Yüce Sultan neredeyse tüm erdem özeliklerini şahsında toplamıştır. Bir yanda savaşçı bir ruh, diğer yanda barışçı bir ruh taşıyor gibiydi.İnsani, ahlaki özeliklerinden biri de tevazuu, mütevazi, alçakgönüllü olmasıdır. Nitekim Kur'an'da "Allah'ın kulları yeryüzünde mütevazi yürürler." denilir. Selahaddin, Sultan olduğu halde kendisini başka insanlardan beğenme, üstün görme huyu yoktur. Diğer önemli bir vasfı, kin tutmaz bir yaradılışı vardır. Onun bu huyu Kur'an'ın emriyle örtüşüyorfu. Nitekim bir Kur'an ayetinde "Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık." diye buyrulur.
Bir halk insanı gibi davranırdı. Kudüs surlarının yapılmasına ve hendeğin kazılmasına karar verildiğinde, Selahaddin bir amele işçi gibi çalışır. Sırtında taş taşır. Onun bu hareketi diğer önemli mevkide olan kişiler, fakihler, zenginler, akrabaları Selahaddini örnek alırlar. Çalışmaya başlarlardı.
1191 yılında Anadolu Selçuklu devleti sultanı Kılıçaslan, Selahaddin'i ziyaret etmeye gelmişti. Sultan Selahaddin kendisine İzzet ikramda bulundu. Kılıçaslanı Kardeşi Adil'iin kızıyla evlendirdi. Amacı her iki İslam devleti arasında akrabalık bağıyla birlik ve ittifak kurmaktır.
Selahaddin onu uğurlamak üzere ata biner Kılıçaslan ata binmez, yaya yürümeye başlar. Bunun üzerine Sultan Selahaddin'de atından iner yaya yürümeye başlar. Aralarındaki sevgi çok uzaklara dayanan bir gelenek ve genetik yapı vardır
Çünkü Selçuklu Türk devletiyle Şeddadi Kürt devleti arasındaki müslüman birliği anlayışı ve dostluk ta, 8. asıra dayanıyor. Şeddadi devletinin çevresi, Rus, Ermeni, Gürcü, hıristiyan devletlerle kaplıdır.Türkler Orta asyadan akın akın Anadoluya gelişlerinin ilk kapısında Şeddadi Kürtleri ile karşılaşmışlar onların yardımını görmüş, birlikte hıristiyan güçlere karşı bir birlik oluşturmuşlar, ittıfak kurmuşlardır.
Geçmişe dayalı böylesi bir ilişkiden gelen anlayışla Selahaddin Eyyübi'nin ordusu, bir dönem zayıflayan Anadolu Selçuklu devletine yönelik Ermeni saldırısına karşı, Ermenistan'a bir sefer düzenler hadlerini bildirir.
Bilindiği gibi Büyük Selçuklu devletinden sonra oluşan yerel bir çapta denilecek Anadolu Selçuklu devleti kurulmuştur. Güçlü bir devlet değildir. Dış sallldırılara karşı fazla direnç gösteremiyordu. İşte Kılıçaslan'ın Selahaddin Eyyübinin yanına gelmesi, ziyaret etmesi bundan dolayı teşekkür amaçlıdır. Sultan Selahaddin bu ziyarette asaletini gösterir bir kızını Kılıçaslan'a nikahlar. Böylece geçmişe dayanan dostluğunu belirtmiş olur.
Eyyübi devletinin en büyük başarısı müslümanlar arasındaki ikiliği iki halife sisteminden biri olan ehli sünnet olmayan Şii Fatimi halifeliğini kaldırmış olmasıdır. Zira daha önce Mısır Kahire, Irak Bağdat merkezli iki halifelik İslam anlayışı müslümanları bölüyordu.
Seelahaddin Ehli sünnet vel cemaat anlayışına göre hareket ederdi. müslümanların bu tarz üzere hareket etmesini, davranmasını isterdi. Bazı tarihçilerin söylediklerine göre, Şii, Rafizi, inkarcı görüşllere müsamahası yoktur. Yine böyle iddialara göre, Selahaddin felsefecileri, kelamcıları hiç sevmez. Hatta yine böylesi haberlere göre memleket dahilinde bir inkarcı tespit edildiğinde öldürülmesi için emir verdiği söyleniyor.
Burada bir analiz yapacak olursak, farklı dinlere, farklı dillere müsahamalı olan bir lider, nasıl olur da farklı mezhep veye inançsızlara karşı şiddet kullanır. Bundan dolayı, tarihsel bu bilgi fazla inandırıcı gelmiyor.
Eyyübiler hüküm sürdükleri her memlekette imar faaliyetlerine başlamışlar, hanlar hamamlar, köprüler, camiler, çok sayıda medreseler inşa etmişlerdir. Şam şehrinde 91 tane medrese inşa etmişlerdir. Bu medreselerin en ünlü, geniş kapsamlı olanları. 1- Salahiye medresesi. Bu medresenin yapımına 1176 yılında İmamı Şafii hazretlerinin kabri yanında başlanmıştır. İmamı Şafii'ye vakfedilmiştir. Bu medrese için Arab din bilgini filozof Suyuti "Orası medreselerin tacıdır." demiştir.
Alim İbni Cübeyr, bu medrese daha yapım aşamasında olduğu halde, orayı gezerken, bu beldelerde böyle bir genişlikte ve güzelikte bir medrese yoktur demiştir. Bu medreseyı gezenler, sanki bir şehri gezmiş gibi büyüklükte olduğunu görürler ifadesini kullanmıştır. Sultan Selahaddin islami ilim kurumlarına son derece önem ve değer verir, buraların hocalarını ilim bilen, ilimle amel eden, ehliyetli kişilerden seçerdi. Masraflarını çeşitli hayr kurumlarıyla birlikte Selahaddin'ın devleti karşılardı. Devam edecek