Sultan Selahaddin Temmuz ayının ilk haftasında, Kudüs savunması için görüş ve önerilerini almak üzre savaş meclisini topladı. Kadı Şeddad'dan bir açılış konuşması yapmasını istedi. Kadı Şeddad konuşmasına cihadın erdeminden söz etti. Müslümanları, Resülun dediklerine uymaya davet etti.
Konuşma çok güzel, ders verici olmuş, dinleyenler hayran kaldılar. Şeddad konuşmasını bitirince herkes sükunet içerisine girmiş, kimseden ses seda çıkmıyordu. sesizliği Selahaddin bozdu. Konuşmaya başladı. Şöyle dedi.
"Müslümanların, canları, malları, namusları sizin zimmetinizdedir. Şu düşmana karşı savaşacak sizden başka müslüman yok. Bu işe kendinizi verirseniz yardım görürsünüz. Beldeler, kitabın dürülüşü gibi dürüldü, sizin hizmetinize verildi. Sizin işiniz bu, nedenle Beytülmalden yiyorsunuz. Sair beldelerde yaşayan müslümanların durumu da size bağlı veselam."
Sultan Selahaddn'in konuşmasıını bitirdikten sonra, Emir el Seyfeddin Meştup söz aldı. "Efendim bizler senin köllerin, sen bize ihsanda bulundun, bu makama bizi sen getirdin, bize verdin zenginleştirdin. Sana arz edecek kellelerimizden başka bir şey yok. İşte o da senin elinde. Allah'a andolsun ki bizden hiçbiri ölünceye dek sana destek vermekten uzak durmayacak." dedi.
Orada hazır bulununların tamamı Meştup'un sözlerine katıldıklarını bildirdiler. Sultan Selahaddin buna sevindi. Ancak ertesi gün bir anda bu fikirden döndüler, ve Ebu'l Hevcanın bildirdiğine göre, Kudüs için hapsolmanın tehlikeli olacağını söylediler.
Akka yenilgisini kendilerinin de yaşayacağı korkusuna kapıldılar. Bu nedenle düşmanla şehrin surları dışında savaşmak istediklerini söylediler. Selahaddin emirlerin bu görüşlerini kabul etmedi. Çünkü Kudüs sıradan bir şehir değildi. Özel önem ve önlem alınması gereken biir şehirdir. Ama,hayrettir, emirler, Selahaddin'e sert bir şekilde karşılık verdiler.
Nitekim daha önce de böyle kırıcı davranışlarda bulunmuşlardı. Sultan Selahaddin, bireysel düşünmediği için, her şeye rağmen, doğru yolundan vaz geçmeyecekti. Öyle anlaşılıyor, Selahaddin'e bağlı Kürt ve Türk grupları arasında
bir mücadele vardır. Bu mücadele bazen tehlikeli şekle geliyordu. Nitekim bu konuda onlar " Madem bizim Kudüs içinde kalmamızı istiyorsan sen ya da senin ailenden bazı kişiler de bizimle birlikte Kudüs'te kalmalı. böyle olmayacaksa ne Kürtler Türklere, ne de Türkler Kürtlere boyun eğer. " dediler. Bu bilgiler En Nevadir adlı tarih ktabından alınmıştır.
Kürt ve Türk unsurları arasındaki çelişki Sultan Selahaddin'i çok rahatsız ediyordu. İbni Şeddad Selahaddn'in bu çok önemli konudaki rahatsızlığını gidermek için kendisine telkinlerde bulunuyor, bu işi Allah'ha havale etmesini, İslam'ın bu her iki kahraman kavminin aralarının düzelmesi için, dua etmesini salık verdi. Sultan namaz kılar, göz yaşları içerisinde secdeye varır. Dileği yerine gelir.
Anlaşılan son zamanlarda müslümanların haçlılar karşısında gerileyişin nedeni Avrupa'dan çok sayıda güçlü askeri birliklerin gelmesiyle kadar, Türk ve Kürt gerginliğinin de olumsuz etkileri olmuştur. Zira Kudüs zaferinde Arap ve Farslardan ziyade bu her iki milletin önemli katkıları olmuştur.
Fransa ve İngiltere birlikleri Akka, Askalan, Sur, Beyrut' alındıktan sonra, özgüvenleri artmış, gözlerini Kudüs'e dikmişlerdi. Kudüs önlerine büyük bir haçlı ordusu gelmişti. Oraya saldırmadan önce, Rişar ve Filip Kudüs'ü, müslümanların durumunu incelediler.
Rişar şu görüşte israr ediyordu, Selahaddin sağken, müslümanlar arasında birlik varken, Kudüs alınamazdı. Ayrıca bulundukları yerde ve Kudüs çevrelerinde içme suyu kalmamıştı, kesilmişti. Bunu Selahaddin yapmıştı. Bunun üzerine haçlılar arasında Kudüs'e girilip girilmeyeceğine dair bir oylama yapıldı.
Oylama sonucunda Kudüs'e girilmeyecek kararı çıktı. Zaten İngiltere Kralı Aslan Yürekli Rişarla Fransa Kralı Ogust Filip arasında öteden bir anlaşmazlık, çelişki vardı. aralarındaki sorun Filistın topraklarında yine devam etti. Bu karar sonrası Haçlı güçleri Kudüs civarından ayrılıp Remle tarafına gittiler. Devam edecek