Sultan Selahaddin Ümmeti birlik haline getirmişti. Artık onum önünde iç sorun yoktur. Sadece dış sorun Haçlılar ve Kudüs'ün kurtarılması kalmıştı. Selahaddin'in akrabası alim, Fakih, tarihçi İbni Şeddad anlatıyor; "Sultan, Allah teala'nın üzerindeki nimetini görüyordu. Ayağı yere sağlam basıyor, beldeler hakimiyeine geçiyor, insanlar ona tabi oluyordu. Bunun şükrü cihad için koşturmaktan başka bir şey değildi."
Selahaddin Kadi İbnı Şeddad'a bir gün şöyle demiştir:"Eğer ölecek olsam belki bu askerler bir araya gelmeyecek." Suriye Rakka şehrinde bir bildiri yayınlar: "Emirlerin en kötüsü kesesi şişkin olduğu halde halkı bir deri bir kemik yoksul bırakanlardır. Onların haktan en uzak olanı hak adına halktan haksız yere almasıdır. Kim Allah için bir şey almayı terk ederse Allah ona başkasını verir. Kim Allah'a güzel bir borç verirse Allah ona o borcun karşılığınnı verir." demiştir.
Selahaddin Eyyübi'de Allah vergisi, başarılı tüm özelikler, akıl, zeka, bilgi, cesaret, savaş kabilyeti bulunuyordu. Sürekli bir savaşın sorunları çözemeyeceğini de anlamıştı. Savaş kadar barışa da önem vermiştir. Bundan dolayı Hıristiyan devletlerle bazen barış anlaşmaları ve ticaret anlaşması yapmış, bundan yararlanmıştır.
SELAHADDİN ADİL SULTAN OLARAK BİLİNİRDİ
Sultan selahaddin devlet işlerinde ve şahıslar arasında adalete, hukuka çok önem verirdi. Adalet mülkün yani devletin temelidir derdi. Küfür devam eder ama zulüm devam etmez şiarını benimsemişti. Çünkü onun referansı, inancı, görüşü İslam dini şartlarına son derece bağlı biri olmasıdır. Kur'an'i Kerimde Adaletle ilgili bazı ayetler verelim. "İman edipte imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir." Nur süresi ayet 55.
"Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa ait olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın o takvaya daha yakındır." Maide süresi ayet 8.
Ey iman edenler, kendinizi anne babalarınız yakınlarınız aleyhine olsa bile, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun." Nisa. ayet 135.
"Şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir." Nisa süresi. Ayet 58.
Bir Hadste: "Allah ey kullarım ben zulmü nefsime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Bundan ötürü birbirinize zulmetmeyın." Saffet süresi ayet 22 de "O zalimleri ve eşlerni toplayın." denilmektedir.
Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyübi döneminde işler adalet ve takva üzerine yönetilirdi. Zulüm yapan cezansını görüyordu. Hak sahibi hakkını alıyordu. Devlette ve toplumda adalet, hak, hukuk olduğu içini insanlar, dinlerini, vatanlarını korumak için korkusuzca, severek savaşa gidiyorlardı.
Yine Kadı İbni Şeddad'ın bildirdiğine göre, Selahaddin "Haftada iki kez Pazartesi ve Perşembe günleri genele hitap eden halk meclisleri kuruyor. Derdi olan, haksızlığa uğrayan geliyor, Sultan ve katiplerinin olduğu makamda konuşuyor, sorunlarına mutlaka bir çözüm bulunuyordu. Halkın Sultan Selahaddinle bu şekilde görüşme imkanları vardı. " Onu Hıttin gibi büyük bir savaşta zafere götüren adalet anlayışı buydu.
Eyyübi devleti bir İslam şeriat devletiydi. Bunun öncüsü bu devletin başkanı Selahaddin Eyyübi İslam dini ilkelerine son derece bağlı bir liderdir. Onu tanımayanlar Sultan zannetmez, normal bir vatadaş gibi bilirler. Zira Selahaddin lüks bir yaşantı içinde deği, pahallı giysiler giymezdi.
Eyyübi devletinde iyilikler emrediliyor, kötülükler yasaklanıyordu. Allah yolunda cihad, savaş yaıpılırdı. Selahaddin alimlerle oturup kalkan br kişiydi. Devlet işlerinde, sosyal meselelerde onlarla istişarede bulunur, fikir alış verişi yapardı. Zaten bazı devlet işlerinde alimleri görevlendirmişti. Alim, fakih kadı Fadıl sürekli yanında bulunurdu.
Selahaddin çok da mütevazi idi. "Ben beldeleri askerle değil, kadı Fadıl''ın sözleriyle kazandım." demiştir. Alimler cephede savaşıyorlardı. Devam edecek