Kapitalist ekonomik sistem, aşırı çıkarcı, bencil egoist, çıkarından başka bir şey düşünmeyen insan tipi yaratır. Fransız sosyal bilimci Georges Polıtzer Felsefenin temel ilkelleri adlı kitabında “sömürücü sistem tek kelimeyle ancak kendisine gerekli olan şeyler ve bundan başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen insana özgü bir psikolojiyi, alışkanlıkları ve fikirleri emer” tespitinde bulunur. Bu olumsuz durumu nemelazımcılık olarak tanımlamak mümkün. Yeri gelmişken konumuzla ilgili geçmişte yaşadığım acı bir anımı anlatmak isterim. Yaşama yeni atılıyordum. Askerden yeni gelmiştim. Köy hizmetlerinde kadro almıştım. Evlenme hazırlığı yapıyordum. Bir cumartesi günü olacak, yani mesai günü değil. Sabah erken kalkmıştım. Sevinçli günümde bir şeyler okumak istedim. Kitaplığımı karıştırdım. Sarı kaplı bir kitabı elime aldım. Kitabın adı hiç unutmam küçük burjuva ideolojisinin eleştirisi idi. Yazarı Maksim Gorki, Kitabın orta sayfalarında bir paragrafta, Küçük burjuvayı tanımlarken Küçük burjuva kafasının içi tıka basa bir tek yalnız çıkarla doludur bunların dışında başka bir şey düşünmez anlamına gelen cümleyi okuyunca kafam allak bulak oldu desem doğrudur. Çünkü bu tanımlama insanı öznel bir varlık değil adeta bir nesne gibi tarif ediyordu. Bunun üzerine Urfa Sipahi pazarında esnaf olan babamı düşündüm. Babam böyle bir kişi olamazdı. Sonuçta o kızgınlık içerisinde kitabı yırttım. Bununla yetinmeyerek diğer sol içerikli kitapları da yırttım attım. Ancak daha sonra pişmanlık duyarak aynı kitapları tekrar aldım. Ama şimdi olgun tecrübeli bir yaşta düşünüp çevremi gözlediğim zaman, üzülerek belirteyim ki ünlü ana kitabının da yazarı olan Maksim Gorki’nin tespitlerine hak verir hale geldim. zaman geçtikçe insanların çoğu gerçekten kendi çıkarından başka fazla bir şey düşünmüyor. Nemelazımcı oluyor. toplum paranın esiri haline geliyor desek doğrudur. Sözün özü şırı bireyci bir hale geliyor. Kibirli olarak her şeyi
bildiğini zan ediyor. Para amaç değil araçtır sözü herhalde eskilerde bilinci zayıflamış durumda. Varsa yoksa çıkar menfaat. Divan edebiyatının ünlü şairi Fuzuli “selam verdim rüşvet değil deyyu almadılar” mısrası zamanımızda maalesef daha fazla geçerli hale gelmiştir. Bu konuyla ilgili yeni bir gözlemi size aktarayım. Geçen hafta bir bankaya kredi borcu ödemeye gittim. Banka çok kalabalıktı. Herkes sıra fişi almak için sıraya girmiş. Ancak sıra fişi veren cihaz arıza vermişti. Yarım saat bekledik. Dikkatimi çeken hiç kimse bunun neden böyle olduğunu sormuyor, araştırmıyor. Kendim iki defa oradaki sorumludan neden böyle olduğunu, çözüm bulunmasını istedim. Sonuçta cihaz epey bir müddet sonra çalışmaya başladı. İki tane çok yaşlı, tahmini yaşları 80- 90 yaşlarında iki tane bayan geldi sıra için kalabalıktan öncellik istediler. Kendim sıramı veriyorum dedim. Dikkat ettim çok acıdır çoğu genç 70- 80 kişiden hiç birisi sıra vermek istemediler. Duyarsız bu kişiler karşısında kendimi tutamadım, sert bir tepki gösterdim. Bir de Müslümanlıktan, peygamberler şehrinden, dürüstlükten söz ediyorsunuz, yaptığınız, İslami ve insani ilkelleriyle bağdaşmaz dedim. Suçluluk psikolojisiyle olacak ki hiç birisi de tepki vermedi. İnsanları duyarsız hale getiren uygulanan ekonomik siyasal politikalardır. Bunun uzantısı olan çağ dışı bencil bireyci, sorgulamayan, araştırmayan eğitim sistemidir. Yani paraya dayalı vahşi kapitalizm desek sanırım daha doğru olur. Yanlış anlaşılmasın, para elbette toplum sisteminde olacak, ancak insana değer vermeyen, insanı para olarak rakam olarak gören anlayış sakattır, yanlıştır. Ülkemizin gelişmesi ancak çalışmayla üretimle, üretilen ürünleri hakça paylaşımla mümkün olacaktır. Bunun olmasının koşulu da insancıl demokratik bir eğitimdir.