Maddi ve manevi kalkınma sloganı ve modelli, milli görüş lideri merhum Necmettin Erbakan Hoca’ya aittir. Gençlik yıllarımda sıkça duyduğum bu sözleri nedense umursamaz, neredeyse hayali sözler olarak algılardım. Şimdi ise itiraf edeyim, bu sözleri çok önemsediğimi belirtmek isterim. Zira insan denilen varlığı diğer canlı varlıklardan ayıran yegane özeliği onun ruh dediğimiz gözle görülmez, üstün olan bir olgusunun yeteneğinin olmasıdır. Yani insan yalnız maddi bir varlık değil manevi ruhsal bir varlıktır. İnsan bir tek maddi bir varlığa indirilse, hayvandan çok fazla farklı olmaz diye düşünüyorum. Bu nedenle yinelemek gerekirse maddi ve manevi kalkınma modellini önemsemek, uygulamak gerek. Bu bağlamda hocanın Milli görüş programının milliyetçilik, yani Türk milliyetçiliği olarak düşündüğünü sanmıyorum. Samimi bir İslam inancına sahip olan Erbakan hocanın, İslam dinin kesin yasakladığı ırkçılık, milliyetçilik düşüncesini taşıdığı sanılmaz ve tahmin edilmez. Hocanın yaşamı davranışları incelendiği zaman, milli görüş sloganını İslami anlamda kullandığı anlaşılıyor. Doğrusunu demek gerekirse, bence kim ne derse desin, İslam inancıyla Arap, Türk, Kürt milliyetçi anlayışı üstünlük anlamıyla yan yana gelmez birbirleriyle bağdaşmaz Kısaca bu din hangi milliyetçilik olursa olsun yasaklamıştır. Böylesi kesin yargılara varmak ayet ve hadisler iyice incelendiği zaman oluyor. Bu nedenle hocayı şimdi revaçta olan Türk İslam sentezcisi gibi anlamak, algılamak sanırım doğru değildir. Zaten salt milli anlayışı bu dinin ilkelleriyle bağdaşmaz. Peygamberimiz en son veda hutbesinde konumuzla ilgili görüşü çok net bir şekilde deklere etmiş, “Siyahın beyaza beyazın siyaha, Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir” diyerek tarihi dini çok önemli bir açıklama yapmıştır. Erbakan hocanın sanıldığının aksine takiyye yapmadığı zannediliyor. Üst kimlik olarak İslam ümmetçiliğini savunduğuna dair birçok konuşması ve demeçleri
olmuştur. Somut olarak 90’lı yıllarda bir Bingöl mitinginde yaptığı konuşmada, milliyetçi Kemalist ideoloji’yi Samimi bir şekilde eleştirmiştir. Hoca konuşmasında özetle “ Siz ne mutlu Türküm derseniz, Kürtler de ne mutlu Kürdüm der” böylece gerçek birlik oluşamaz demiştir. Gene hocanın ırkçı milliyetçi anlayışa karşı olduğunu yine 2000 yılı öncesi bir meclis konuşmasında İslami ümmet inancının bir gereği olarak Kemalist devlet ideolojisini eleştirerek “Türk devleti Kürtler üzerinde ırkçı inkarcı asimilasyoncudur” diyerek net olarak, korkusuz bir şekilde açıklamıştır. Kendisi Kürt meselesini taktiksel değil, samimi gönüllü bir şekilde çözmek istiyordu. Ama laik hamasetçi kesimler kendisini devirerek buna izin vermediler. Bazıları Erbakan 28 şubatçılara direnmedi diye eleştirirler. Oysa bu görüş doğruları yansıtmaz. Bilimsel görüşte “somut şartların somut tahlili olur” ilkesi vardır. Buna göre o günkü şartlarda darbe yönetimine direnmek bireysel olanın dışında İslami çevrelere büyük zarar verecekti, Erbakan hoca kendi kişisel kariyerine zarar vereceğini bildiği halde ferdi davranmadı. Bunu davasının çıkarı uğruna sineye çekmek zorunda kaldı. Nitekim şimdi sağlıklı bir şekilde bu konuyu düşündüğümüz zaman hocaya hak verilir. Doğruyu demek gerekirse kimse kusura bakmasın samimi görüşümü söylüyorum. Asıl hatayı hocayı darbeciler karşısında yalnız bırakarak ayrılanlar yapmıştır. Merhum babam milli selamet partili çok dindar bir kişiydi. Erbakan hoca Urfa’da Dergah ziyaretinde merhum babam hocaya sarılarak Allah yardımcın olsun deyişini, ve benim Çok genç bir yaşta, demek bilinçli bir şekilde olsa gerek, Erbakan hoca için Türk Kaddafisi deyişini arada bir anımsarım. Merhum hocanın maddi ve manevi kalkınma tezinin doğruluğunu son zamanlarda yaşadığımız, koronavirüs olayı, manevi düşünceden uzak maddeci kapitalist batı uygarlığının bunalımını göstermiştir. Manadan yoksun maddi bir yaşamın, demokrasi adı altında her türlü ahlaksızlığın hoş görüldüğü bir düzen
sorunludur. Sonuç olarak İnsanlığın kurtuluşu ancak genel anlamda maddi ve manevi düşünceyle, adaletle, iyilikle olur.