Bilinmesi gereken olgu, Dünya’da ne kadar gelişmiş devletler ve toplumlar varsa, gelişmelerini ilerlemelerini düşünmekle, incelemekle, okumakla, araştırmakla elde etmişlerdir. Daha evvel İslam Ortadoğu devletleri, Avrupa ülkelerinden her bakımdan ileri idiler. Zira Müslüman ülkeler, İbni Rüşt, İbni Sina, İbni Haldun gibi alimler ve düşünürlerin öncülüğünde okumaya araştırmaya önem vermişlerdi. Bu nedenle gelişmişlerdi. Ne zamanki İbni Temiye gibi selefi İŞİD anlayışının etkisine girdiler okumayı araştırmayı terk ederek gerilemeye başladılar.
Oysa dinimizde düşünmenin, okumanın, araştırmanın öneminden söz eden nice ayetler ve sağlam hadisler vardır. Sizde takdir ederseniz bir köşe yazısında konuyla ilgili fazla ayrıntıya girilmiyor. Yoksa konuyu inandırmaya değil İslam dinin özelliğini yansıtan birçok örnekler verilebilir.
Şimdi gelinen durum ülkemiz ve diğer İslam ülkeleri açısından iç açıcı değil. Amerika, Avrupa, Çin, Hatta Hindistan gibi ülkelerin çok gerisinde kaldılar. Gelişmiş sanayi ülkelerinin elbette artıları olduğu kadar bizim kültürümüze, örf adetlerimize uymayan eksileri vardır. Ama gerçeği belirtmek gerekirse bizde olduğu gibi, ibadette gizli kabahat ta gizli anlayışları yoktur.
Oralarda açık, net bir saydamlık vardır. Okuma araştırma sonucunun bir gereği olarak tarih bilinçleri gelişmiş olduğu için, kendi kültürlerine saygılı olduğu kadar, başka halkların kültürlerine, sanatlarına ilgileri saygıları vardır.
Çokları Dünya ülkelerini gezer, oraların tarihi sanat eserlerini severek hayranlıkla izler, bazı sanat eserleri halı, kilim, tesbih, eski bakır kap, kacak alırlar. Bu nedenle bu insanlara tarihe, geleneklere, dinlere saygıları yoktur diyemeyiz. Önce iğneyi kendimize çuvaldızı başkalarına batırırsak bizlerin çoğumuzun maalesef tarihe saygısı ve tarih bilinci fazla gelişmemiştir. Tarihe saygı yalnız kendi tarihini sevmekle olmaz. Başka halkların tarihine de saygı duymakla olur. Kendi halkının ve başka milletlerin eski eserlerine saygı duymakla korumakla olur. Sanırım ülkemizde halk arasında eski tarihi eserlere tarihi sanatlara ilgi çok azdır. Oysa gavur diye beğenmediğimiz bu insanlar doğruyu demek gerekirse bu konuda bizlerden çok ileriler.
Dünya’nın bir ucundan gelip değişik ülkeleri gezerler o ülkelerin geleneklerine ait sanat eselerini alırlar evlerinde en iyi köşede saklarlar. Biz ise güya tarihe, geleneklere saygılıyız diye geçiniriz. Ama tarihimizi atalarımızı bize hatırlatacak eski eserlere, eski sanatlara çok önem vermeyiz. Bu konuda bir örnek vermem gerekirse, doğduğum büyüdüğüm en az yeddi atamın yaşadığı şehrim Urfa’da, somut olarak gördüğüm gerçek, hemşerilerimizin çoğunun tarihi konularla ilgilenmedikleri duyarlı olmadıklarını söyleyebilirim. Biz Urfalıların, aşağı çarşı dediğimiz, Haşimiye meydanı civarında 16. Asırda Osmanlı devleti döneminde yapılmış halk arasında eski arasa hamamı diye tanınmış, benzeri az olan bir yer altı hamamı vardır. Bu tarihi eser bizlere atalarımızın yadigarıdır. Gelin görün ki sözde dinine, tarihine, geleneklerine sahip olduğunu ısrarla iddia eden hemşerilerimin nerdeyse tamamı demeye dilim varmıyor, yüzde sekseni hem de bilgiç bir şekilde nedir bu hamam yolun ortasında kalmıştır, nasıl bu hamamı yıkmıyorlar derler.
İşte bizlerle gavur dediğimiz insanlarla, onlar lehine aramızdaki önemli fark budur. Yani tarih bilincidir. Okumamaktır, araştırmamaktır, dinimizin emirlerinin aksine hrşeyi maddi olarak değerlendirmektir. Dünyevi olmaktır.
İşte bu nedenle bundan dolayı okuma araştırma deyip boş vermeyelim. İşte bu nedenlerle şehrimin kafayı yorma deyişini her alanda haklı bulmak, benimsemek hakkımızın olmadığını önemle belirtmek isterim.
Hele bu hak söz konusu okumaksa, bilimse, es geçme hakkımız hiç olamaz. Eğer böyle düşünmeye devam edersek, İşte ilimizin durumu ortada, gerçek verilerle hiç iyi bir durumda değildir.
Son yapılan bilimsel bir araştırmaya göre ilimiz Şanlıurfa okuma oranı açısından Türkiye’nin 81 ili içerisinde en geride 81 sırada bulunuyor. Tarihi köklü bir il için gerçekten çok acı bir durumdur. Memleketini gerçekten sevenler için ızdırap vericidir. Yalnız okuma sorunu değil, muhtemelen bunun olumsuz yansıması olan, uyuşturucu, işsizlik, gelir dağılımı bozukluğunda, yaşam standartları açısından en alt sıralarda bulunuyur.
Urfa milletvekilleri ve büyük şehir belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül bu tablodan bir ders çıkarmaları yapıcı çözümler üretmeleri gerekir. Beyazgül’ün İbrahim Tatlıses’in evini müze yapması gereklide değil başarıda değildir. Belki Urfa’mızın asıl sorunu müzikle, tarikatlarla, ağalık sistemiyle bu şehrin yönetilmek istenmesidir sorun. Ülkemiz Türkiye ise Dünya sıralamasında üniversitelerde, buluşlarda, maalesef geri sıralarda bulunuyor. İlimizin ve ülkemizin sorunları ancak bilimle gerçek demokrasi ile çözülür, bunun başka yolunun olmadığının artık anlaşılması gerekir
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 895+ kez okundu.
OKUMAK ÜZERİNE
Bilinmesi gereken olgu, Dünya’da ne kadar gelişmiş devletler ve toplumlar varsa, gelişmelerini ilerlemelerini düşünmekle, incelemekle, okumakla, araştırmakla elde etmişlerdir. Daha evvel İslam Ortadoğu devletleri, Avrupa ülkelerinden her bakımdan ileri idiler. Zira Müslüman ülkeler, İbni Rüşt, İbni Sina, İbni Haldun gibi alimler ve düşünürlerin öncülüğünde okumaya araştırmaya önem vermişlerdi. Bu nedenle gelişmişlerdi. Ne zamanki İbni Temiye gibi selefi İŞİD anlayışının etkisine girdiler okumayı araştırmayı terk ederek gerilemeye başladılar.
Oysa dinimizde düşünmenin, okumanın, araştırmanın öneminden söz eden nice ayetler ve sağlam hadisler vardır. Sizde takdir ederseniz bir köşe yazısında konuyla ilgili fazla ayrıntıya girilmiyor. Yoksa konuyu inandırmaya değil İslam dinin özelliğini yansıtan birçok örnekler verilebilir.
Şimdi gelinen durum ülkemiz ve diğer İslam ülkeleri açısından iç açıcı değil. Amerika, Avrupa, Çin, Hatta Hindistan gibi ülkelerin çok gerisinde kaldılar. Gelişmiş sanayi ülkelerinin elbette artıları olduğu kadar bizim kültürümüze, örf adetlerimize uymayan eksileri vardır. Ama gerçeği belirtmek gerekirse bizde olduğu gibi, ibadette gizli kabahat ta gizli anlayışları yoktur.
Oralarda açık, net bir saydamlık vardır. Okuma araştırma sonucunun bir gereği olarak tarih bilinçleri gelişmiş olduğu için, kendi kültürlerine saygılı olduğu kadar, başka halkların kültürlerine, sanatlarına ilgileri saygıları vardır.
Çokları Dünya ülkelerini gezer, oraların tarihi sanat eserlerini severek hayranlıkla izler, bazı sanat eserleri halı, kilim, tesbih, eski bakır kap, kacak alırlar. Bu nedenle bu insanlara tarihe, geleneklere, dinlere saygıları yoktur diyemeyiz. Önce iğneyi kendimize çuvaldızı başkalarına batırırsak bizlerin çoğumuzun maalesef tarihe saygısı ve tarih bilinci fazla gelişmemiştir. Tarihe saygı yalnız kendi tarihini sevmekle olmaz. Başka halkların tarihine de saygı duymakla olur. Kendi halkının ve başka milletlerin eski eserlerine saygı duymakla korumakla olur. Sanırım ülkemizde halk arasında eski tarihi eserlere tarihi sanatlara ilgi çok azdır. Oysa gavur diye beğenmediğimiz bu insanlar doğruyu demek gerekirse bu konuda bizlerden çok ileriler.
Dünya’nın bir ucundan gelip değişik ülkeleri gezerler o ülkelerin geleneklerine ait sanat eselerini alırlar evlerinde en iyi köşede saklarlar. Biz ise güya tarihe, geleneklere saygılıyız diye geçiniriz. Ama tarihimizi atalarımızı bize hatırlatacak eski eserlere, eski sanatlara çok önem vermeyiz. Bu konuda bir örnek vermem gerekirse, doğduğum büyüdüğüm en az yeddi atamın yaşadığı şehrim Urfa’da, somut olarak gördüğüm gerçek, hemşerilerimizin çoğunun tarihi konularla ilgilenmedikleri duyarlı olmadıklarını söyleyebilirim. Biz Urfalıların, aşağı çarşı dediğimiz, Haşimiye meydanı civarında 16. Asırda Osmanlı devleti döneminde yapılmış halk arasında eski arasa hamamı diye tanınmış, benzeri az olan bir yer altı hamamı vardır. Bu tarihi eser bizlere atalarımızın yadigarıdır. Gelin görün ki sözde dinine, tarihine, geleneklerine sahip olduğunu ısrarla iddia eden hemşerilerimin nerdeyse tamamı demeye dilim varmıyor, yüzde sekseni hem de bilgiç bir şekilde nedir bu hamam yolun ortasında kalmıştır, nasıl bu hamamı yıkmıyorlar derler.
İşte bizlerle gavur dediğimiz insanlarla, onlar lehine aramızdaki önemli fark budur. Yani tarih bilincidir. Okumamaktır, araştırmamaktır, dinimizin emirlerinin aksine hrşeyi maddi olarak değerlendirmektir. Dünyevi olmaktır.
İşte bu nedenle bundan dolayı okuma araştırma deyip boş vermeyelim. İşte bu nedenlerle şehrimin kafayı yorma deyişini her alanda haklı bulmak, benimsemek hakkımızın olmadığını önemle belirtmek isterim.
Hele bu hak söz konusu okumaksa, bilimse, es geçme hakkımız hiç olamaz. Eğer böyle düşünmeye devam edersek, İşte ilimizin durumu ortada, gerçek verilerle hiç iyi bir durumda değildir.
Son yapılan bilimsel bir araştırmaya göre ilimiz Şanlıurfa okuma oranı açısından Türkiye’nin 81 ili içerisinde en geride 81 sırada bulunuyor. Tarihi köklü bir il için gerçekten çok acı bir durumdur. Memleketini gerçekten sevenler için ızdırap vericidir. Yalnız okuma sorunu değil, muhtemelen bunun olumsuz yansıması olan, uyuşturucu, işsizlik, gelir dağılımı bozukluğunda, yaşam standartları açısından en alt sıralarda bulunuyur.
Urfa milletvekilleri ve büyük şehir belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül bu tablodan bir ders çıkarmaları yapıcı çözümler üretmeleri gerekir. Beyazgül’ün İbrahim Tatlıses’in evini müze yapması gereklide değil başarıda değildir. Belki Urfa’mızın asıl sorunu müzikle, tarikatlarla, ağalık sistemiyle bu şehrin yönetilmek istenmesidir sorun. Ülkemiz Türkiye ise Dünya sıralamasında üniversitelerde, buluşlarda, maalesef geri sıralarda bulunuyor. İlimizin ve ülkemizin sorunları ancak bilimle gerçek demokrasi ile çözülür, bunun başka yolunun olmadığının artık anlaşılması gerekir
Ekleme
Tarihi: 16 Ağustos 2022 - Salı
OKUMAK ÜZERİNE
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.