Her toplumun kendilerine özgü şartları örf adetleri var. Bunda garipsenecek durum yok. Ayrıca genel olarak evrensel insani gerçekler de elbette vardır. Bir toplum bilimci düşünürün "insani olan hiç bir şey bana yabancı değildir" sözü bu anlamda doğrudur.
Ancak İnsan topluluklarının farklı coğrafyada yaşadıkları için farklı yaşam tarzlarının kültürlerinin olması da gayet doğaldır.
Ezcümle insan topluluklarının, siz bunları milletler anlayın! Ayrı ve birleşen özelikleri bulunur. Bu olgularda birçok etkenle birlikte coğrafyanın da etkisi olduğunu söyleyen düşünürler ve sosyal bilimciler var. Bunlardan biri yaklaşık bin yıl evvel yaşamış, ünlü İslam sosyoloji uzmanı İbni Haldun Mukadime eserinde "coğrafya kaderdir" diye vurgular.
Tüm bunlara rağmen geneli kapsayan insani bir gerçeklik ve ahlak ta söz konusudur.
Örneğin konumuzla ilgili olan 8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü, böyle insani gelenekten gelir. Amerika'da 1857 tarihinde binlerce kadın fabrika işçilerinin çalışma şarlarının düzeltilmesi için yaptıkları grevde fabrikaya kilitlenerek konan 129 kadın işçi çıkartılan yangında can verir.
Kat edilen kadınların anısına 8 Mart bir çok ülkede kutlanır. Ayrıca 8 Mart BM 1977 de aldığı kararla kadınlar günü olarak kabul etmiştir. Bu günde ağırlıklı olarak yapılan katliam zulüm haklı ve doğru olarak dile getirilir. Ancak bu önemli günde nedense güncel kadın sorunları gündeme kararlı bir şekilde getirilmez. Uzun vadeli demokratik bir proğramı oluşturulmaz. Konu sadece klife laflarla geçiştirilir.
Elbette Kadın sorunu kim ne derse desin, evrensel anlamda hala çözülmesi gereken önemli güncel bir konudur. Kadınlar genel olarak Gelişmiş batı ülkelerinde olsun, Müslüman ülkeler de olsun, değişik biçimlerde ezilen varlıktır. Batı kapitalist kültüründe, medyada, magazinlerde kadınlara çoğu kez cinsel obje çağrımı yaptırılır.
Kadın özgürlüğü denilerek adeta kadın için veya erkek için de denilebilir her şey mubahtır, diye İnsan doğasına aykırı sahte özgürlük anlayışı enjekte edilmeye çalışılmakta. Cinsler için böylesi sınırsız özgürlük masalı kaos getirir... Yozlaşma bozulma getirir. Kadınların başörtülü başörtüsüz özgürlüğü mutlaka gereklidir. Dini siyasi görüşleri inançları tıpkı Erkeklerin hakları gibi olması doğaldır.
Doğal olmayan kadınların giyim kuşamda deyim yerindeyse birer meta haline getirilmek istenmesidir. Örneğin kadın ve kızların çok açık saçık şekilde gezmeleri bana göre özgürlük değil, yozlaşmadır kendilerini teşhir etmeleri, doğal yapılarından uzaklaşmalarıdır. Sosyal radikal bir düşünür, giyinme devrimci, ilerici, insani davranıştır demiştir.
Çünkü ilk toplumlarda insanlar yarı çıplak gezerlerdi. İnsanları hayvanlardan ayıran çeşitli belirlemeler vardır. İnsan düşünen konuşan yapan, üreten varlık olduğu gibi... İnsanı diğer canlılardan ayıran giyinen varlıktır demek mümkün. Ama özelikle yaz aylarında kendilerine modern toplum modern şehir insanları diyen bireylerin yarı çıplak gezmeleri nasıl özgürlük... Nasıl çağdaşlık ilericiliktir, anlayabilmiş değilim.
Oysa giyim kuşam olsun her şeyin sınırı kuralı olması gerek. Kadın eş, sevgili olduğu kadar, daha fazla anadır. Saygın bir varlıktır. Kadın sorunu insani sorundur. Kadın sorunu tüm toplumun sorunudur. Kadın sorunu kadınların olduğu kadar erkeklerin de sorunudur. Devletin ve devletlerin sorunudur. Kadınların sorunları Erkeklerin sorunları bir tek özgürlük ve ekonomik değil, Ahlaki boyutu da olan bir sorundur. Her iki cins insan olarak farklı yönleri olsa da eşit ve özgür olmaları gerekir.
Ancak çok kimse her iki cins için hak olan, özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi ölçüsüz ve sınırsız zan eder esas yanılgı burada. Hani denir ya Buhara'da halı dokunur eni boyu rengi nedir bilmeden ahkâm keser. Sorunların odağında yanlış algı ve eğitim var. Ülkemizde en önemli Kadın sorunu, sosyal bir yara haline gelmiş olan kadın cinayetleridir. Geçen yıl 409 kadın öldürülmüş. Kadın kurumlarının sınırsız, serbest özgürlük değil, asıl bu hayati kadın cinayetleri üzerinde yoğunluklu olarak durmaları olayın takipçileri olarak çözüm getirmeleri gerekir. Görüşüm böyle cinayetlerin işlenmesinin bir nedeni de zina suçunun olmaması... Cezasız kalmasıdır. Erkek olsun kadın olsun bizim toplumun özgül koşulları gereği mutlaka zinaya her iki cins için ceza getirilmesi gerekir.
Aksi halde bu cinayetler artarak devam eder. Olacak şeymi... Bir kadın hem evli hem de çocukları varken bir erkekle gizli bir ilişki yaşaması veya kaçması cinayetlere neden oluyor. Nitekim yasalarımız haklı olarak bunu ağır tahrik Olarak değerlendirmiş. Bu nedenle ahlaki olarakta iktidarın zinaya ceza ve suç getirmesi gerekiyor. Kim ne derse desin demokrasilerde farklı görüşler olacaktır. Demokratik şekilde tartışmalarla gerçekler ortaya çıkar.
Yasal düzenleme ile birlikte Devlet komisyonlar kurarak vicdanları sızlatan kadın cinayetlerinin neden sonuç ilişkisini sosyolojik olarak inceleyip geçiştirmek değil, sürekli gündemde tutarak çare ve çözüm üretmesi mutlaka gereklidir. Sosyal, adil, devlet olmanın gereği de budur.