Dünya'ya egemen olan kapitalist sistem... Geriye kalan diğer, Dünya devlet ve halklarına maddi gücüyle teknolojisiyle oraların yeraltı yerüstü servetlerini sömürmekte... Kendilerine muhtaç etmektedir.
Zira insanların yapısında alışkanlık denilen bir güdü neticesinde, yeni teknik aletleri kullanma bağımlılığı kazanıyor. Yan gelip yatılır. Adeta gelin ülkelerimizin servetlerini alın denilir. Böylece maddi anlamda dayatılan yaşam tarzının doğal sonucu zihinsel ve bize yabancı yapay bir manevi bağımlılık ta oluşuyor.
Bu olguyu Yani maddi sömürülmenin manevi sömürülmeyi getirdiğinin , diyalektik bilimsel bir saptaması bulunmakta..
Şöyle denilmekte, "insanların varlığını belirleyen bilinçleri değil, bilinçlerini belirleyen varlıklarıdır". Yani somut maddi şartlardır. Konuya biraz daha açıklık getirsek, yaşama tarzı düşünce tarzını belirler.
Gerçekte arabası parası villası olan her türlü maddi güçleri olan bir bireyle, maddi olanaksızlık içinde bocalayan bir bireyin bırakalım bir lüks arabayı, bir bisikleti bile olmayan bir garibanla düşünce inanç yaşama tarzı arasında anlaşıldığı üzere dağlar kadar fark var. Kapitalizmin yüksek ileri aşaması olan Emperyalizmin beş büyük devleti Birleşmiş Milletler kuruluşunun yüz elli den fazla devletine üstünlük sağlıyor, istedikleri kararları çıkartıyorlar. çünkü bu sayıca az ama güçlü devletler, BM daimi üyeler oldukları için teoride her ne kadar Dünya beşten büyükse, deniliyorsa ama pratikte ne yazık ki beşlerin sözleri kararları geçerli oluyor. Ama neden böyle oldu ve oluyor diye çoğu kez kendimiz ve ülkemiz için söylersem sanırım çoğumuz maalesef bu soruyu ciddi olarak düşünmüyor çözüm ve çare üretmiyor. Bunun somut göstergesi yaşam tarzımızdan belli oluyor.
Örneğin bir emperyalist ülkenin bireyleri Araştırma ve gözlemlere Göre yeni teknolojilere bizim kadar çok hevesli değil.
Bizim toplum arabadan telefona bilgisayara kadar en pahalı en yeni çıkan araçları almakta biri biriye yarışıyor, fiyaka atıyor, güya üstünlük sağlıyor. Ne diyelim. Bir halk atasözünde başkasının atıyla insan yaya kalır..
Anlayan anlar anlamayana zorla anlatamazsın, belki buna ihtiyaç ta yok. Bu somut durumdan yola çıkar bir analiz ve gözlem yaparsak, toplumumuz için dersek kapitalist modernite bizi fena halde bozmuş gibi geliyor bana, inşallah bunda yanılırım. Ama somut gözlemler hiç iç açıcı değil. Çünkü görünen o ki tolumda geçerli değer olarak ne yazık ki varsa yoksa Para ve kapital olmakta.
Moral ahlaki değerler fazla önemsenmiyor. Böylece doğal insancıl paylaşımcı Anadolu kültürünün yerini yoz batı kültürü alma sürecinde...
Çünkü Bin türlü kapitalist medya tüketim kültürü saldırısı altında bir çok insanımızın tabir caizse feleği şaşıyor. Kendi değerlerinden uzaklaşmakta! kendine yabancılaşmakta!. Gördüğüm kadarıyla toplumsal manzaramız iyi değil. Ama tabi karamsar, umutsuz olmamak gerekir. Bizi yaşatan umuttur desek bir anlamda doğrudur. Ünlü romancı Yaşar Kemal'ın dediği gibi "insanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır".
Bunun için kendi öz insancıl değerlerimize sahip çıkmalı. okumalıyız. Yunus Emreyı, Hacı bektaşi Veliyi, Ahmedi Haniyi. Allah dostu Feki teyranı okumalı. Anadolu öz kültürünü doğusuyla batısıyla bizler oluşturuyoruz. Batı ülkelerinden bize yarayan iyisini almalıyız. Düşünceme göre bizim ve onların iyi kültürünün bir harmanını sentezini yapmak gerek. Öz güvenimiz olmalı Aşağıllık kompleksine girmemek gerek.
Aman ırkçılık hastalığına bulaşmamalı. çalışmalı paylaşmasını bilmeliyiz. Şair Ahmet Arif'ın dediği üzere, Anadoluyum ben, utanırım, utanırım fıkaralıktan ele güne karşı aç muhtaç, onlar ata biz yaya olamayız. Unutulmasın her toplum millet aşınmamış kendi öz değerleri ve kültürüyle değerlidir.