için kazanlar kaynatıldı. Yemekler hazırlandığını belirtiyor. Demirkol: Dışarıdan gelenler arasında en fazla doğu illerinden gelenler olduğunu söyledi.
Binlerce insan için Urfalılar Hazreti İbrahim tarzı tarihi misafir perverliklerini göstererek evlerine misafir götürdüler. En çok misafir götürenin Urfa eşrafından Hacı Bakır Melik olmuştur. deniliyor.
Said Nursi'nin Urfa'ya öteden beri bir sevgisi vardı."Bütün Urfa halkına, çoluk çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum. Urfa taşıyla toğrağıyla mübarektir. Ben çok hastayım, onlarda bana dua etsinler." demiştir. Diğer bir demeci ise, Urfa Türk'ün, Kürd'ün, Arab'ın kardeşçe yaşadığı bir şehir olması münasebetiyle, Türkiye'ye örnek bir şehirdir diyordu.
Hükümet ilk gün otelin önüne sivil polisleri görevlendirmişti. kalabalık azalması bir yana durmadan artıyordu. Akşam olunca Üstad Urfa sade yağından yapılmış bir mercimek çorbası ister. çorba getirilir, çorba çok hoşuna gider. Said Nursi yemeğe çok önem vermezdi. yemek için yaşamaz, adeta yaşamak için yerdi.
Zaten günde iki öğün yer. Yoğurt, yumurta, limonlu su, ve limonlu çay severdi. Dişardan ekmek dahil yiyecek getirildiğinde kapalı bir şekilde getirilmesini isterdi. Çünkü gören olursa nefisleri çeker, günah olurdu. çok ince olgun, erdemli düşünceleri vardı.
22 mart Salı günü kalabalık daha fazla toplanır. Bu durum Ankara'ya hükümete bildirilir. İçişleri bakanı Namık Gedik Urfa valisi ile emniyet müdürüne, Said Nursiyi derhal Urfa dışına çıkartın, İsparta'ya gönderin emrini verir. Emniyet güçleri üstadı göndermek için araba kiralamak ister. Ama hiç bir Araç sahibi bunu kabul etmez. Durum içişleri bakanına bildirilir. Bakan araba yoksa çöp arabasıyla gönderin talimatını verir. Tabi bu hiç mümkün olmaz. Urfalılar ve şehrin ileride gelenleri bunu kesinlikle kabul etmeyeceklerini, Sad Nursi bizim misafirimizdir kesinlikle bir yere gönderilmesine müsaade etmeyız derler. Bakanın bu küstahlığı Said Nursiye söylenince, üstad yine bir kehanette bulunur, bakan kendi akibetini söyler.
Gerçekten, yaklaşık iki ay sonra vuku bulan askeri darbe sonucunda bakan namık Gedik çöp arabasına bindirilerek cezaevine götürülür.
Şehrin nerdeyse tüm polisleri başta emniyet müdüru, komiserler, otelin yanına gelirler, Ankara'dan emir aldıklarını, Said Nursiyı zorla götürmek için için geldiklerini söyler. Durum üstada bildirilir, üstad ben hastayım buraya ölmeye geldim bir yere gdememem cevabını verir. bunun üzerine Emniyet müdürü, Demokrar Parti milletvekili Mehmet Hatipoğlu, demokrar parti il başkanı Ahmet Naci Türkmen, ve otelin sahibi Hacı Osman Çadırcı bir toplantı yaparlar. Emniyet müdürü Talip Albayrak Urfa heyetine İçişleri bakanın kesin bir emridir Said Nursiyi buradan götüreceğiz. Bunun üzerine milletvekili Hatipoğlu elini masaya vurur, buranın içişleri bakanı benim tamam mı misafirimizi bir yere götüremezsin der. Şeddadi aşireti mensubu Çadırcı'da aynı tepkiyi ortaya kor. Olay çok ciddi bir duruma gelmiş, halk ile güvenlik kuvvetlerinin çatışmasına ramak kalmıştır.
Said Nursi hazretleri 23 mart gece saat üç sıralarında vefat eder. Ruhu bu fani dünyadan göçer beka alemine gider. Talebeleri naşın önünde hüngür hüngür ağlar. Üstadın yüzü sanki nur gibidir. ölüye benzer bir tarafı yoktur. uyur gibi bir durumu vardır. Neredeyse kimse öldüğüne inanmiyor. Doktor cağırırlar, doktor
da şüpheye düşer, ağzına ayna tutarak nefes alıp vermediğini inceler, Nefes almadığını tespit eder, öldüğüne dair karar yazılır. Rapor tutar. Devam edecek.