Teknolojik Kapitalist modernite, insanlığın binlerce yıllık, sosyal, kültürel ekonomik yapısını neredeyse tümüyle değiştirdi. Yeni bir insan, yeni bir toplum modeli ortaya çıktı. Her şey kısaca haz ve hız, ekseninde oluşmaya başladı. Kapitalist, paracı, parayı, mülkiyeti en üstün değer sayan, bencil, bireyci anlayış, gemisini kurtaran kaptan, neme lazımcılık, eski toplumun insani kültürel değerleri olan, paylaşımcı düşünceyi oluşturan, komşuluk, arkadaşlık, dostluk, içi boşaltılmış, özde değil, sözde yüzeysel diyalog ve ilişkiler haline getirdi. Yani ne var, ne yok.
Dinin ve ailenin birliğine, kutsallığına önem verilmez oldu. "Kapitalist Burjuvazi, dinsel inancın ateşli ve kutsal coşkusunu, şövelyalik ruhunu, duygusalığın bencil hesabın buzlu sularında boğdu." bu sözler, çağımızın yegane ekonomik politikası olan kapitalizmin niteliğini ortaya seren, bilimsel sosyalizmin kurucusu, aynı zamanda kapitalist ekonomi ve kültürünü çok iyi analiz eden, filozof Karl Marks'a aittir.
Kapitalizmin yüksek aşaması olan emperyalist ülkeler, geri kalmış ülkelere, sanayi mallarını satarak, oraların yer altı ve yer üstü servetlerini elde ederek, insanları karın tokluğuna çalıştırarak, sömürmeye başlamışlardır. Bununla yetinilse, neyse. En kötüsü, yoksul ülkelere kendi yoz kültürlerini ihraç ederek, kişiliklerini bir anlamda yok ederek, kendilerine yabancı bir hale getirmişlerdir. İşte bunun adı Kültür emperyalizmidir.
Yarı sömürge olan ülkelerin halkları, daha kendi öz kültürlerini sorgulamadan, yanlışı, doğruyu, içseleştirmeden, bu defa, sömürücü, yabancı bir kültürün kıskacına girmişlerdir. kola gibi içecek, hamburger gibi yiyeceklerden haz alarak, yüzeysel düşünerek, kendilerini geliştimeden, kendileri olmadan, bir anlamda, özne değil, nesne haline gelmişlerdir.
Dünya insanlık alemine, düşünce ve kişilik olarak, önemli katkılarda bulunan, antik Yunan filozofu Sokrates, akademisinin üst duvarına "Kendini bil" yazısını asmıştır. sokrat, bu sözle başkalarının uydusu, kölesi olmayın, kendiniz olun demek istemiştir. Bu özlü, ünlü deyişi çağımıza uyarlarsak, okumak ve eleştirel
düşünce ortaya çıkar. Böyle yapılırsa, her türlü kültürel, düşünsel dayatmalara karşı, doğru bir duruş sergilenmiş olur.
Parayı tek amaç olarak gören kapitalist ekonomik kültür, her şeyi çıkara bağlayarak, araç olması gereken maddi ilişkileri amaç haline getirerek, doğallığından soyutlanarak bir robot, eşya insan, çalışmak ve tüketmekten başka bir özelliği olmayan, makine insan haline getirilerek, bir tek haz, bireyci hızlı yaşam, dış uyaranlarla, aklı, kafası karışık, hale getirilmiş bir insan tipi yaratmıştır.
16. yüzyılın ünlü İtalyan yazarı Makyavel, yazdığı Prens adlı eserinde "Amaca ulaşmak için her yol mübahtır." diyerek ilkel kapitalizme giden yolları döşemiştir. Kapitalist sistemin teorisyenı İngiliiz ekonomist Adam Simith "Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler." söylemiyle, bu sistemin ilkesiz, çıkara yönelik karekterini ortaya sermiştir.
Kapitalist sistemin karşısında tek ciddi bir seçenek olan, bilimsel sosyalist sistem, tek hedefin, yalnız, salt ekonomi olmadığını, ekonomik gereksinimlerin dışında insani ve ahlaki kuralların olduğunu ve bunun savunuculuğunu yapmışlardır.
Marks şöyle der "Ölesiye çalışarak kazanma hırsı, başarı güdüsü ve sahip olma tutkusu,ekonomik etkinlikleri insan yaşamının ana hedefi ve amacı haline getirerek, insanın doğal yaşamdan ve ahlaki değerlerden uzaklaşmasına neden olur." diyerek, kapitalist sistemin insan üzerindeki sefaletini çok ustaca vurgular.
Bu sistem özü itabarıyla çok çalış, çok kazan, çok tüket sarmalı üzerinde birey olmadan, bireyci, bencl bir yaşam üzerine kuruludur. Oysa her şey yalnız para değildr. Gelişmiş insan karekterinde, değişik sosyalist sistemlerde, para amaç değil araçtır.. Bu nedenle yine filozof Marks'tan bir alıntı yapalım. "Ne kadar azsan o kadar çoksun, ne kadar çoksan o kadar azsın." diyerek, insanın mal tutkusunun sonun gelmeyeceğini, böyle yaptığı zaman, insanın garip bir şekilde kendine ve çevresine yabancılaştığını vurgulamıştır.
Son olarak her şeyi mal, para olarak görenlere aşık Veysel yıllar ötesinden şöyle seslenir,
Kimi yaya, kimi atlı
Kimi uçar çift kanatlı
Dünya şirin baldan tatlı
Eyvah bala tuz katmış.
Her şey aşırılıklardan uzak, mümkün olduğu kadar bir denge üzerine olduğu zaman ancak, anlamlı bir yaşam olur.