Daha önce belirtiğimiz üzere Selahaddin Eyyübi dönemi alimlerin, Fakihlerin, tarihçilerin bol olduğu bir dönemdir. Belki hiç bir İslam dönemleri olmadığı kadar bu dönemle ilgili bilgiler, kitaplar vardır.
Alimler kadar ünlü tarihçiler de bu devirde yetişmiş yaşamıştır. önemli tarihi bilgiler ihtiva eden kitaplar yazmışlardır. Bunlardan biri Hem büyük bir din adamı hem de tarihçi olan Kadı İbni Şeddad'dır. İbni şeddad Selahaddin'in yakın arkadaşı ve muhtemelen Şeddadi olduğundan Sultan'nın bir akrabasıdır. Selahaddin Eyyübi'nin hayatı kitabını yazmıştır.Biz ise yazdığımız bu bilgileri bu değerli tarih kitaplarından almaktayız.Tabi, tarihsel olayların aslına uygun olarak bunları derliyor, kendi bildiğimiz cümlelerle derliyoruz..
Dünya tarihine yön vermiş, dünya çapında liderler hakkında şüphesiz çok kitaplar yayınlanmıştır. Yüce sultan Selahaddin hakkında yine bir çok kitap yayıınlanmıştır, olsun, "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır." ata sözünde olduğu gibi, her yazarın da kendine özgü bir üslubu vardır. Her okuyucu kendine daha yakın gördüğü tarih kitaplarını yazanları okuyacaktır. Sanırım bunda hiç bir mahzur ve sakınca yoktur. Aksine bir çokluk, bir zenginlik vardır.
Dönemin diğer önemli tarihiçisi Cizreli İbni Esirdir. Yanlış bilgi vermiyorsam, sanırım bu değerli tarihçi 12 ciltlik bir İslam tarihi kitapları yazmıştır. Bu kitaplarda Eyyübiler dönemide yer almaktadır.
FAKİH İSA EL HEKARİ
Fakih İsa el Hekari bir din alimi olduğu gibi Eyyübi devletinin önemli ve önde gelen bir devlet adamı, komutanı kurmayıdır. Kendisiyle istişare edilir, görüş ve düşüncelerine önem verilirdi. Halep'te zücaciye medresesinde fıkıh dersleri verdi
Selahaddin Eyyübi'nin amcası esedüddin Şerkuh'la tanıştıktan sonra arkadaş oldular. yanından ayrılmadı, beş vakit namazı birlikte kılar, imamlık yapardı. Şerkuh Mısır veziri olduktan sonra yine yanından ayrılmadı.
Selahaddin, İsa el Hekari'nin sözünü dinler, ona çok değer verirdi. Mısırda vezirlik seçiminde, zekası ve bilgisiyle Selahaddin'e çok yardımı oldu, vezir
seçilmesinde belirleyici oldu. Çünkü, Nureddin Zengiye bağlı emirler Selahaddin'in vezir olmasını istemiyordu. Kürt kökenli olan İsa el Hekari karşı çıkanları bazen ikna yolu ile bazende tehditle yola getirdi.
Ayrıca en önemli olan Fatımi halifesi el Adid'de Şerkuh'un vezirliğinden memnun olduğundan kardeşi oğlu Selahaddin'in vezir olmasını istiyordu. Şurasını belirtmek gerekir ki, gerek Şerkuh'un gerek Selahaddin'in vezirliği sırasında genç tecrübesiz halife el Adid'in şahsına yönelik zararlı bir tasarrufta bulunmadılar. Aksine, Şerkuh ile Selahaddin bir çok defalar el addid'in ailesinin ve kendisinin hayatlarını kurtarmışlardır. Ancak takdiri ilahi el adid genç yaşta hastalanarak vefat etmiştir. Bu halife aileyi bir defasında Sudanlı acımasız ve çok kuvvetli zencilerin imhasından, Selahaddin üstün savaş tekniği ve cesareti ile mutlak bir imhadan kurtarmış, zencilerin bazılarını öldürtmüş, bazılarını da çöle sürgün etmiştir. Selahaddin böyle bir komutan ve hükümdardır.
Selahaddin Mısır veziri olduktan sonra bütün enerjisini çalışmasını Kudüs'ün kurtarılmasına verdi. Bu olaganüstü mücadele, azim ve istek nihayet sonuç verecek, Kudüs kurtarılacaktı.
Selahaddin nerdeyse Kudüs'ün kurtarılması için yaşıyordu. Bilinçli olarak, bilerek gülmüyordu. Kendisine Sultanım siz neden hiç gülmezsiniz diyenlere acı bir şekilde, belki ağlamaklı bir biçimde "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim" derdi.
Tek, yegane amaç Kudüs'ün kurtarılmasıdır. Bunun için planlar yapılıyor. Strateji, taktikler geliştiriliyordu. Bu arada müslüman hükümdarlar arasında görüş farkı anlaşmazlık ortaya çıkıyordu. Görüş farkı uyuşmazlığı bu defa Nureddin Zengi ile Selahaddn Eyyübi arasında ortaya çıkmıştı. Neden, tabi yine Kudüs'ün kurtarılmasıyla ilgilidir. Nureddin, haçlıların Ürdün'de inşa ettiği Kerek adlı kalenin haçlılardan alınması için Selahaddin'e talimat verir. Selahaddin ise mevcut şartlarda oranın alınması askeri durumları gereği, taktik olarakta zamanı olmadığı için bu öneriyi kabul etmez. Bundan dolayı Nuraddin Zengi Selahaddin Eyyübi'ye kırgındır.
İşte bu kırgınlığı, bu proplemi İsa el Hekari Nureddin Zengi'nin yanna giderek bu konuda Selahaddin'in haklılığını deliler sunarak Nureddin'i inandırır. Zira Mısır'ın güvenliği çok önemlidir. Eğer Selahaddin ordusuyla Misır'ı terk ederi Ürdün, Kerek kalesine hücum edrse, büyük bir ihtimalle Mısır tehlikeye girecekti. Bunu
anlayan Nureddin Selahaddin'e bir mektup yazar, haklı olduğunu kabul eder. Selahaddin siyasi, sosyal konularda alim olan Hekari'ye danışır, onun görüş ve önerilerini dikkate alır, ona göre hareket ederdi.
Böylece iki çok değerli devlet adamı arasında sorun Fakih Hekari'nin çabasıyla sona erer. Devam edecek