Ünlü Alman bilgini Kant "İnsanı insan yapan eğitimdir" demiştir. Bu deyişte gerçek payı vardır. Ama tümüyle doğrudur denilemez. Çünkü nice eğitimli kişiler, aldıkları pozitif eğitime rağmen insani hasletlerden, özelliklerden yoksunlardır. Demek istediğim tek başına, yalnız eğitim ahlaki yeterlik açısından yeterli olmadığı, bireysel ve sosyolojik analizlerde tespit ediliyor.
İnsanın düşüncesini, davranışını, karakterini belirleyen üç unsur vardır. Bunlar A- kalıtım. B- çevre. C- eğitimdir. İnsan denilen canlı varlığın çok karmaşık bir yapısı oldugu gibi, çok özellikleri olan bir varlıktır. Hiç bir canlıda bu kadar iyilik ve özellik, veya, tersi bu kadar kötülük bulunmaz. Bir yırtıcı hayvan bazı insanlar kadar vahşi ve zararlı olmaz. İnsan, yırtıcı hayvanlardan farklı olarak, kötülükleri bilinçli tasarlayarak yapar. Hayvanlar bu kadar büyük zarar vermez. Ama yine büyük bir çelişki ve tezat olarak insan kadar iyi bir varlıkta yoktur. Insanların böylesi hayret verici zıt yaratılışları olması düşündürücüdür.
Tüm bu zıtlıklar ve çelişkileri kendimle, söylemimle, çelişkiye düşsemde, demem gerekir ki insanın kişiliğini belirleyen üç etkenin dışında Elbette kişiligin oluşumunda, bilimle açıklanmayan, bazı özellikler de vardır. Zaten aklın almayacağı durumlar bilim ile açıklanamiyor. Halk arasında ahlak Allah vergisidir denilir. Bunu derken kesin, toptancı bir görüş sunmuyorum. Böyle bir götüş belirtmem, ıçten gelen, samimi, sohbet tarzında bir söylemde bulunuyorum. İnsan herşeyi bilemez. 16. Asırda yaşamış, ünlü denemeci Montaigne, "Ne bileyım" sözü felsefe ve sosyoloji tarihine gercekligin bir bakıma ispatı olarak geçmistir. Kişisel anlamda doğru olan bir davranış, toplumsal alanda farklılık arz eder. Bunu derken, Eğitim, çevre, kalıtım gibi etkenlerin önemi elbette inkar edilemez. Sonuç olarak, İnsanı insan yapan ahlaktır, yani toplumsal vicdanıdır, adalettir, kişisel vicdandır, merhamettir.
İnsanı insan yapan bencil olmayan toplumsal, kolektif düşüncedir.
Ülkemiz'de maalesef son yıllarda insani özellikler aşınıyor gibi bir durum oluşuyor. Her şey para, çıkar, menfaat zannediliyor. İşte böylesi bencil düşüncede ahlaki çürüme başlıyor.Toplumsal birlik özde değil sözde kalıyor, aranır hale geliyor. "Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir" diyen bir kültür ve inançtan yanlız kendini düşünen egoist bir varlık haline gelen insan'da ahlak sorunu, bir anlamda kişilik sorunu başlıyor demektir. Bunda ilkel kapitalist sistemin başat önemli bir fonksiyonu vardır.
Kapitalist sistem doğası, yapısı gereği sömürüye dayanır. Kapitalist düzende doymak bilmeyen bir para kazanma, kar dürtüsü yegane amaçtır. Bundan dolayı para sermaye sisteminde teorik olarak ahlak yoktur. Her şey çıkara dayalıdır. Karşılıksız bir şey yapılmaz, verilmez. Dolaysıyla iyilik yapmak, erdemli hareket edilmez. Varsa, yoksa paradır. Ilkel, vahşi kapitalist düzende bir ahlak olmadığı doğrudur. Ama gelişen kapitalist emperyalist sistem kendilerine göre bir ahlak sistemi oluşturmuşlardır. Bizim gibi asya ve afrika ülkelerinde ilkel bir kapitalizm olmasından dolayı ekonomik sosyal, kültürel bunalım, kişilik, kimlik sorunları oluşmuştur. Klasik deyimle cami ile kilise arasında kalınmıştır. Toptancı bir şekilde demesek, insanların kendilerini bilme, başkalarını bilme, kısaca ne yaptıklarını anlama ve düşünme kapasitesi yeterli düzeyde değildir. Çünkü okuma, araştırma, sorgulama en alt düzeydedir. Böyle olunca kültürel bir karmaşa ortaya çıkıyor. Kendi özlerine, kültürlerine yabancı olunca, ahlaki çürüme başlıyor. Bir anlamda ahlaksızlık oluşuyor. Çünkü mevcut egemen kültürün koşulları da yoktur. Kapitalist dijital çağda kendine özgü sağlam bir ahlaki yapı ancak olumlu, geleneksel öz kültürle, moral değerleriyle mümkün olacak ve anlam kazanacaktır. Bunun için devletin adil olması halinde toplumda, dayanışma, yardımlaşma, sosyal adalet sağlanınca sağlam bir ahlak modeli oluşur.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 599+ kez okundu.
AHLAKİ ÇÜRÜMEYE BIR ÇARE BULUNMALI
Ünlü Alman bilgini Kant "İnsanı insan yapan eğitimdir" demiştir. Bu deyişte gerçek payı vardır. Ama tümüyle doğrudur denilemez. Çünkü nice eğitimli kişiler, aldıkları pozitif eğitime rağmen insani hasletlerden, özelliklerden yoksunlardır. Demek istediğim tek başına, yalnız eğitim ahlaki yeterlik açısından yeterli olmadığı, bireysel ve sosyolojik analizlerde tespit ediliyor.
İnsanın düşüncesini, davranışını, karakterini belirleyen üç unsur vardır. Bunlar A- kalıtım. B- çevre. C- eğitimdir. İnsan denilen canlı varlığın çok karmaşık bir yapısı oldugu gibi, çok özellikleri olan bir varlıktır. Hiç bir canlıda bu kadar iyilik ve özellik, veya, tersi bu kadar kötülük bulunmaz. Bir yırtıcı hayvan bazı insanlar kadar vahşi ve zararlı olmaz. İnsan, yırtıcı hayvanlardan farklı olarak, kötülükleri bilinçli tasarlayarak yapar. Hayvanlar bu kadar büyük zarar vermez. Ama yine büyük bir çelişki ve tezat olarak insan kadar iyi bir varlıkta yoktur. Insanların böylesi hayret verici zıt yaratılışları olması düşündürücüdür.
Tüm bu zıtlıklar ve çelişkileri kendimle, söylemimle, çelişkiye düşsemde, demem gerekir ki insanın kişiliğini belirleyen üç etkenin dışında Elbette kişiligin oluşumunda, bilimle açıklanmayan, bazı özellikler de vardır. Zaten aklın almayacağı durumlar bilim ile açıklanamiyor. Halk arasında ahlak Allah vergisidir denilir. Bunu derken kesin, toptancı bir görüş sunmuyorum. Böyle bir götüş belirtmem, ıçten gelen, samimi, sohbet tarzında bir söylemde bulunuyorum. İnsan herşeyi bilemez. 16. Asırda yaşamış, ünlü denemeci Montaigne, "Ne bileyım" sözü felsefe ve sosyoloji tarihine gercekligin bir bakıma ispatı olarak geçmistir. Kişisel anlamda doğru olan bir davranış, toplumsal alanda farklılık arz eder. Bunu derken, Eğitim, çevre, kalıtım gibi etkenlerin önemi elbette inkar edilemez. Sonuç olarak, İnsanı insan yapan ahlaktır, yani toplumsal vicdanıdır, adalettir, kişisel vicdandır, merhamettir.
İnsanı insan yapan bencil olmayan toplumsal, kolektif düşüncedir.
Ülkemiz'de maalesef son yıllarda insani özellikler aşınıyor gibi bir durum oluşuyor. Her şey para, çıkar, menfaat zannediliyor. İşte böylesi bencil düşüncede ahlaki çürüme başlıyor.Toplumsal birlik özde değil sözde kalıyor, aranır hale geliyor. "Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir" diyen bir kültür ve inançtan yanlız kendini düşünen egoist bir varlık haline gelen insan'da ahlak sorunu, bir anlamda kişilik sorunu başlıyor demektir. Bunda ilkel kapitalist sistemin başat önemli bir fonksiyonu vardır.
Kapitalist sistem doğası, yapısı gereği sömürüye dayanır. Kapitalist düzende doymak bilmeyen bir para kazanma, kar dürtüsü yegane amaçtır. Bundan dolayı para sermaye sisteminde teorik olarak ahlak yoktur. Her şey çıkara dayalıdır. Karşılıksız bir şey yapılmaz, verilmez. Dolaysıyla iyilik yapmak, erdemli hareket edilmez. Varsa, yoksa paradır. Ilkel, vahşi kapitalist düzende bir ahlak olmadığı doğrudur. Ama gelişen kapitalist emperyalist sistem kendilerine göre bir ahlak sistemi oluşturmuşlardır. Bizim gibi asya ve afrika ülkelerinde ilkel bir kapitalizm olmasından dolayı ekonomik sosyal, kültürel bunalım, kişilik, kimlik sorunları oluşmuştur. Klasik deyimle cami ile kilise arasında kalınmıştır. Toptancı bir şekilde demesek, insanların kendilerini bilme, başkalarını bilme, kısaca ne yaptıklarını anlama ve düşünme kapasitesi yeterli düzeyde değildir. Çünkü okuma, araştırma, sorgulama en alt düzeydedir. Böyle olunca kültürel bir karmaşa ortaya çıkıyor. Kendi özlerine, kültürlerine yabancı olunca, ahlaki çürüme başlıyor. Bir anlamda ahlaksızlık oluşuyor. Çünkü mevcut egemen kültürün koşulları da yoktur. Kapitalist dijital çağda kendine özgü sağlam bir ahlaki yapı ancak olumlu, geleneksel öz kültürle, moral değerleriyle mümkün olacak ve anlam kazanacaktır. Bunun için devletin adil olması halinde toplumda, dayanışma, yardımlaşma, sosyal adalet sağlanınca sağlam bir ahlak modeli oluşur.
Ekleme
Tarihi: 12 Temmuz 2024 - Cuma
AHLAKİ ÇÜRÜMEYE BIR ÇARE BULUNMALI
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.