NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

KUDÜS FATİHİ SELAHADDİN EYYÜBİ -23

MISIR'IN FETHİ İslam kahramanı Selahaddin Eyyübi'nin yaşamı Kur'an şartlarının uygulanmasına ve peygamberin yaşamına benziyordu. Namaz kılmaya, özelikle cemaatle namaz kılmaya çok özen gösterirdi. Zaten kendisi bir Kur'an hafızıdır. Kur'ani Kerimi çocuk yaşta ezberlemişti. Onun için hayatın önemi cihad demek olurdu. Dünya malına hiç önem vermezdi. İbni Şeddad anlatıyor: "Bir defasında sohbet enasında şöyle dedi: İnsanlar arasında öyleleri var ki onlar altın ile toprak arasında hiç bir fark görmezler." Bu sözle o kendisini kastediyordu. diyor. Selahaddin ayrıca yemesinde ve giyiminde sadeliği tercih ettiğine dair çok sayıda tarihi bilgiler vardır. Katibi veya şimdiki anlamda özel kalem müdürü İmad el İsfehani onun elbisesini oturup kalkışını şöyle anlatıyor: "Keten, pamuk ve yün işi, giyilmesi helal olan şeyler giyerdi. (Yani ipek gibi pahallı lüks giyecekler giymezdi). Onunla oturup sohbet eden biri tevazuu nedeniyle sultanla oturup konuştuğunu hisetmezdi. Halka dağıttığı ihsan ve ikramı boldu." Hiç bir hükümdar, sultan Selahaddin kadar cömert olamazdı. Fakirlik korkusu nedir bilmeden dağıtıyordu. Zira onun mala bakışı toprağa bakışı gibiydi. Kibirli biri değildi. Onun çok sevdiği arkadaşları sufilerdi. Allah dostları velilerdi. Bunların, yaşamlarını devam ettirmek için günlük iaşeler temin etmiş, mekanlar yaptırmıştır. İşin ilginç yanı, bu kadar sade bir yaşam süren, gösterişi sevmeyen bir kişi hükümdar yaşamına uymayan bir devlet başkanı, resmi görevini en ince detayına kadar takip ediyordu. Devletin temelleri, ordunun kurumu sağlam temellere esaslara bağlanmıştı. Her şey adeta bir makine düzeni içerisinde nizam ve intizam içerisinde oluyordu. Ordunun düzeni, birlikleri,harp divanları, hepsi yerli yerinde bulunurdu. askerlerin kiyafetleri bile bir düzen içersinde oluyordu. Ordunun ihtiyaçları olan erzak ve mühimmat her zaman hazır bir vaziyette olurdu. Askerler her zaman disiplinli bir şekilde savaşa hazırdılar. Askeri birlikler Süvari ile Piyade birlikleri, bu her iki askeri birlikleri destekleyen, açıkları kapatan bir de Destek birlikleri vardı. Askerlerden ayrıca savaşmak isteyen gönüllü mücahid asker gönüllü grubları vardı. Ayrıca isthhkam birlikleri, mühendis ve askerlerden oluşuyordu. Sihiye birlikleri, doktorlar grubu, devletin bayrağını taşıyanlar, hatta askeri bando takımları bile vardı. Haberleşme, istihbarat, posta işleri yetişmiş, eğitilmiş posta güvercinleri tarafından yerine getirilirdi. Posta güvercinleri mesafe ne kadar uzak olursa olsun verilen görevleri yerine getirirlerdi. Posta güvercinleri çok pahallı olurdu. Kadı Fadıl posta güvercinleri hakkında "Sultanların melekleri onlar" diyordu. Bilindiği gibi bir savaşın galibyeti yapılan istihbari çalışmalar sonucu olur. İşte bu istihbarat bilgilerini o dönem posta güvercinleri sağlıyordu. Bu güvercinler çok yetenekli olurlardı. yakalansalar uzun süre tutulsalar, bir fırsatını bulup kurtulsalar, çok uzak bir yerde olsalar bile eski yerlerine geri gelirler. Bundan dolayı fiyatları da çok pahalı olurdu. Ortalama bir posta güvercinin fiyatı yeddi yüz dinar olurdu. Bin dinar olanlar da vardı. Daha önce belirtildiği üzere Kahire'nin fethi, İskenderiye ve diğer civar yerleşim yerlerinin alınması sonucunda gelişti. Mısır çok ustaca hamlelerden sonra fethedimiştir. Şerkuh ve Selahaddin'nin vezirliği bu olaganüstü başariyi getirmişti. Zira Sünni müslümanların askeri gücü Fatımi askeri gücü karşısında çok az sayıda bulunuyordu. Fatımi halifeliğinin acımasız çok güçlü Sudan zenci birlikleri vardı. İçlerinde daha da çok acımasız iri yapılı çok güçlü dilsiz vurucu bir güç vardı. İşte Selahaddin bu cengaver güçlerle elinde kılıcı sılahı, fatımi sarayı içerisinde ve dışında az sayıda askeri ile birliktle teke tek çok ustaca strateji ve taktik geliştirerek savaştı. Zenci gruplar imha edildi. Büyük bir zafer kazanıldı. Fatımi sarayı içerisinde vuruşma kanlı bir şekilde devam ediyordu. Saray içerşisinde çatışma devam ederse yenilme ihtimali çok güçlüydü, vardı. Bunu sezinleyen, bilen, Selahaddin bu muazzam askeri gücü başarıyla saray dışına çıkarttı. Sarayın dışında Selahddin tarafından örgütlenen pusuda bekleyen Eyyübi birlikleri bulunuyordu. Çok sayıda zenci grup ustaca taktiklerle sarayın dışına çıkartıldı, siperde bekleyen Eyyübi güçleri tarafından imha edildi. Fatımi sarayındaki çatışmalar, az sayıda bir güçle sayıları binlerce rakamla ifade edilen askeri güce karşı kazanılan bu zafer olaganustüdür bu nedenle romanlara, filimlere konu olmuştur. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 15 Kasım 2023 - Çarşamba

KUDÜS FATİHİ SELAHADDİN EYYÜBİ -23

MISIR'IN FETHİ

İslam kahramanı Selahaddin Eyyübi'nin yaşamı Kur'an şartlarının uygulanmasına ve peygamberin yaşamına benziyordu. Namaz kılmaya, özelikle cemaatle namaz kılmaya çok özen gösterirdi. Zaten kendisi bir Kur'an hafızıdır. Kur'ani Kerimi çocuk yaşta ezberlemişti.

Onun için hayatın önemi cihad demek olurdu. Dünya malına hiç önem vermezdi. İbni Şeddad anlatıyor: "Bir defasında sohbet enasında şöyle dedi: İnsanlar arasında öyleleri var ki onlar altın ile toprak arasında hiç bir fark görmezler." Bu sözle o kendisini kastediyordu. diyor.

Selahaddin ayrıca yemesinde ve giyiminde sadeliği tercih ettiğine dair çok sayıda tarihi bilgiler vardır. Katibi veya şimdiki anlamda özel kalem müdürü İmad el İsfehani onun elbisesini oturup kalkışını şöyle anlatıyor: "Keten, pamuk ve yün işi, giyilmesi helal olan şeyler giyerdi. (Yani ipek gibi pahallı lüks giyecekler giymezdi). Onunla oturup sohbet eden biri tevazuu nedeniyle sultanla oturup konuştuğunu hisetmezdi. Halka dağıttığı ihsan ve ikramı boldu."

Hiç bir hükümdar, sultan Selahaddin kadar cömert olamazdı. Fakirlik korkusu nedir bilmeden dağıtıyordu. Zira onun mala bakışı toprağa bakışı gibiydi. Kibirli biri değildi. Onun çok sevdiği arkadaşları sufilerdi. Allah dostları velilerdi. Bunların, yaşamlarını devam ettirmek için günlük iaşeler temin etmiş, mekanlar yaptırmıştır.

İşin ilginç yanı, bu kadar sade bir yaşam süren, gösterişi sevmeyen bir kişi hükümdar yaşamına uymayan bir devlet başkanı, resmi görevini en ince detayına kadar takip ediyordu. Devletin temelleri, ordunun kurumu sağlam temellere esaslara bağlanmıştı. Her şey adeta bir makine düzeni içerisinde nizam ve intizam içerisinde oluyordu.

Ordunun düzeni, birlikleri,harp divanları, hepsi yerli yerinde bulunurdu. askerlerin kiyafetleri bile bir düzen içersinde oluyordu. Ordunun ihtiyaçları olan erzak ve mühimmat her zaman hazır bir vaziyette olurdu. Askerler her zaman disiplinli bir şekilde savaşa hazırdılar. Askeri birlikler Süvari ile Piyade birlikleri,

bu her iki askeri birlikleri destekleyen, açıkları kapatan bir de Destek birlikleri vardı.

Askerlerden ayrıca savaşmak isteyen gönüllü mücahid asker gönüllü grubları vardı. Ayrıca isthhkam birlikleri, mühendis ve askerlerden oluşuyordu. Sihiye birlikleri, doktorlar grubu, devletin bayrağını taşıyanlar, hatta askeri bando takımları bile vardı.

Haberleşme, istihbarat, posta işleri yetişmiş, eğitilmiş posta güvercinleri tarafından yerine getirilirdi. Posta güvercinleri mesafe ne kadar uzak olursa olsun verilen görevleri yerine getirirlerdi. Posta güvercinleri çok pahallı olurdu. Kadı Fadıl posta güvercinleri hakkında "Sultanların melekleri onlar" diyordu.

Bilindiği gibi bir savaşın galibyeti yapılan istihbari çalışmalar sonucu olur. İşte bu istihbarat bilgilerini o dönem posta güvercinleri sağlıyordu. Bu güvercinler çok yetenekli olurlardı. yakalansalar uzun süre tutulsalar, bir fırsatını bulup kurtulsalar, çok uzak bir yerde olsalar bile eski yerlerine geri gelirler. Bundan dolayı fiyatları da çok pahalı olurdu. Ortalama bir posta güvercinin fiyatı yeddi yüz dinar olurdu. Bin dinar olanlar da vardı.

Daha önce belirtildiği üzere Kahire'nin fethi, İskenderiye ve diğer civar yerleşim yerlerinin alınması sonucunda gelişti.

Mısır çok ustaca hamlelerden sonra fethedimiştir. Şerkuh ve Selahaddin'nin vezirliği bu olaganüstü başariyi getirmişti. Zira Sünni müslümanların askeri gücü Fatımi askeri gücü karşısında çok az sayıda bulunuyordu. Fatımi halifeliğinin acımasız çok güçlü Sudan zenci birlikleri vardı. İçlerinde daha da çok acımasız iri yapılı çok güçlü dilsiz vurucu bir güç vardı.

İşte Selahaddin bu cengaver güçlerle elinde kılıcı sılahı, fatımi sarayı içerisinde ve dışında az sayıda askeri ile birliktle teke tek çok ustaca strateji ve taktik geliştirerek savaştı. Zenci gruplar imha edildi. Büyük bir zafer kazanıldı.

Fatımi sarayı içerisinde vuruşma kanlı bir şekilde devam ediyordu. Saray içerşisinde çatışma devam ederse yenilme ihtimali çok güçlüydü, vardı. Bunu sezinleyen, bilen, Selahaddin bu muazzam askeri gücü başarıyla saray dışına çıkarttı. Sarayın dışında Selahddin tarafından örgütlenen pusuda bekleyen Eyyübi birlikleri bulunuyordu. Çok sayıda zenci grup ustaca taktiklerle sarayın dışına çıkartıldı, siperde bekleyen Eyyübi güçleri tarafından imha edildi. Fatımi

sarayındaki çatışmalar, az sayıda bir güçle sayıları binlerce rakamla ifade edilen askeri güce karşı kazanılan bu zafer olaganustüdür bu nedenle romanlara, filimlere konu olmuştur. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.