Geçen gün yazdığım bir yazıda konumuzla dolaylı olarak ilgili bir Çin atasözünde “Tanrı bizi geçiş süreçleri döneminden korusun” deyişini yazmıştım.
Bence ülkemiz insanları tam böylesi bir dönemden geçiyor.
Çünkü eski değer yargıları, moral değerleri erozyona uğruyor, zayıflıyor.
Yerine eski ve yeni değerlerin pozitif olumlu sentezi konulamıyor.
Buunun doğru olanı ise, doğu batı sentezi desek sanırım daha doğru bir öneri olur.
Böylesi değerlerin oluşması için asgari bilgilere, eğitime gereksinme vardır.
İşte bizim toplum böyle kişisel yaşamsal bilgiye ulaşamadığından, kendilerini aşamıyor, kendilerini gerçekleştiremiyor, kısaca kendileri olamıyor.
Ünlü şair Ahmet Arif’in hasretinden prangalar eskittim şiirlerinden birinde dediği gibi “şairlerin bilginlerin dünyasında kalmışım bir başıma, bir başıma uzak bilir misin” diyor.
Çokda doğru bir tespit yapıyor. Böylece şairin dediği gibi, geçiş süreçleri dönemlerinde yeterli çağdaş bilgilere ulaşamayan kişiler sosyal psikolojik sorunlar karşısında bocalıyor, çözümsüz ve çaresiz bir şekilde çağın gerisinde kalıyor.
Oysa ölüm dışında her şeyin bir çaresi ve çözümü vardır. Yeter ki kişiler sosyal psikolojik sorunlar karşısında gerekli bilgilere ulaşabilsin. Zamanımızda aşırı olmamak kaydıyla kişisel gelişim kitaplarına oradaki bilgilere ihtiyaç vardır, kanısındayım. Elbette her toplumun kendine has özgü yerel bir kültürü vardır. Böylesi kitapların Amerika vs yazarların yazdığı kitapları değil bizim kültürümüzü yansıtan yerel psikologların yazdığı kişisel gelişim kitaplarını okumak daha yararlı olur. Örneğin geçen aylarda vefat eden, Doğan Cüceloğlu ve diğer bazı yazarların kişisel gelişim kitaplarını okumak toplumsal olguları anlamak için yararlı olur. Merhıum Cüceloğlu yaşamını bilime insanlığa adamış çok değerli bir bilim insanı idi. Rahmetle anıyorum. Kişisel sorunlarda, intihar gibi olaylarda gerekli bilgiler ve moral değerler çok önemlidir. İnsan bir yerlerde sosyal psikolojik durumlarda tıkandığı zaman, böylesi önemli bilgileri edinmişse yıkılmaz pes etmez. Ünlü doğa bilimcisi Darvin’in dediği gibi “çözüm üretemeyen canlılar yok olmaya mahkumdur”. Demek oluyor ki çözüm insandır. Çözüm insanın moral gücüdür. Yani sabırdır, umuttur. Kendine güvenidir, özgüvenidir.
Olumlu pozitif düşüncedir. Allah dostu Mevlana hazretlerinin dediği gibi “ Sen düşünceden ibaretsin kardeşim. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun. Diken düşünür dikenlik olursun”. İyi yararlı düşünceler insanın geleceğini güvenceye alır. Zamanımızda bizim gibi az okuyan toplum bireylerini tıkayan, kendine ve topluma yabancılaştıran, yalnızlaştıran, geçmişin olumlu moral değerlerine yönelik kültürden yoksun olmasıdır.
Birde günümüz doğru modern toplum biliminden ve kültüründen yoksun olmasıdır. Yalnızlık, yabancılık duygu ve düşüncesi içerisinde olan insan neyin doğru neyin yanlış olduğunun net saydam bir şekilde farkına varamaz. Adeta cami ile kilise arasında kalmış gibi bir durum hasıl oluyor. Bu konuda yararlı olması umuduyla bir fıkra anlatalım. Zamanın birinde bir kilisenin bahçesine kanadı kırık bir kuş düşer. Kilisenin papazı gider kuşu kaldırır. Kuşun kırık kanadını tedavi eder. Şarap içirir kuşu bırakır. Kuş uçar gider kilisenin tepesine konar pisler. Papaz bunu görünce kızar, hayret eder. Elini gökyüzüne kuşa doğru kaldırır, şöyle der, ben sana ne deyim kuş! Müslüman idinse niye şarap içtin. Hıristiyan idinse niye gittin kilisenin çanına pisledin.
Bizim toplum bireylerinin birçoğu maalesef bu meselde olduğu gibi kilise ile cami arasında kalmış gibi. Bunun en önemli nedeni gerekli yeterli bilgi ve kültürden yoksun olmaktır.
Şimdi bu durum çok acıklı, bizim toplum bireylerinde yükselen değer olmuş, Varsa yoksa para, mal mülk edinme tutkusudur.
Bu durum hastalık dercesine gelmiştir. İşte bazı duyarlı insanlar bunun doğru olmadığını his ederek bunalıma düşüyorlar. Böylesi bir hastalığı ve bunalımı önlemenin yolu azda olsa yaşadığımız kapitalist para sermaye çağını anlayarak, okuyarak doğru yorumlamadır.
Batı toplumları bizim toplum bireyleri gibi önlenebilir yapay bunalımlara düşmüyor. Onların olası bunalımları bilinçli varoluş düşünceleri ve sıkıntılarıdır.
Demek oluyor ki yalnız para güdüsü ve düşüncesi sakat bir mantıktır. Batı toplumları para madde kadar çoğu kültürel de olsa manevi değerlere önem veriyorlar. Bizimkiler varsa yoksa para diyor. Böyle yanlış bir algının mutlaka kırılması gerekiyor. Geleneksel moral değerlerimiz olan, yardımlaşma, paylaşma, merhamet ve adalet gibi değerli düşünceleri yaşayarak, uygulayarak, kendimize gelerek sabır ve umut içerisinde bunalımları sıkıntıları yene biliriz.
Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 1939+ kez okundu.
SABIR UMUT DEMEKTİR
Geçen gün yazdığım bir yazıda konumuzla dolaylı olarak ilgili bir Çin atasözünde “Tanrı bizi geçiş süreçleri döneminden korusun” deyişini yazmıştım.
Bence ülkemiz insanları tam böylesi bir dönemden geçiyor.
Çünkü eski değer yargıları, moral değerleri erozyona uğruyor, zayıflıyor.
Yerine eski ve yeni değerlerin pozitif olumlu sentezi konulamıyor.
Buunun doğru olanı ise, doğu batı sentezi desek sanırım daha doğru bir öneri olur.
Böylesi değerlerin oluşması için asgari bilgilere, eğitime gereksinme vardır.
İşte bizim toplum böyle kişisel yaşamsal bilgiye ulaşamadığından, kendilerini aşamıyor, kendilerini gerçekleştiremiyor, kısaca kendileri olamıyor.
Ünlü şair Ahmet Arif’in hasretinden prangalar eskittim şiirlerinden birinde dediği gibi “şairlerin bilginlerin dünyasında kalmışım bir başıma, bir başıma uzak bilir misin” diyor.
Çokda doğru bir tespit yapıyor. Böylece şairin dediği gibi, geçiş süreçleri dönemlerinde yeterli çağdaş bilgilere ulaşamayan kişiler sosyal psikolojik sorunlar karşısında bocalıyor, çözümsüz ve çaresiz bir şekilde çağın gerisinde kalıyor.
Oysa ölüm dışında her şeyin bir çaresi ve çözümü vardır. Yeter ki kişiler sosyal psikolojik sorunlar karşısında gerekli bilgilere ulaşabilsin. Zamanımızda aşırı olmamak kaydıyla kişisel gelişim kitaplarına oradaki bilgilere ihtiyaç vardır, kanısındayım. Elbette her toplumun kendine has özgü yerel bir kültürü vardır. Böylesi kitapların Amerika vs yazarların yazdığı kitapları değil bizim kültürümüzü yansıtan yerel psikologların yazdığı kişisel gelişim kitaplarını okumak daha yararlı olur. Örneğin geçen aylarda vefat eden, Doğan Cüceloğlu ve diğer bazı yazarların kişisel gelişim kitaplarını okumak toplumsal olguları anlamak için yararlı olur. Merhıum Cüceloğlu yaşamını bilime insanlığa adamış çok değerli bir bilim insanı idi. Rahmetle anıyorum. Kişisel sorunlarda, intihar gibi olaylarda gerekli bilgiler ve moral değerler çok önemlidir. İnsan bir yerlerde sosyal psikolojik durumlarda tıkandığı zaman, böylesi önemli bilgileri edinmişse yıkılmaz pes etmez. Ünlü doğa bilimcisi Darvin’in dediği gibi “çözüm üretemeyen canlılar yok olmaya mahkumdur”. Demek oluyor ki çözüm insandır. Çözüm insanın moral gücüdür. Yani sabırdır, umuttur. Kendine güvenidir, özgüvenidir.
Olumlu pozitif düşüncedir. Allah dostu Mevlana hazretlerinin dediği gibi “ Sen düşünceden ibaretsin kardeşim. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun. Diken düşünür dikenlik olursun”. İyi yararlı düşünceler insanın geleceğini güvenceye alır. Zamanımızda bizim gibi az okuyan toplum bireylerini tıkayan, kendine ve topluma yabancılaştıran, yalnızlaştıran, geçmişin olumlu moral değerlerine yönelik kültürden yoksun olmasıdır.
Birde günümüz doğru modern toplum biliminden ve kültüründen yoksun olmasıdır. Yalnızlık, yabancılık duygu ve düşüncesi içerisinde olan insan neyin doğru neyin yanlış olduğunun net saydam bir şekilde farkına varamaz. Adeta cami ile kilise arasında kalmış gibi bir durum hasıl oluyor. Bu konuda yararlı olması umuduyla bir fıkra anlatalım. Zamanın birinde bir kilisenin bahçesine kanadı kırık bir kuş düşer. Kilisenin papazı gider kuşu kaldırır. Kuşun kırık kanadını tedavi eder. Şarap içirir kuşu bırakır. Kuş uçar gider kilisenin tepesine konar pisler. Papaz bunu görünce kızar, hayret eder. Elini gökyüzüne kuşa doğru kaldırır, şöyle der, ben sana ne deyim kuş! Müslüman idinse niye şarap içtin. Hıristiyan idinse niye gittin kilisenin çanına pisledin.
Bizim toplum bireylerinin birçoğu maalesef bu meselde olduğu gibi kilise ile cami arasında kalmış gibi. Bunun en önemli nedeni gerekli yeterli bilgi ve kültürden yoksun olmaktır.
Şimdi bu durum çok acıklı, bizim toplum bireylerinde yükselen değer olmuş, Varsa yoksa para, mal mülk edinme tutkusudur.
Bu durum hastalık dercesine gelmiştir. İşte bazı duyarlı insanlar bunun doğru olmadığını his ederek bunalıma düşüyorlar. Böylesi bir hastalığı ve bunalımı önlemenin yolu azda olsa yaşadığımız kapitalist para sermaye çağını anlayarak, okuyarak doğru yorumlamadır.
Batı toplumları bizim toplum bireyleri gibi önlenebilir yapay bunalımlara düşmüyor. Onların olası bunalımları bilinçli varoluş düşünceleri ve sıkıntılarıdır.
Demek oluyor ki yalnız para güdüsü ve düşüncesi sakat bir mantıktır. Batı toplumları para madde kadar çoğu kültürel de olsa manevi değerlere önem veriyorlar. Bizimkiler varsa yoksa para diyor. Böyle yanlış bir algının mutlaka kırılması gerekiyor. Geleneksel moral değerlerimiz olan, yardımlaşma, paylaşma, merhamet ve adalet gibi değerli düşünceleri yaşayarak, uygulayarak, kendimize gelerek sabır ve umut içerisinde bunalımları sıkıntıları yene biliriz.
Ekleme
Tarihi: 25 Ağustos 2022 - Perşembe
SABIR UMUT DEMEKTİR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.