NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

KUDÜS FATİHİ SELAHADDİN EYYÜBİ -62

SELAHADDİN HACCA GİTMEYE NİYET EDİYOR Sultan Selahaddin kadı Fadıl'a hacca gitmek istediğini bildirmiş, o da ona yazdığı bir mektupta, gerekçerini yazarak bu niyetinden vaz geçmesini istemiştir. Kadı Fdıl'ın mektubundan bir paragraf. "Frenkler hala Şam topraklarında ve hala Kudüs arzusuyla yanıyorlar. Verdikleri söze güvenilmez. Sultanımızın sefere çıkması, hem de müddeti uzun olan bir sefere çıkması Kudüs'ü onlara yem eder. Allah saklasın Kudüs bu şekilde müslümanların elinden çıkar ve sizin yaptığınız hac da bağişlanamaz büyük günahlardan biri haline gelir." Sultan Selahaddin Kadı Fadıl'ın, haçlılar hala bölgede iken hacca gitmesinin doğru olamayacağı şeklinde yazdığı mektupu üzerine hacca gitmekten vaz geçmiştir. Sultan Selahaddin'in önemli bir özeliği, savaştı mı barış yerini bırakması, barıştı mı savaş yerini bırakmasıdır. Savaşlarda aşırı gitmezdi. Düşmanlarına dahi ihsan ve ikramda bulunurdu. Savaş dışında çoğu zaman insanlara yemekler ikram ederdi. Ziyefet sofrasına bazen haçlılar da misafir olurdu SULTAN SELAHADDİN'İN SON GÜNLERİ İmad el İsfehani anlatıyor: Sultan Şam'da evinde kalıyordu. Misafirler, gelen, gidenler çoktu. Yemek, ikram çoktu. Sultanın Allah vergisi bir çok özeliği vasfı vardı. Bunların en önemlisi çok cömert olmasıdır. çok misafir perver olmasıdır.Fakir fukaraya çok sadaka verirdi. Adına kayıtlı hiç bir özel mülkiyeti yoktu. İmad anlatıyor: "Gece gündüz iyilik etmek, ihsanda bulunmak ve kötülüğü men etmek için çabalıyordu." Selahaddin'de bir av merakı vardı. Bir gün, Şam şehrinin doğu tarafına kardeşi Adil ile birlikte ava çıktı. On beş gün avda kaldılar. Pazartesi günü avdan döndüler. O gün Şam hacıları memleketlerine gelmişlerdi. Gitti, onları karşıladı, ziyaret etti. çok neşeliydi. Hacıları gördüğünde göz yaşlarını tutamadı. Hacca gitmeyı çok istiyordu. Ama Kudüs, Şam ve diğer şehirlerin güvenliği tehlikeye girmesin diye gidemedi. SELAHADDİN'İN HASTALIĞI Avdann döndükten sonra Cumartesi gecesi üzerinde büyük bir kırıklık, yorgunluk hisetti. Sarı huma hastalığına yakalanmıştı. Karın ve sırt ağrıları başlamıştı, dayanılmaz bir hal almıştı. Bu ağrılar bir türlü geçmiyordu. En yakın arkadaşları, sırdaşları olan Kadı Fadıl, Kadı İbni Şedad, oğlu Efdal yanındaydılar. Kadı İbni Şeddad "Uzun zaman yanında kaldık, gece uyumadığını söyledi. Öğleye yakın rahatça konuşmaya başladı. Daha sonra yanından ayrıldık. Ama aklımız oradaydı. Hastalığı başındaydı. Doktorlar kan almanın iyi olacağını söylediler. Bir kaç defa kan aldılar. Hastalığı gidip geliyordu. Bazen iyi oluyor. Bazen çok kötü oluyordu." Nefes almakta çok güçlük çekiyordu. çok zayıflamıştı. Şuuru gidip geliyordu. Hastalığının altıncı günü su istedi, ılık bir su getirildi, sıcak olduğunu söyledi. Kendisine yeniden su getiridi, bu defa soğuk olduğunu söyledi. çok acı ve ızdırap çektiği halde, kimseye kızmıyordu. Kamil bir ahlak sahibiydi. Hastalığında hiç bir kimseyı kırmadı kötü söz söylemedi.hastalığın son günlerinde çok terlemeye başlamıştır. Şam halkı Sultan'nın hastalığını duymuş, sokaklara dökülmüş, korku ve umut içerisinde sevgili sultanları hakkında iyi bir haber bekliyorlardı. Ama bir yandan çok üzüntülü bir hal almışlardı. Dokunsan ağlayacak gibi bir halleri vardı. Selahaddin'in kaldığı evi dört gözle izliyorlar, oradan kim çıkarsa durumunu acele soruyorlardı. Kadı fadıl ve İbni Şeddad sorulara muhatap olmamak, yalan söylememek için evden bazen gizli çıkardılar. Sultan Selahaddin'in vefatı hastalığının on ikinci gün çarşamba sabah namazından sonra 4 Mart 1193 yılında vefat etmiştir. Yine Kadı İbni Şeddad naklediyor: "Kadı Fadıl Sultanın vefatından sonra bana şunları anlattı: Şeyh Ebu Cafer, "On'dan başka ilah yoktur, O'na tevekkül ettim." ayetini okuyunca sultan tebesüm etti, yüzü aydınlandı ve ruhunu Rabbi'ne teslim etti" Halk Sultan'nın vefat haberini alınca, kelimelerle ifade edilemeyecek bir hüzün, üzüntü içerisinde, ağlamanın, feryad, figanın ötesinde kanları damarlarından çekilmiş bir çöküntü haline gelmişlerdi. Kadi İbni Şeddad "Allah'a andolsun ki nice kişilerin ona canlarını feda edeceklerini işittim. O günün acısı insanlara bunu söyletiyordu. Şunu biliyorum ki benden de bir başkalarından da can istenseydi verirdik." diyor. Devam edecek
Ekleme Tarihi: 02 Ocak 2024 - Salı

KUDÜS FATİHİ SELAHADDİN EYYÜBİ -62

SELAHADDİN HACCA GİTMEYE NİYET EDİYOR

Sultan Selahaddin kadı Fadıl'a hacca gitmek istediğini bildirmiş, o da ona yazdığı bir mektupta, gerekçerini yazarak bu niyetinden vaz geçmesini istemiştir.

Kadı Fdıl'ın mektubundan bir paragraf. "Frenkler hala Şam topraklarında ve hala Kudüs arzusuyla yanıyorlar. Verdikleri söze güvenilmez. Sultanımızın sefere çıkması, hem de müddeti uzun olan bir sefere çıkması Kudüs'ü onlara yem eder. Allah saklasın Kudüs bu şekilde müslümanların elinden çıkar ve sizin yaptığınız hac da bağişlanamaz büyük günahlardan biri haline gelir."

Sultan Selahaddin Kadı Fadıl'ın, haçlılar hala bölgede iken hacca gitmesinin doğru olamayacağı şeklinde yazdığı mektupu üzerine hacca gitmekten vaz geçmiştir.

Sultan Selahaddin'in önemli bir özeliği, savaştı mı barış yerini bırakması, barıştı mı savaş yerini bırakmasıdır. Savaşlarda aşırı gitmezdi. Düşmanlarına dahi ihsan ve ikramda bulunurdu. Savaş dışında çoğu zaman insanlara yemekler ikram ederdi. Ziyefet sofrasına bazen haçlılar da misafir olurdu

SULTAN SELAHADDİN'İN SON GÜNLERİ

İmad el İsfehani anlatıyor: Sultan Şam'da evinde kalıyordu. Misafirler, gelen, gidenler çoktu. Yemek, ikram çoktu. Sultanın Allah vergisi bir çok özeliği vasfı vardı. Bunların en önemlisi çok cömert olmasıdır. çok misafir perver olmasıdır.Fakir fukaraya çok sadaka verirdi. Adına kayıtlı hiç bir özel mülkiyeti yoktu.

İmad anlatıyor: "Gece gündüz iyilik etmek, ihsanda bulunmak ve kötülüğü men etmek için çabalıyordu." Selahaddin'de bir av merakı vardı. Bir gün, Şam şehrinin doğu tarafına kardeşi Adil ile birlikte ava çıktı. On beş gün avda kaldılar. Pazartesi günü avdan döndüler. O gün Şam hacıları memleketlerine gelmişlerdi. Gitti, onları karşıladı, ziyaret etti. çok neşeliydi. Hacıları gördüğünde göz yaşlarını tutamadı.

Hacca gitmeyı çok istiyordu. Ama Kudüs, Şam ve diğer şehirlerin güvenliği tehlikeye girmesin diye gidemedi.

SELAHADDİN'İN HASTALIĞI

Avdann döndükten sonra Cumartesi gecesi üzerinde büyük bir kırıklık, yorgunluk hisetti. Sarı huma hastalığına yakalanmıştı. Karın ve sırt ağrıları başlamıştı, dayanılmaz bir hal almıştı. Bu ağrılar bir türlü geçmiyordu. En yakın arkadaşları, sırdaşları olan Kadı Fadıl, Kadı İbni Şedad, oğlu Efdal yanındaydılar.

Kadı İbni Şeddad "Uzun zaman yanında kaldık, gece uyumadığını söyledi. Öğleye yakın rahatça konuşmaya başladı. Daha sonra yanından ayrıldık. Ama aklımız oradaydı. Hastalığı başındaydı. Doktorlar kan almanın iyi olacağını söylediler. Bir kaç defa kan aldılar. Hastalığı gidip geliyordu. Bazen iyi oluyor. Bazen çok kötü oluyordu."

Nefes almakta çok güçlük çekiyordu. çok zayıflamıştı. Şuuru gidip geliyordu. Hastalığının altıncı günü su istedi, ılık bir su getirildi, sıcak olduğunu söyledi. Kendisine yeniden su getiridi, bu defa soğuk olduğunu söyledi. çok acı ve ızdırap çektiği halde, kimseye kızmıyordu. Kamil bir ahlak sahibiydi. Hastalığında hiç bir kimseyı kırmadı kötü söz söylemedi.hastalığın son günlerinde çok terlemeye başlamıştır.

Şam halkı Sultan'nın hastalığını duymuş, sokaklara dökülmüş, korku ve umut içerisinde sevgili sultanları hakkında iyi bir haber bekliyorlardı. Ama bir yandan çok üzüntülü bir hal almışlardı. Dokunsan ağlayacak gibi bir halleri vardı. Selahaddin'in kaldığı evi dört gözle izliyorlar, oradan kim çıkarsa durumunu acele soruyorlardı. Kadı fadıl ve İbni Şeddad sorulara muhatap olmamak, yalan söylememek için evden bazen gizli çıkardılar.

Sultan Selahaddin'in vefatı hastalığının on ikinci gün çarşamba sabah namazından sonra 4 Mart 1193 yılında vefat etmiştir. Yine Kadı İbni Şeddad naklediyor: "Kadı Fadıl Sultanın vefatından sonra bana şunları anlattı: Şeyh Ebu Cafer, "On'dan başka ilah yoktur, O'na tevekkül ettim." ayetini okuyunca sultan tebesüm etti, yüzü aydınlandı ve ruhunu Rabbi'ne teslim etti"

Halk Sultan'nın vefat haberini alınca, kelimelerle ifade edilemeyecek bir hüzün, üzüntü içerisinde, ağlamanın, feryad, figanın ötesinde kanları damarlarından çekilmiş bir çöküntü haline gelmişlerdi.

Kadi İbni Şeddad "Allah'a andolsun ki nice kişilerin ona canlarını feda edeceklerini işittim. O günün acısı insanlara bunu söyletiyordu. Şunu biliyorum ki benden de bir başkalarından da can istenseydi verirdik." diyor. Devam edecek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.