NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

KAYBOLAN TARİH GERMUŞ KİLİSESİ

Germuş köyü germuş dağı eteğinde Urfa'nın kuzeydoğusunda yaklaşık 10 km uzaklıkta akar suyu, temiz içme suyu, havuzlarında çok çeşitli balıkların bulunduğu her tarafı ağaçlar, bahçeler, meyve ağaçlarının bolca olduğu bir Ermeni köyüdü. Germuş köyünün asıl orjinal adı Germurç, ya da Gamurc. Talihsiz Ermeni tehcirinden önce 1000 hane nüfusuyla Urfa ilinin en büyük köyü idi. Ermeni göçünden sonra hazineye kalan köy, Atatürk tarafından Üceymi Sümer Paşa adlı Irak Arap kökenli Hamidiye Paşası bir şeyhe hibe edilmiştir. Asıl ismi Üceymi Sadun olan bu şahıs Osmanlı devleti döneminde Türk güçlerinin yanlarında yer alarak İngilizlere karşı savaşmıştır. Bundan dolayı bu güzel köy bu aşiret reisine verilmiştir. Sümer adını Sümer Türklerine atıf yapılarak Atatürk Sümer Paşa adını vermiştir. Ama ne yazık ki çok güzel Germuş köyü asıl sahipleri burayı terk etmek zorunda kaldıktan sonra, hoyratça kullanılarak, tahrip edilerek, eski özelliğini ve güzelliğini kaybetmiştir. Bizim Gavur diye ayıpladığımız insanlar genelde, kendi eserleri olmasa bile farklı kültür tarihi yapılarına sahip çıkıyorlar. Bizler de bir medeniyetin üyeleri olarak böylesi bir tarihi bilince sahip olmamız gerekir. Germuş kilisesi'nin asıl adı Surp Asdvadzadzin Kilisesidir. Tarihi kayıtlara göre Germuş'ta iki Kilise daha bulunmaktadır. Surp adıyla başlayan dört manastır da olduğu yazılıyor. Ayrıca 100'den fazla öğrencisi olan bir okul yer alıyordu. Bunun yanı sıra Bir Ermeni mezarlığı da bulunuyordu. Germuş kilisesi 1915 olaylarından önce Ermeni Ortodoks Hiristiyanları tarafından ibadet yapılıyordu. Çok eski olduğu tahmin edilen bu Kilisenin ilk yapılış tarihi bilinmiyor. Ancak 1881 yılında Hağop Ardvisyan adlı bir Ermeni tarafında restore edildiği biliniyor. Şimdi kaderine terk edilen Kilise yakın denilecek bir tarihe kadar malesef sonradan buraya yerleşmiş köylüler tarafından ahır olarak kullanılıyordu. Neden sonra buraya bir bekçi görevlendirildi. Buna rağmen tarihi kilise ve belde define, hazine arayıcıları tarafından tahrip edilmiştir. Üstelik geçen yıllarda bazı tarih bilincinden yoksun kişiler tarihi bir mabet'te ciğer kebabı yaparak, utanmadan sosyal medya'da paylaşmışlardır. İlin yöneticileri tarihe sahip çıkmadıkları zaman böyle insanlar cüret bulur yazık! Tarihe karşı böylesi ilgisizliği gören Şanlıurfalı mimarlar umursamaz bu tavıra karşı harekete geçme kararı alıyorlar. Kilisenin inatla restore edilmediğini belirtiler. Oysa bakanlar kurulu tarafından "Turizm gelişim merkezi" olarak ilan edilen Germuş Kilise'nin harap bir şekilde kaderine terk edilmesini anlamak kolay değildir. Kendim Yeniurfa gazetesinin bir yazarı olarak Bundan önceki Şanlıurfa valisi Abdullah Erin ile ilin sorunları hakkında yaklaşık bir saat sohbetimizde, Germuş Kilisesi'de gündeme geldi. Sayın vali'de aynen bizim gibi düşünerek bu tarihi yapının tamir edilerek turizme kazandırılması gerektiğini içtenlikle söyledi. Ama heyhat! Hala ilgisizlik devam ediyor. Her şeyden önce böylesi tarihi yapıların restore edilerek yerli yabancı turistlerin ziyaretlerine açılması şehrimizin ekonomisine önemli katkılarda bulunacaktır.
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2023 - Cuma

KAYBOLAN TARİH GERMUŞ KİLİSESİ

Germuş köyü germuş dağı eteğinde Urfa'nın kuzeydoğusunda yaklaşık 10 km uzaklıkta akar suyu, temiz içme suyu, havuzlarında çok çeşitli balıkların bulunduğu her tarafı ağaçlar, bahçeler, meyve ağaçlarının bolca olduğu bir Ermeni köyüdü.

Germuş köyünün asıl orjinal adı Germurç, ya da Gamurc. Talihsiz Ermeni tehcirinden önce 1000 hane nüfusuyla Urfa ilinin en büyük köyü idi. Ermeni göçünden sonra hazineye kalan köy, Atatürk tarafından Üceymi Sümer Paşa adlı Irak Arap kökenli Hamidiye Paşası bir şeyhe hibe edilmiştir.

Asıl ismi Üceymi Sadun olan bu şahıs Osmanlı devleti döneminde Türk güçlerinin yanlarında yer alarak İngilizlere karşı savaşmıştır. Bundan dolayı bu güzel köy bu aşiret reisine verilmiştir. Sümer adını Sümer Türklerine atıf yapılarak Atatürk Sümer Paşa adını vermiştir.

Ama ne yazık ki çok güzel Germuş köyü asıl sahipleri burayı terk etmek zorunda kaldıktan sonra, hoyratça kullanılarak, tahrip edilerek, eski özelliğini ve güzelliğini kaybetmiştir.

Bizim Gavur diye ayıpladığımız insanlar genelde, kendi eserleri olmasa bile farklı kültür tarihi yapılarına sahip çıkıyorlar.

Bizler de bir medeniyetin üyeleri olarak böylesi bir tarihi bilince sahip olmamız gerekir.

Germuş kilisesi'nin asıl adı Surp Asdvadzadzin Kilisesidir. Tarihi kayıtlara göre Germuş'ta iki Kilise daha bulunmaktadır. Surp adıyla başlayan dört manastır da olduğu yazılıyor.

Ayrıca 100'den fazla öğrencisi olan bir okul yer alıyordu. Bunun yanı sıra Bir Ermeni mezarlığı da bulunuyordu.

Germuş kilisesi 1915 olaylarından önce Ermeni Ortodoks Hiristiyanları tarafından ibadet yapılıyordu.

Çok eski olduğu tahmin edilen bu Kilisenin ilk yapılış tarihi bilinmiyor. Ancak 1881 yılında Hağop Ardvisyan adlı bir Ermeni tarafında restore edildiği biliniyor.

Şimdi kaderine terk edilen Kilise yakın denilecek bir tarihe kadar malesef sonradan buraya yerleşmiş köylüler tarafından ahır olarak kullanılıyordu.

Neden sonra buraya bir bekçi görevlendirildi. Buna rağmen tarihi kilise ve belde define, hazine arayıcıları tarafından tahrip edilmiştir.

Üstelik geçen yıllarda bazı tarih bilincinden yoksun kişiler tarihi bir mabet'te ciğer kebabı yaparak, utanmadan sosyal medya'da paylaşmışlardır.

İlin yöneticileri tarihe sahip çıkmadıkları zaman böyle insanlar cüret bulur yazık!

Tarihe karşı böylesi ilgisizliği gören Şanlıurfalı mimarlar umursamaz bu tavıra karşı harekete geçme kararı alıyorlar. Kilisenin inatla restore edilmediğini belirtiler.

Oysa bakanlar kurulu tarafından "Turizm gelişim merkezi" olarak ilan edilen Germuş Kilise'nin harap bir şekilde kaderine terk edilmesini anlamak kolay değildir.

Kendim Yeniurfa gazetesinin bir yazarı olarak Bundan önceki Şanlıurfa valisi Abdullah Erin ile ilin sorunları hakkında yaklaşık bir saat sohbetimizde, Germuş Kilisesi'de gündeme geldi. Sayın vali'de aynen bizim gibi düşünerek bu tarihi yapının tamir edilerek turizme kazandırılması gerektiğini içtenlikle söyledi.

Ama heyhat! Hala ilgisizlik devam ediyor. Her şeyden önce böylesi tarihi yapıların restore edilerek yerli yabancı turistlerin ziyaretlerine açılması şehrimizin ekonomisine önemli katkılarda bulunacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.