İnsan nasıl tam çözülmemiş, tam anlaşılmamış bir varlık olduğu, gibi dünya, evren, kozmos, adına ne dersek diyelim, hala gizemlerine, sırlarına vakıf olunmamıştır. Bu üçlü diiyelim, deyım yerindeyse, çok büyük bir bilmece. İnsan denilen varlık'ta bir anlamda böyle. Benim düşünce tarzım, görüşüm, dinler ile bilimlerin, örtüşen tarafı olduğu gibi, ayrışan tarafları olduğunu kabul ediyor ve inanıyorum. Nitekim bu minvalde, köşe yazılarımda ve yazdığım kitaplarda bunu belirtiyorum.
Hazreti Ali: "Ey insan oğlu, sende ne alemler gizlidir." der. Bilim şimdi, bunun gerçek olduğunu nerdeyse kanıtlamıştır. İnsan dünyanın ve evrenin adeta küçük, mikro bir benzeridir. Mikro derken, kafamız karışmasın, bu sadece bir benzetmedir. Biz, insanları bir tarafa bırakalım, evren haritasında dünyanın yeri bile bir nokta olarak, ya vardır, ya yoktur. Zira durmadan büyüyen, genişleyen evren veya evrenler vardır.
Bunu 1929 yılında Amerikalı bilim adamı Edvin Hubble evrenin sürekli olarak genişlediğini ispatlamıştır. Düşündürücü bir durum olarak evrenin genişlemesine dair, bundan 1400 yıl önce, Kuran-ı Kerimde Zariyat süresinin 47 ayetinde: "gögü kudretimizle biz kurduk ve biz onu genişletmekteyiz." diye buyrulmaktadır.
Evren veya evrenler'de sayısız, sonsuz miktarda, galaksiler, yıldızlar vardır, Bazıları yok oluyor. Bazıları yeni doğuyor. Zira durmadan genişleyen,, büyüyen bir kozmos gerçekliği vardır. Ayrıca, güneş sistemi dışında, nice güneşler olduğunu astronomi, fizik bilimi bunları tespit etmiştir. Kozmos'ta muazzam bir denge ve düzen vardır. Bu düzenin, çok büyük, çok akıllı bir tasarımcısı olduğunu akıl ve mantık kabul eder.
Örneğin, dünya ile güneş arasında yaklaşık 500 milyon kilometre bir uzaklık vardır. Güneş olmazsa hayat olmayacak, dünyanın, insanların ve diğer canlı varlıkların yaşam kaynağı güneştir. Güneş olmazsa hayat ve yaşam da olmayacak. Güneş nasıl büyük bir ateş kütlesidir ki milyonlarca kilometreden dünyayı ısıtıyor, yaşam veriyor. Daha bitmedi bu mücizenin en önemli göstergesi yine bilim adamlarının tespitlerine göre, güneş dünyaya bir derece daha fazla
yaklaşsa, dünyayı yandıracak, yok eğer bir derce uzak olsa, dünya soğuktan, buz kütlelerinden dolayı yaşanmaz hale gelecektir.
Akıl ve mantık bunun çok büyük, harikulele bir gücün yaptığnı tasarladığını kabul eder. Ama ne yazık ki biz insanlar ne kendimzin ne de bu harika alemlerin sırlarına tam haiz olmamışız, meçhul bir durum dememiz mümkün. Akıl almayacak durum ise böyle muazzam bir sisteme bazı insanların, ve bilim adamlarının tesadüfen, rastlantı olarak yaratılması demeleri akıl, mantık almıyor.
Büyük patlama (İngilizce Big bank) teorisine göre evrenin ilk oluşumu 13, 8 milyar önce teklik noktaaı denilen bir noktadan itibaren genişlediğini öne süren bir kuramdır. Buna göre belirli bir zamanda sıcak ve yoğun bir noktadan itibaren genişlediğini savunan bir tezdir.
Bu teori ve görüşü savunanlar genelikle maddeci materyalist, ateist bir felsefe grublarıdır. Bunlar tanrıyı kabul etmeyen, maddeci görüşü savunan kimselerdir. Tanrıyı kabul eden, tanrısal gücü kabul edenler, bu gücün sırlarını çözemedikleri halde, ama mantık yürüterek, her şeyın bir sahibi olduğu, yapanı olduğunu maddi olarak müşahede edenler, kendilerinin ve yaşadıkları dünya ve evrenin elbette bir sahibi olabileceğini kabul ederler. Dünyanın, evrenin, canlı varlıkların, hele insanların biyolojik bir yapı olarak rastlantı olarak yaratılmıştır denilen bir görüşü anlamak veya onylamak herkes için geçerli değildir.
İnsan denilen bir anlamda, tıpkı dünya ve evren gibi sırrı henüz tam çözülemeyen varlıklar, inanılmaz bir düzen ve mükemmelikte yaratılmışlardır. Her insanın parmak izleri bir değildir, her insanın vücut ısıları bile farklı oluyor. Bilim insanları insanlarda yaklaşık 100 milyar hücre olduğunu, bu hücrelerde, dna molekülleri denilen geçmişlerine, genetikleri ile ilgili metrelerce uzunluğunda dna şifreleri olduğunu saptamışlardır.
Hele biraz düşünsek, gözle görülmeyen, ancak mikroskopta görülen bir hücrede metrelerce mikro boyda bilgi şeritleri vardır. İşte hücerlerdeki bu ince mikro damarların uzunluğu hesap edilince, güneşe kadar üç sefer gidip gelmeye eşit olduğunu söylüyorlar. İşte burada yaratıcı bir gücün varlığı, sırları ortaya çıkıyor. Zira insan yalnız maddi bir varlık değil, gözle görülmeyen, ama varlığı muhtemel olan yaratıcı bir varlığn yansıması olan bir ruh olma htimali yüksektir. İnsan denilen varlıklar, kendi içlerinde yetenek, zeka olarak çok farklıdırlar. Örneğin, peygamberler ile bilim insanlarının beyınleri ve zekaları, normal
sıradan insanlarla aynı düzeyde değiller. Bir soru, nasıl böyle oluyor, nasıl böyle olmuştur, belki yanıtlanması çok güç olan bir sorudur bu. Örneğin Hazreti Muhammed peygamberle, yine çok önemli bir bilim insanı Eintein ile, diğer sıradan insanların zeka düzeyleri aynı değildir. Bence bu iki önemli örnekte büyük bir hikmet vardır.
Zaten biz bundan yola çıkarak yazımızın başlığını insan denilen meçhul varlık olarak belirledik. İnsan çok acayıp bir varlıktır. Yine bilim insanlarının belirtiklerine göre insan beynin çok az bir kısmını kullanıyor. İnsan şöyle düşünüyür, eğer insan beyninin tamamını veya yarısını kullanırsa kim bilir neler yapar, neler icat eder. Çok ilginçtir, insan beyninin şekli ile dünya ve evrwnin haritada görülen şekli benzerlik teşkil ediyor. Zaten yüzyıllar önce, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri yazdığı marifatname kitabında, bundan dolayı, haklı olarak insan dünyanın ve evrenin küçük bir benzeridir demiştir. Din kitaplarının Allah insanı ruhundan üfleyerek yarattı deyişleri bilimsel gerçeklerle örtüşüyor. Dünya ve Evreni bir Tanrı benzetmesi olarak tasavvur etsek bu örnek doğru oluyor.
Sonuç olarak, insan, dünya ve evren mücizeler, meçhuller içerir. Ama düşündürücü olan, böyle mükemmel bir sistemle donatılan insanların çoğunun bundan haberi olmaması, basit ilkel bir şekilde yaşamalarıdır. Birde savaşlarla, geçici basit çıkarlarla birbirlerini yok etmeleridir. Yine burada insanları iki kategori olarak değerlendirmek mümkün olacaktır. Bazı insanlar melek gibi iyi yapıcı, ama bazı insanların şeytan misali kötülükten yana olmaları, insan denilen meçhul varlığın anlaşılmayan sırlarıdır. Her şeyden önce bir insanın, kendini bilmesi, kamil, erdem sahibi olması, düşünme, sorgulama, okuma, ile biraz mümkün olacaktır.