Selahaddin'in yaptığı, öngördüğü plan dediği gibi oldu. Müslüman ordusu Taberya bölgesine girince, Raymond ordusunu kaleye götürmüştü. Ancak çevre yollar sarılmış, suyun olduğu yerler Eyyübi ordusunun denetimine geçmişti. Haçlı Kralı Guy komutasındaki ordunun kaleye ulaşması ancak çöl yolundan geçmesiyle mümkün olcaktı. Haçlı ordusu zor bela, susuz, aç, yorgun bir şekilde kalenin olduğu araziye geldiklerinde takatları kalmamış, bitkin bir duruma gelmişlerdi.
Selahaddin 2 Temmuz 1187 tarihi Perşembe günü komutanlarına kaleye saldırme emri verdi. Kale direnmeye çalışıyordu. Kudüs Kralı savaş meclisini topladı. Müslümanların üzerlerine gidilmesi gerektiğine karar verdi. Ancak Trablus kontu aynı fikirde değildi. Bu ordunun şimdiye kadar gördüğü en kalabalık ve güçllü bir ordu olduğunu, üzerlerine giderlerse, onlar savunmada olacaklarından büyük bir yenilgi yaşayacaklarını, bu nedenle kalede kalmalarının daha doğru olacağını söyledi. Raymond'un bu görüşüne karşı Kudüs Kralı Guy onu müslümanları sevmekle, ihanetle suçladı.
Haçlı güçleri bölünmüş bir duruma gelmişlerdi. Aralarında bir eşgüdüm kalmamıştı. Ayrıca suyun olduğu yerler müslüman ordusu tarafından tutulmuş, kendilerine suyun olmadığı bir çöl alanı kalmıştı. Selahaddin orduya savaş emri verdi, Ordu Hıttin ovasına bakan Taberya dağına doğru ilerlemeye başladı. Orada konuşlandı. Taberya dağının iki tepesi vardır. Araplar buna Hıtin'in boynuzları adını vermşiştir. İki ordu Taberya dağının batı yakasında karşı karşıya geldiler, ancak bir çatışma olmadı.
1187 yılı Temmuz ayının bir Cuma günü savaş başladı. Savaş gece karanlığına kadar devan etti. Cumartesi günü sabahı Haçlılar kuşatıldı. Hıtin'in boynuzları denilen iki tepeye doğru hareket ettiler. Orada şiddetli bir savaş başladı. Müslüman ordusu onları bilerek tepeye çektiler, karşı bir saldırıyla Haçlı ordusunu perişan ettiler. Haçlı ordusu su için oraya gelmişlerdı. Susuz, takatsız bir duruma gelen Haçlı ordusu savaşma kabilyetini de kaybetmişti. Selahaddin ise durmadab askerlerin arasında dolaşıyor, cihadın öneminden söz ediyor onları azimle teşvik ediyordu. Müslüman ordusu bu söylemlerden hoşnut oluyor,mücadele ve direnme güçleri artmış duruma gelmişlerdi.
Eyyübi ordusu savaşa hızlı başladı. Müslüman askerler ölümü hiçe sayarak canla başla savaşıyorlardı. Haçlı ordusu çepe çevre kuşatılmış bir duruma getirilmişti. Sonlarının geldiğini anlamışlardı. Önlerinde üç yol vardı, ya teslim olacaklar, ya kaçacaklar, veya öleceklerdi. Savaşın Daha önce Haçlı ordusunun yenilgisi ile sonuçlanacağını öngören Trablus kontu Raymond Selahaddin'in verdiği izinle, Takiyddin Ömer'in bulunduğu cephede, bir grup askerle savaş alanından ayrıldı, daha doğrusu kaçmak zorunda kaldı. Zira Kral Guy'un bu yanlış savaş kararına ortak olmak istememiştir. Raymomd savaşta ve barış kurallana uyan, aşırı gitmeyen bir kişilik olduğu anlaşılıyor.
Selahaddin bu taktik atağıyla, Haçlıları tamamen bir moral bozukluğuna, umutsuzluğa sevk etmiş oldu. Raymond'un kaçtığını gören Haçlı askerlerinin önemli bir bölümü silahlarını atarak teslim oldular. Teslim olmayan Haçlılar dağın tepesine doğru kaçmaya başladılar. Orda çadır kurmaya çalıştılar başaramadılar. Savaş sahasına gelen sivil müslümanlar çevrede buluna kurumuş otları yakarak rüzgarın tepeye doğru esmesiyle Haçlı ordusu toz duman altında kaldılar. Zaten yazın ortası hava çok sıcak, bir de yangının sıcağı ve dumanı Haçlı ordusunu dayanamaz duruma getirdi. Anlaşılan Haçlıların öneml ibir bölümü savaş alanından kaçmıştır. Tepede Ancak Kral'a bir çadır kurabilmişlerdi.
SELAHADDİN BAZEN ÖZEL SAVAŞ YÖNTEMLERİNİ KULLANIYORDU
Sultan Selahaddin Kudüs'ün yolunu açan zaferle biten Hıttin savaşında savaş dışında siyaset ve diplomasiyi baştan sonuna kadar kullanmıştır. Örneğin Haçlıları Hıttin dağı tepesinde kuşattığı zaman onlar için çok önemli moral değeri olan Haç'ı ele geçirmek için çabaladı. Nihayet uzun bir mücadeleden sonra Haç'ı Haçlıların elinden aldı. Bu durum Haçlı ordusunu moral ve psikolojik olarak çökertti. Haç ele geçirilince kaçmaya başladılar. Müslümanlar böylece bazılarını öldürüyor, bazılarını esir alıyordu. Daha doğrusu direnenler öldürülüyor. teslim olanlara dokunulmuyordu.
Savaş neredeyse bitmek üzereydi. Ama Kralın yanında cesaret ve kahraman oluşlarıyla meşhur seçkin yüz elli asker kalmıştı. Kralı ölümüne savunuyorlardı. Karşılarına çıkan müslüman askerlere karşı savunma yapıyorlar, hem saldırıda bulunuyorlardı. Tepeden inmek isteyen bu grubu müslüman askerler bu defa çok sert bir karşılık vererek tepeye kıstırdılar. Selahaddin'in oğlu Efdal askerlerin
başarılı hamlesi sonucunda düşmanı bozguna uğrattık deyince babası Selahaddin oğlum dedi son çadır yıkılmayana kader hezimet lafını söyleme dedi. Haçlılar ikinci defa saldırdılar püskürtüldüler. Müslümanlar haçlıların üçüncü defa saldırısında onları tekrar tepeye sıkıştırdılar. Artan saldırılar sonunda son haçlı çadırı da düşürüldü. Bunun üzerine Selahaddin atından indi, göz yaşları içerisinde secdeya kapandı, şükür etti. Hıttin savaşı belki de dünya savaş tarihine geçen, savaş dışında strateji ve taktiğin çok başarılı bir şekilde uygulanarak kazanılan bir savaş olarak kayıtlara geçmiştir. Devam edecek