Kitap en iyi arkadaştır sözü bir gerçeği ifade eder. Ancak herkeste bu yararlı alışkanlık yok. Kitap okuma alışkanlığı ve merakı olmayanlara tavsiyemiz ve önerimiz kitap okuma alışkanlığı edinin olacak. Böyle yaparsanız emin olun memnun kalırsınız. Çünkü hem vakit geçmiyor diye sıkılmaz, hem de kişilik ve sosyal olarak gelişirsiniz. Hele şimdi bu korona dolaysıyla kendilerini evde karantinaya alanlar için iyi bir fırsat. Hangi kitapları okuyayım derseniz, şiddet ve ahlak dışı olan her türlü kitapları okuyun derim. Örneğin Türk ve yabancı yazarların klasik romanları olur, tarih kitapları olur, rahatlıkla okunur. Bu belirsizlik korku döneminde gerçi siz bilirsiniz, bence en iyisi dini ahlaki kitaplar okumalı. Kültürel yapımızdan dolayı moral olur. Mesela şimdi benim yaptığım gibi, 12- ve 13 asrın Ünlü İslam düşünürleri Sadi Şiraz-i, Mevlana kitapları rahatlıkla okunabilir. Şimdi size bu vesileyle mesnevi’den seçtiğim üç öğüt adlı ibret verici bir hikayeyi nakil edeyim. Avcının biri tuzak kurarak bir serçe avlamıştı. Eline alır almaz serçe dile geldi ve: ‘ Bugüne kadar…’ dedi. ‘ Sığır ve koyunlar yedin. Yediklerini düşünsene. Doymadın mı da benim birkaç gramlık etime hevesleniyorsun? Onlar seni doyurmadıysa ben ne yapabilirim ki?!Bırak beni,’ Avcı şaşırdı. Hem serçenin dile gelmesine hem de şimdiye kadar yediklerine. Serçe sürdürdü konuşmasını, ‘ Şayet bırakırsan sana üç altın öğüt vereceğim. Bir lokma kuş etini mi tercih ediyorsun, ömrün boyunca yararını göreceğin üç öğüdü mü? İyi düşün!’ Avcı düşündü ve kararını verdi. ‘Kabul!’ dedi. ‘Seni bırakacağım. Neymiş bakalım bana vereceğin öğüt’ Serçe: ‘Bir şartım var ama!’ dedi. Avcı ‘Bir de şart mı koşuyorsun bana!’ diye sordu. Serçe ‘kabul edersen…’ deyince, ‘peki’ dedi Avcı. ‘Şartın neymiş bakalım?’ Öğüdün birini… dedi serçe elindeyken vereceğim, ikincisini karşıki damın üzerinde, sonuncusunu ağaçta söyleyeceğim. Avcı bunu kabul etti. Serçe: Birinci nasihattim… Dedi. Olmayacak şeyi söyleyenlere kim olursa olsun inanma. Avcı avucunu açtı, bıraktı onu.Pır diye uçarak karşıdaki evin damına kondu. Olmuş şeye üzülme dedi. Kaçırdığın fırsatların arkasından asla kederlenme. Yaşadığın anın kıymetini bil, pişmanlıkla zamanını geçirme dedi, ve ekledi, Karnımda paha biçilmez bir inci tanesi vardı benim. Ama onu kısmetin değilmiş. Eyvah diye sızlandı avcı. Ben ne yaptım neden seni bıraktım? Serçe: Az önce söyledim sana? kaçırdığın şey için dövünmeyecek, pişmanlıkla vaktini geçirmeyeceksin. Ayrıca ilk öğüdüm neydi unuttun mu? Kim söylerse söylesin, olmayacak şeye inanma. Avcının aklı başına gelmişti. Serçe kendisiyle alay ediyordu besbelli. Bir de… dedi. Şu üçüncü nasihatini görelim. Serçe ağaçtaydı artık: Boş ver onu dedi. İkisini tutun mu ki üçüncüsünü bekliyorsun! Hadi bana eyvallah. Ve uçup gitti gözden. Avcı şaşkınlık içinde bakakaldı arkasından. Kısadan hisseler, tarihi anekdotlar, okundu mu dinlendi mi hoşça vakit geçtiği gibi, ders alınıyor.