Anasayfa
Yazarlar
NECDET ŞANSAL
Yazı Detayı
Bu yazı 668+ kez okundu.
SAID NURSİ'NİN MEZARI YERİ URFA'DA, KAÇIRILAN CESEDI NEREDE?
Merhum Said Nursi, Kürt islam alimi (doğum tarihi 1878 Bitlis Nurs köyü. Ölüm tarihi 23 Mart 1960 Urfa) dini anlamda çağımıza deyim yerindeyse damga vuran, İslam aleminin önde gelen yegane bir mütefekkiri ve düşünürüdür. Müslüman düşünce dünyasında her asırda bir müceddit, bir asır yüz yıl sayılır, dini yenileyici bir önder gelir denilir. Genel kabul gören bu anlayışa göre 20. Asrın müslüman dini önderi Bediüzzaman ünvanlı Said Nursi'dir. Bediüzzaman manası çağın harikası parlayan yıldız anlamına geliyor. Bu ünvan kendisine 15 yaşında iken sayılı alimlerin katıldığı bir ilim meclisi imtihanında, geçer not aldığından dolayı, dönemin ünlü fakihi Molla Fethullah tarafından çocuk yaşta haklı olarak verilmiştir.
Gerçekte Said Nursi Allah vergisi olağanüstü bir zekaya sahiptir. Çocuk denilecek yaşlarda 90 kitap ezberledigi söyleniyor. Kendi deyimiyle yaşamını Eski Said ve yeni Said olarak ikiye ayırmıştır. Eski Said döneminde İslam medeniyetinin tekrar inşası ve müslüman milletlerin birliği amacıyla Osmanlı devletinin başkenti ( Payitaht) İstanbul'a gelerek siyasi faaliyet içerisine girmiştir. Said Kurdi ve Molla Said adıyla gazetelere, dergilere makaleler yazmıştır. Türkiye Büyük Millet meclisinin kurulmasıyla birlikte stratejik bir kararla siyasi çalışmalarına, bir anlamda ara vererek, yeni kurulan cumhuriyet hükümetine engel olmamak amacı taşımıştır.
Böylece eski Said dönemi sona ermiş, yeni Said dönemi başlamıştır. Bu dönemde, siyaset dışı bir çalışmayla iman ve Islam hakikatleri konusunda binlerce risale yani küçük çaplı kitaplar yayınlamıştır. Amacı Avrupanın materyalist felsefesine karşı İslam milletlerinin İslam dininin ilkellerini ve iman hakikatlerini iyice anlatmak ve imanlı nesiller yetiştirmek amacı yaşamının odak noktası haline gelmiştir. 1950 CHP iktidarının vesayet rejiminden sonra, Demokrat Parti hükümeti döneminde üçüncü Said dönemi denilen süreç başlamış, risalei Nur yayınları çığ gibi büyüyerek anadolu'nun her yerine ulaştırılmış ve okutulmuştur. Said Nursi eski Said dönemi denilen ilk döneminde İslam iktidarını zor kullanılarak gerçekleşeceğini kabul ediyordu. Ancak yeni Said döneminde bu fikrinden vaz geçerek, müslümanların, bilinçlenerek devrim yoluyla değil evrim yoluyla kendi iktidarlarını kuracaklarını öne sürmüştür. Kadınların giyim kuşamı konusunda meşruti düşüncesiyle çelişen bir şekilde son derece radikaldir. Kur'an'da örtünmenin çarşaf ve peçeyle olması gerektiğini öne sürmüştür. İlginç olan durum ise tüm şeriatçı İslami görüşlerine rağmen neşrutiyeti bir anlamda demokrasiyi savunmuştur. Türkiye'nin birliğinden kesin olarak yana olan Said Nursi 1925 Şeyh Sait Kürt isyanına katıl teklifini kesinlikle red etmıştır. Türk ırkına methiyeler düzerek, İslamın bayraktarlığını hamiliğini yapan bu Necip millete karşı savaşılmaz diyerek isyanı, Türk Kürt savaşı olarak niteleyerek bir anlamda Kemalist rejime destek vermiştir. Oysa Şeyh Said isyanını salt Kürt isyanı olarak nitelendirmek çok doğru bir yaklaşım olmaz.
Şeyh Sait isyanı her ne kadar Kürt isyanı olarak görülse de, özünde batı yanlısı Kemalist rejime karşı bir isyandır.
Nitekim önemli bir Türk aydını ve psikiyatri uzmanı prof. Nevzat tarhan yazdığı "Çağımızın vicdanı" Said Nursi kitabında cumhuriyetin kurulmasında Said Nursi'nin katkısının belirleyici olduğunu bilimsel ve sosyolojik bir şekilde tespit etmiştir.
Said Nursi Yaşamının son günlerinde ceddim atam Hazreti İbrahim beni çağırıyor diye hasta bir şekilde talebeleriyle birlikte Urfa'ya gelir. Amacı burda ölmek ve defin edilmektir. İstedigi gercekleşir, Urfa'da vefat eder. Mahşeri bir kalabalık tarafından Hazreti Ibrahim makamında bulunan kubbeli bir mezara defin edilir. 27 mayıs Kemalist ordu darbesinden sonra, cunta tarafından 12 Temmuz tarihinde cesedi mezarından çıkartılarak bilinmeyen bir yere götürülmüştür. Nur cemaati mezar konusunda ikiye bölünmüştür. Bir kesim Nur cemaati üstadın mezarını bir iki talebemden başkası bilmeyecektir, vasiyeti gereğince bu konunun kapatılması gerektiğini söylüyor. Bir kısım Kürt kökenli Nur cemaati ise cesedinin ilk defin edildiği yere konulması gerektiğini söylüyorlar. Bunun temsilcisi Urfa Nur cemaatinin önde gelen şahsiyeti, gazeteci yazar , Urfa Adliye katipliginden emekli Abdulkadir Ikbal yaklaşık bir yıldır, Urfa dergah camide Said Nursi'nin ilk defin edildıği kabrinin önünde haftada iki gün "mezar burada cesedi nerede afişinin önünde oturma eylemi düzenliyor.
Ikbal ile kabir önünde görüştüğümde şunları söylüyor: Said Nursi'nin mezar yerinin bulunması, insani ve islami bir taleptîr. Bu konuda cumhurbaşkanı, milli savunma ve içişleri bakanlığına mektuplar yazdığını, ancak sadece içişleri bakanlığından bir cevap geldiğini, o da mezar konusunu Urfa yetkililerinden sorun cevabı karşısında şaşırdığını belirtiyor. Ikbal, Üstadın "Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştir içinde" sözüne atıfta bulunarak, cesedinin Urfa askeri şehitlik mezarlığında olduğunu iddia ediyor. Kendisi de bir Ak Parti seçmeni.olan İkbal, Cumhurbaşkanına seslenerek kemalist vesayet rejimini kaldırdık diyorsunuz. Öyle ise vesayet rejiminin sakladığı zatın cesedinin bulunmasını sağlayın. iİk defin edildigi yere nakl ettirin çağrısında bulunuyor.
Ekleme
Tarihi: 23 Haziran 2024 - Pazar
SAID NURSİ'NİN MEZARI YERİ URFA'DA, KAÇIRILAN CESEDI NEREDE?
Merhum Said Nursi, Kürt islam alimi (doğum tarihi 1878 Bitlis Nurs köyü. Ölüm tarihi 23 Mart 1960 Urfa) dini anlamda çağımıza deyim yerindeyse damga vuran, İslam aleminin önde gelen yegane bir mütefekkiri ve düşünürüdür. Müslüman düşünce dünyasında her asırda bir müceddit, bir asır yüz yıl sayılır, dini yenileyici bir önder gelir denilir. Genel kabul gören bu anlayışa göre 20. Asrın müslüman dini önderi Bediüzzaman ünvanlı Said Nursi'dir. Bediüzzaman manası çağın harikası parlayan yıldız anlamına geliyor. Bu ünvan kendisine 15 yaşında iken sayılı alimlerin katıldığı bir ilim meclisi imtihanında, geçer not aldığından dolayı, dönemin ünlü fakihi Molla Fethullah tarafından çocuk yaşta haklı olarak verilmiştir.
Gerçekte Said Nursi Allah vergisi olağanüstü bir zekaya sahiptir. Çocuk denilecek yaşlarda 90 kitap ezberledigi söyleniyor. Kendi deyimiyle yaşamını Eski Said ve yeni Said olarak ikiye ayırmıştır. Eski Said döneminde İslam medeniyetinin tekrar inşası ve müslüman milletlerin birliği amacıyla Osmanlı devletinin başkenti ( Payitaht) İstanbul'a gelerek siyasi faaliyet içerisine girmiştir. Said Kurdi ve Molla Said adıyla gazetelere, dergilere makaleler yazmıştır. Türkiye Büyük Millet meclisinin kurulmasıyla birlikte stratejik bir kararla siyasi çalışmalarına, bir anlamda ara vererek, yeni kurulan cumhuriyet hükümetine engel olmamak amacı taşımıştır.
Böylece eski Said dönemi sona ermiş, yeni Said dönemi başlamıştır. Bu dönemde, siyaset dışı bir çalışmayla iman ve Islam hakikatleri konusunda binlerce risale yani küçük çaplı kitaplar yayınlamıştır. Amacı Avrupanın materyalist felsefesine karşı İslam milletlerinin İslam dininin ilkellerini ve iman hakikatlerini iyice anlatmak ve imanlı nesiller yetiştirmek amacı yaşamının odak noktası haline gelmiştir. 1950 CHP iktidarının vesayet rejiminden sonra, Demokrat Parti hükümeti döneminde üçüncü Said dönemi denilen süreç başlamış, risalei Nur yayınları çığ gibi büyüyerek anadolu'nun her yerine ulaştırılmış ve okutulmuştur. Said Nursi eski Said dönemi denilen ilk döneminde İslam iktidarını zor kullanılarak gerçekleşeceğini kabul ediyordu. Ancak yeni Said döneminde bu fikrinden vaz geçerek, müslümanların, bilinçlenerek devrim yoluyla değil evrim yoluyla kendi iktidarlarını kuracaklarını öne sürmüştür. Kadınların giyim kuşamı konusunda meşruti düşüncesiyle çelişen bir şekilde son derece radikaldir. Kur'an'da örtünmenin çarşaf ve peçeyle olması gerektiğini öne sürmüştür. İlginç olan durum ise tüm şeriatçı İslami görüşlerine rağmen neşrutiyeti bir anlamda demokrasiyi savunmuştur. Türkiye'nin birliğinden kesin olarak yana olan Said Nursi 1925 Şeyh Sait Kürt isyanına katıl teklifini kesinlikle red etmıştır. Türk ırkına methiyeler düzerek, İslamın bayraktarlığını hamiliğini yapan bu Necip millete karşı savaşılmaz diyerek isyanı, Türk Kürt savaşı olarak niteleyerek bir anlamda Kemalist rejime destek vermiştir. Oysa Şeyh Said isyanını salt Kürt isyanı olarak nitelendirmek çok doğru bir yaklaşım olmaz.
Şeyh Sait isyanı her ne kadar Kürt isyanı olarak görülse de, özünde batı yanlısı Kemalist rejime karşı bir isyandır.
Nitekim önemli bir Türk aydını ve psikiyatri uzmanı prof. Nevzat tarhan yazdığı "Çağımızın vicdanı" Said Nursi kitabında cumhuriyetin kurulmasında Said Nursi'nin katkısının belirleyici olduğunu bilimsel ve sosyolojik bir şekilde tespit etmiştir.
Said Nursi Yaşamının son günlerinde ceddim atam Hazreti İbrahim beni çağırıyor diye hasta bir şekilde talebeleriyle birlikte Urfa'ya gelir. Amacı burda ölmek ve defin edilmektir. İstedigi gercekleşir, Urfa'da vefat eder. Mahşeri bir kalabalık tarafından Hazreti Ibrahim makamında bulunan kubbeli bir mezara defin edilir. 27 mayıs Kemalist ordu darbesinden sonra, cunta tarafından 12 Temmuz tarihinde cesedi mezarından çıkartılarak bilinmeyen bir yere götürülmüştür. Nur cemaati mezar konusunda ikiye bölünmüştür. Bir kesim Nur cemaati üstadın mezarını bir iki talebemden başkası bilmeyecektir, vasiyeti gereğince bu konunun kapatılması gerektiğini söylüyor. Bir kısım Kürt kökenli Nur cemaati ise cesedinin ilk defin edildiği yere konulması gerektiğini söylüyorlar. Bunun temsilcisi Urfa Nur cemaatinin önde gelen şahsiyeti, gazeteci yazar , Urfa Adliye katipliginden emekli Abdulkadir Ikbal yaklaşık bir yıldır, Urfa dergah camide Said Nursi'nin ilk defin edildıği kabrinin önünde haftada iki gün "mezar burada cesedi nerede afişinin önünde oturma eylemi düzenliyor.
Ikbal ile kabir önünde görüştüğümde şunları söylüyor: Said Nursi'nin mezar yerinin bulunması, insani ve islami bir taleptîr. Bu konuda cumhurbaşkanı, milli savunma ve içişleri bakanlığına mektuplar yazdığını, ancak sadece içişleri bakanlığından bir cevap geldiğini, o da mezar konusunu Urfa yetkililerinden sorun cevabı karşısında şaşırdığını belirtiyor. Ikbal, Üstadın "Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştir içinde" sözüne atıfta bulunarak, cesedinin Urfa askeri şehitlik mezarlığında olduğunu iddia ediyor. Kendisi de bir Ak Parti seçmeni.olan İkbal, Cumhurbaşkanına seslenerek kemalist vesayet rejimini kaldırdık diyorsunuz. Öyle ise vesayet rejiminin sakladığı zatın cesedinin bulunmasını sağlayın. iİk defin edildigi yere nakl ettirin çağrısında bulunuyor.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(4)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Abdülkadir ikbal
(23.06.2024 16:09 -
#481)
Said Nursi Kemalizme hiç bir zaman destek vermemiştir 1915 de Bitlis isyanı sebebiyle bu millete evlatlarina kılıç çekilmez demiştir bu ifadeler Osmanlı dönemine aittir şeyh Sait le ilgili herhangi bir olumsuz yorum yapmamıştır hatta şeyh saitin torunlarindan olan a.
Melik Fırat bir zat şunu ifade etmiştir said Nursi bu eserleri yazmakla şeyh saitin intikamını aldığını söylemiştir bu konunun dışında ki bütün yazılarınızı bütün ruh canimla tebrik ediyorum selam ve hurmetlerimle
Abdülkadir ikbal
(23.06.2024 16:09 -
#482)
Said Nursi Kemalizme hiç bir zaman destek vermemiştir 1915 de Bitlis isyanı sebebiyle bu millete evlatlarina kılıç çekilmez demiştir bu ifadeler Osmanlı dönemine aittir şeyh Sait le ilgili herhangi bir olumsuz yorum yapmamıştır hatta şeyh saitin torunlarindan olan a.
Melik Fırat bir zat şunu ifade etmiştir said Nursi bu eserleri yazmakla şeyh saitin intikamını aldığını söylemiştir bu konunun dışında ki bütün yazılarınızı bütün ruh canimla tebrik ediyorum selam ve hurmetlerimle
Abdülkadir ikbal
(23.06.2024 16:45 -
#483)
Sait Nursi Kemalizme destek verseydi 28 yıl hapis ve sürgün hayatı yaşar miydi kitapları dünya tarihinde emsali olmayan bir zulümle bin defadan ziyade mahkemeye verilir miydi hatta mezarına bile tahammül edememeleri bize birşeyler anlatmıyor mu rejim hakkında keyfi küfri ve cebri altı anarşist üstü stibdat demesi duruşunun en berrak ifadesidir
Abdülkadir ikbal
(23.06.2024 16:45 -
#484)
Sait Nursi Kemalizme destek verseydi 28 yıl hapis ve sürgün hayatı yaşar miydi kitapları dünya tarihinde emsali olmayan bir zulümle bin defadan ziyade mahkemeye verilir miydi hatta mezarına bile tahammül edememeleri bize birşeyler anlatmıyor mu rejim hakkında keyfi küfri ve cebri altı anarşist üstü stibdat demesi duruşunun en berrak ifadesidir