NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

OKUMAK TARİHI VE ZAMANIMIZI ANLAMAYI ÖĞRETİR

Dünya’da gelişmiş uluslar okuma araştırma sonuca ilerlemişler, gelişmişler. Özelde Türkiye halkı genelde diğer Müslüman halklar az okuyan halklardır. Bu olumsuz durumun çelişkisi, anlaşılmayan tarafı ise, biz Müslümanların kutsal kitabı Kuranın ilk ayeti ikra oku demesine rağmen çoğunluğun okumamasıdır. Yalnız ilk ayet değil diğer birçok ayette, okumakla birlikte özelikle düşünmeyi tavsiye eden çok fazla ayet vardır. Ayrıca okumaya dair Hazreti Muhammed (s.a.v) hadisleri vardır. Bu konuda bir hadisi verelim, “ilim Çin de bile olsa gidin öğrenin” buyurur. Ülkemiz Türkiye’de günlük gazete sayısı artan bu kadar nüfusa rağmen belki kırk yıldan az satılıyor. Oysa gelişmiş ülkelerde bir tek gazetenin satışı ülkemizdeki toplam gazete satışlarının iki katıdır. Kitap okuma konusunda yine maalesef aramızda çok büyük bir fark vardır. Bundan dolayı bu uluslar, çeşitli alanlarda özelikle teknolojide önemli ölçüde ilerlediler. Ayrıca demokratik bir düzenleri olmuştur. Bu nedenle oralarda bizde olduğu kadar kutuplaşma ötekileştirme çok yoktur. Genel olarak Sağcısı, solcusu birbirlerine tahammül eder, ortak noktada ortak payda da buluşurlar. Biz de ise okumanın ve düşünmenin yetersizliği nedeniyle bilhassa farklı düşünceye tahammül fazla yoktur. İşte bunda Halk kadar yönetime gelen bazı iktidarların çıkarları gereği kutuplaştırma politikasının önemli etkisi vardır. Yine dinimiz emir ettiği halde paylaşma, yardımlaşma toplumcu düşünme gerekli bir düzeyde değil. Okumanın öğrenmenin elbette birçok faydası vardır. Evvela insanı geliştirir. Kendini bilmeyi öğretir. Zaten bilinen bir gerçek kendini bilen seven karşısındaki insanı da tanır ve sever. İnsana tutarlı sağlam kişilik kazandıran özeliklerin oluşmasında okuma ve öğrenmenin, araştırmanın önemi yadsınamaz. Nitekim konumuzla ilgili Allah dostu çok değerli bir Türk ve İslam düşünürü, velisi olan Yunus Emre “ilim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmesen ya nice bilmektir” der. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük filozoflarından biri olan Sokrates akademisinin girişine “kendini bil” deyişini yazdırmıştır. Bu iki örnek aynı anlamı taşır. Demek oluyor ki okuyan öğrenen insanlar istisna kaideyi bozmaz denilir ya, batı ülkeleri örneğinde olduğu gibi sonuçta aralarında anlaşırlar. Yine iktidarların önemli belirleyici rolünden söz ettik. Gerçeği demek gerekirse Şimdi bizleri biraz ayrışmasında İlk dönem CHP iktidarının tesiri olmuştur. Kemalizm denilen bu milliyetçi ideoloji ve politikanın etkisi günümüze kadar halen devam ediyor. Oysa gerçeği belirtmek gerekirse Osmanlı devleti döneminde ırkçılık hastalığı yoktu. İslam ümmeti anlayışı vardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkçe dışında dilleri özelikle Kürt dilini inkar eden yasaklayan bir politika izlendi. Konumuzla ilgili tarihi bir itirafı nakil edelim. Dışişleri bakanı Numan Menemencioğlu bir anısını şöyle anlatır: “ Churchill ve Roosevelt İnönü ve beni 1943 de Savaşa girmemiz için Kahire’ye çağırdılar. Malum İslam alemine geldikleri için beraberlerinde her dili bilen birçok Şarkiyatçıyı getirmişlerdi. Sohbet arasında Churchill İnönü’ye dedi ki ‘Paşa sen Kürtçe bilir misin?’ İsmet Paşa şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu. O bir şey söylemeden ben araya girdim ve hemen Ekselans, biz Kürtçe bilmeyiz. Zaten bizde Kürtçe konuşulmuyor ve böyle bir dil de yoktur’, dedim. Churchill adamlarından birine sordu’. Öyle mi Mister Kürtçe diye bir dil yok mudur?’ deyince olmaz olur mu efendim? Çok zengin bir Kürt dili ve edebiyatı vardır. İsterseniz o ana kadar duymadığımız- ‘ Divane Ciziri’den bir şiir okuyayım dedi Churchill ‘oku’ dedi. Anlamıyorduk ama Farsçaya yakın ahenkli bir şiir okudu. Ve bu şiirin Kürtçe olduğunu söyledi. ‘Öyleyse bu şiiri yaz’ dedi. Yazdı. Churchill ‘ bunu İngilizceye çevir’, dedi. Çevirdiler. Bir de Fransızca yapın dedi onu da yaptılar. Bir de Türkçeye çevirdiler. Churchill dört sayfayı da bizim önümüze koydu. ‘Ayıp değil mi?’, dercesine, Bakın efendiler, yok dediğiniz ve memleketinizin büyük bir bölümünde anadil olarak konuşulan Kürtçenin zenginliğini görünüz’ dedi. Uzun dışişleri bakanlığım sırasında o günkü kadar sıkılıp mahçup olduğum başka bir gün hatırlamıyorum”. Bugünü bilmek için dünü bilmeliyiz. Doğru olan ülkede farklılıklarımızı kabul ederek kardeşçe yaşamaktır. Bunun yolu okumaktan vicdanlı olmaktan geçer.  
Ekleme Tarihi: 30 Aralık 2020 - Çarşamba

OKUMAK TARİHI VE ZAMANIMIZI ANLAMAYI ÖĞRETİR

Dünya’da gelişmiş uluslar okuma araştırma sonuca ilerlemişler, gelişmişler. Özelde Türkiye halkı genelde diğer Müslüman halklar az okuyan halklardır. Bu olumsuz durumun çelişkisi, anlaşılmayan tarafı ise, biz Müslümanların kutsal kitabı Kuranın ilk ayeti ikra oku demesine rağmen çoğunluğun okumamasıdır. Yalnız ilk ayet değil diğer birçok ayette, okumakla birlikte özelikle düşünmeyi tavsiye eden çok fazla ayet vardır. Ayrıca okumaya dair Hazreti Muhammed (s.a.v) hadisleri vardır. Bu konuda bir hadisi verelim, “ilim Çin de bile olsa gidin öğrenin” buyurur. Ülkemiz Türkiye’de günlük gazete sayısı artan bu kadar nüfusa rağmen belki kırk yıldan az satılıyor. Oysa gelişmiş ülkelerde bir tek gazetenin satışı ülkemizdeki toplam gazete satışlarının iki katıdır. Kitap okuma konusunda yine maalesef aramızda çok büyük bir fark vardır. Bundan dolayı bu uluslar, çeşitli alanlarda özelikle teknolojide önemli ölçüde ilerlediler. Ayrıca demokratik bir düzenleri olmuştur. Bu nedenle oralarda bizde olduğu kadar kutuplaşma ötekileştirme çok yoktur. Genel olarak Sağcısı, solcusu birbirlerine tahammül eder, ortak noktada ortak payda da buluşurlar. Biz de ise okumanın ve düşünmenin yetersizliği nedeniyle bilhassa farklı düşünceye tahammül fazla yoktur. İşte bunda Halk kadar yönetime gelen bazı iktidarların çıkarları gereği kutuplaştırma politikasının önemli etkisi vardır. Yine dinimiz emir ettiği halde paylaşma, yardımlaşma toplumcu düşünme gerekli bir düzeyde değil. Okumanın öğrenmenin elbette birçok faydası vardır. Evvela insanı geliştirir. Kendini bilmeyi öğretir. Zaten bilinen bir gerçek kendini bilen seven karşısındaki insanı da tanır ve sever. İnsana tutarlı sağlam kişilik kazandıran özeliklerin oluşmasında okuma ve öğrenmenin, araştırmanın önemi yadsınamaz. Nitekim konumuzla ilgili Allah dostu çok değerli bir Türk ve İslam düşünürü, velisi olan Yunus Emre “ilim ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmesen ya nice bilmektir” der. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük filozoflarından biri olan Sokrates akademisinin girişine “kendini bil” deyişini yazdırmıştır. Bu iki örnek aynı anlamı taşır. Demek oluyor ki okuyan öğrenen insanlar istisna kaideyi bozmaz denilir ya, batı ülkeleri örneğinde olduğu gibi sonuçta aralarında anlaşırlar. Yine iktidarların önemli belirleyici rolünden söz ettik. Gerçeği demek gerekirse Şimdi bizleri biraz ayrışmasında İlk dönem CHP iktidarının tesiri olmuştur. Kemalizm denilen bu milliyetçi ideoloji ve politikanın etkisi günümüze kadar halen devam ediyor. Oysa gerçeği belirtmek gerekirse Osmanlı devleti döneminde ırkçılık hastalığı yoktu. İslam ümmeti anlayışı vardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkçe dışında dilleri özelikle Kürt dilini inkar eden yasaklayan bir politika izlendi. Konumuzla ilgili tarihi bir itirafı nakil edelim. Dışişleri bakanı Numan Menemencioğlu bir anısını şöyle anlatır: “ Churchill ve Roosevelt İnönü ve beni 1943 de Savaşa girmemiz için Kahire’ye çağırdılar. Malum İslam alemine geldikleri için beraberlerinde her dili bilen birçok Şarkiyatçıyı getirmişlerdi. Sohbet arasında Churchill İnönü’ye dedi ki ‘Paşa sen Kürtçe bilir misin?’ İsmet Paşa şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu. O bir şey söylemeden ben araya girdim ve hemen Ekselans, biz Kürtçe bilmeyiz. Zaten bizde Kürtçe konuşulmuyor ve böyle bir dil de yoktur’, dedim. Churchill adamlarından birine sordu’. Öyle mi Mister Kürtçe diye bir dil yok mudur?’ deyince olmaz olur mu efendim? Çok zengin bir Kürt dili ve edebiyatı vardır. İsterseniz o ana kadar duymadığımız- ‘ Divane Ciziri’den bir şiir okuyayım dedi Churchill ‘oku’ dedi. Anlamıyorduk ama Farsçaya yakın ahenkli bir şiir okudu. Ve bu şiirin Kürtçe olduğunu söyledi. ‘Öyleyse bu şiiri yaz’ dedi. Yazdı. Churchill ‘ bunu İngilizceye çevir’, dedi. Çevirdiler. Bir de Fransızca yapın dedi onu da yaptılar. Bir de Türkçeye çevirdiler. Churchill dört sayfayı da bizim önümüze koydu. ‘Ayıp değil mi?’, dercesine, Bakın efendiler, yok dediğiniz ve memleketinizin büyük bir bölümünde anadil olarak konuşulan Kürtçenin zenginliğini görünüz’ dedi. Uzun dışişleri bakanlığım sırasında o günkü kadar sıkılıp mahçup olduğum başka bir gün hatırlamıyorum”. Bugünü bilmek için dünü bilmeliyiz. Doğru olan ülkede farklılıklarımızı kabul ederek kardeşçe yaşamaktır. Bunun yolu okumaktan vicdanlı olmaktan geçer.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.