Bir sorunu bilmek için neden sonuç ilişkilerini bilmek ve incelemek gerekir.Her türlü olaylara, sosyal, ekonomik, siyasal, hatta dinsel, Mevcut durumlara, veya sorunlara Aristo mantığıyla değil, analitik sorgulayıcı, anlaşılır bir şekilde bakıldığı zaman, herhangi bir durum ancak anlaşılır, ve istenilirse çözme sürecine girilir.
Ülkemizin müzmin sorunu olan Kürt sorunu da ancak böyle doğru bir yaklaşımla çözülür. Evvala Kürt sorunu nedir bunu kısaca açıklayalım, sonra detaya girelim.
Kürt halkı İran ve anadolı coğrafyasının yerleşik kadim binlerce yıllık tarihi olan bir halkıdır. Kürt halkı tarihsel gelişmede , Müslüman olan Türk halkıyla samimi, doğru, stratejk ortaklık kurmuşlar, bu ittifaktan her iki müslüman halk yararlı çıkmıştır. Sırasıyla Selçuklu, Zengi, Osmanlı devletleriyle kardeşçe ilişkiler kurulmuştur.
Ancak Türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra bu devletin önderi Atatürk ayrımcı,milliyetçi bir politikayla Kürt dilini inkar ve yasakladıktan sonra, birde Kürt diye bir dil ve millet yok dedikten sonra, Kürt sorunu başlamıştır. 1980 de Diyarbakır cezaevinde insanlık dışı uygulamalar sonucında, tahliye edilen gençlere bir program dahilinde adeta dağın yolu gösterilmiştir. İşte ayrılıkçı Kürt örgütleri böyle yanlış politikalar sonucunda oluştu.
Başka bir deyimle örgütler Kürt sorununu doğurmadı. Kürt sorununu Kemalist ideoloji meydana getirdi. Kemalist ırkçı ideoloji nasıl ki Müslüman güçlerine kurtuluş savaşı sürecinde mecliste taktiksel olrak halifeliğe karışmayacağız, Padişaha karışmayacağız sözünü vermesine rağmen, sonra bu sözünde durmayarak bir nevi iç darbe yaparak i İslami güçleri tasfiye ettiyse, aynısını Kürtlere yaptılar.
Kurtuluş savaşı öncesi Mustafa Kemal Kürt halkına, özelikle Amasya kongresinde özerklik sözü dahi vermesine rağman bu halk üzerinde tıpkı müslümanlara yaptıgı gibi insafsız bir asimilasyon politikası izlediler.
Oysa Türkiye cumhuriyeti devleti birçok ülke ve devlet gibi çeşitli halklardan oluşuyor.
Bu devletin çoğunluğu Türk ve Kürt halkından meydana geliyor.
Türk ve Kürt ilişkisi veya ittifakı sanıldığınnın aksine, Malazgirtte Roma ordularına kaşı birliğinden önceye dayanıyor.
Bilindiği gibi Malazgirtte Roma ordularının yenilmesi bu iki müslüman kardeş güç sayesinde olmuş.
Anadolu coğrafyasının kapıları sonuna kadar açılmıştır.
Türk Selçuklu ve Kürt Şeddadi devleti arasında ittifak 900 yıllarında başlamıştır. Ermeni, Gürcü, kısmen Ruslara karşı birlikte savaşmışlar, başarılı olmuşlardır.
Bu tarihi ittifak Zengi Türkleri ve yine Şeddadi kürtleriyle devam etmiştir.
Bu birlik ve ittifak sonucunda Selahaddini Eyyübi komutanlığında, ağırlığını Türk ve Kürt güçlerinin oluşturduğu ordu sayesinde, 88 yıl Hqçlı işgalinde bulunan kutsal Kudüs kurtarılmıştır.
Selçuklu devleti yıkılma sürecinde zayıf durumda iken Anadoluda kurulmuş olan küçük bir Ermeni devleti Konya'ya baskın yapar. Birçok değerli ganimetleri götürürler. Bunu duyan Selahhaddini Eyyübi çok öfkelenir, zorlu savaşlardan yorgun düşmüştür. Ama buna dayanamaz, yorgun bir şekilde ordunun yönünü Ermenistan'a verir. Ermenistan işgal edilir.
Selçuklarının kıymetli eşyaları Ermenilerden fazlasıyla geri alınır. Selahaddini Eyubi orada Ermenilere tehdit savurur. Bir daha böyle bir harekette bulunursanız, burayı tümüyle işgal ederim, buradan çıkmam der.
Belki bunu bazı okuyucular ilk kez duyacaktır. Tarihte ilk olarak Kürdistan deyimini Selçuklu sultanı Sencer kullanmıştır. Hatta doğu ve güneydoğu illerini kapsayan bölgede bir Kürdistan eyaleti kurmuştur diyen tarihçiler vardır.
Daha bitmedi! bu Türk ve Kürt ittifakı birliğ,i en önemlisi Osmanlı devletinin büyük sultanlarından biri olan Yavuz Sultan Selim zamanında doruka çıkmıştır. Yavuz, Bitlis beyi ve bilgin İdrisi Bitlisi ile görüşerek, İran Şii Safevi devletine karşı iki müslüman güç olarak birlikte savaşarak ancak Şiileri yenilgiye uğratacaklarını söyler, bu teklifi yapar.
İdrisi bitlisi o zaman birbirleriyle sorunlu 22 tane Kürt aşiretini barıştırır, birleştirir, bu ittifaka dahil eder. Bunun sonucunda İki büyük güç Şii devletini yıkar. Tebriz alınır. Devam edecek