NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

STRATEJİK DERİNLİK

Stratejik derinlik, Gelecek parti genel başkanı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun aktif yeni dış politika üzerine teorisini yazdığı bir kitabın adıdır. Türkiye’nin dış siyasetinin daha doğrusu özelikle Ortadoğu Suriye politikasının belirlenmesinde bu kitaptaki görüşlerin önemli bir etkisi olmuştur, belki de belirleyicisi olmuştur denilebilir. Davutoğlu özetle “Türkiye’yi çevreleyen yakın kara, yakın deniz, ve yakın kıta havzaları coğrafi olarak Dünya ana kıtasının merkezini, tarihi olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsamaktadır. Soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslar arası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye’nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik, ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir” demektedir. Devamla “Türkiye tarihi birikimi ve derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafi derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır” tespitinde ve önerisinde bulunur. Ayrıca Ortadoğu, Kafkasya, ve balkanlarda bölgesel bir güç olunca Küresel bir güç olacağını öne sürer. “komşularla sıfır sorun” amacı taşıyan iyi niyetle hazırlanan, bölge ülkeleriyle birlikte kalkınma gelişme stratejisi somut koşullardan uzak olduğu için amacına ulaşamadı. Bu program bırakalım komşularla birliği ne yazık ki ülkemizi neredeyse tüm komşularla sorunlu hale getirdi. Dünya siyasal güç gerçekleriyle örtüşmeyen stratejik derinlik adı altında yeni Osmanlı hevesi buna maalesef hayali demek zorundayız, Küresel bir güç olmadıktan sonra zaten mümkün olamazdı. Arap baharı denilen ABD eksenli emperyalist politikalara destek verilmesi Türkiye’yi Ortadoğu’da etkin bir güç yapacağına bölge ülkeleriyle kavgalı hale getirdi. Örneğin Libya konusunda dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Nato’nun Libya’da ne işi var diyerek haklı olarak tepki göstermişti. Ancak Dünya siyasetinde belirleyici olan teknolojik silahlı güç karşısında olsa gerek, kısa bir süre sonra Nato güçlerine destek verir duruma gelmişti. Böylesi olumsuz istenmeyen durumların oluşması bölge ve Dünya siyasetini iyi okumamanın bir sonucudur. Önemli olan başarılı durum, teori ile pratiğin uyuşması ve örtüşmesidir. Bir teori veya bir program çok iyi niyetle hazırlanabilir, bunda bir özlem bir asalet olabilir, ama sonuçta ölçü kıstas başarılı olmasıdır. Ortadoğu’da ülkemizin izlediği siyasetin geldiği nokta maalesef olumlu bir durum değildir. Bir Türk halk deyişinde denildiği gibi evdeki hesap maalesef çarşıya uymamıştır. Komşularla sıfır sorun politikası Davutoğlu’nun bölgesel ve küresel güç özlemi başarılı olmamıştır. Yaşanan başarısızlık karşısında, cumhurbaşkanı başdanışmanı İbrahim Kalın, bölgedeki politikamızda bir yalnızlık yoktur şayet yalnızlık varsa bunun adı “değerli bir yalnızlık” olarak ifade etmişti. Ezcümle Dünya ve bölge siyasetlerinde hak hukuk yoktur. Dostluk değil, çıkarlar vardır. Hele bölgemiz Ortadoğu ülkelerinin siyasetlerine maalesef hiç güvenilmez. Eskilerin deyimi ile Ortadoğu kaygan bir zemindir. Bu bölgede siyasetler, ilişkiler çıkar uğruna çok çabuk değişir. Acı ama bir gerçek düşenin dostu hiç yoktur. Bu nedenlerle ülke yöneticilerinin ülkemizin gerçeklerini ve güç dengelerini dikkate alarak duygulardan uzak akıllı politikalar izlemesi gerekmektedir. İslam’ın şartı beş, haddini bilmek altıdır öz deyişi sıradan halk için geçerli olduğu gibi devlet yöneticileri için daha fazla geçerlidir, doğrudur. Kraldan fazla kralcılık, Arap’tan fazla Arapçılık doğru bir yaklaşım olamaz. Sosyal ve siyasal bilimci Karl Marks, “cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülmüştür” derken genelde yanlış izlenen politikaları vurgulamıştır. Sonuç olarak ülkemiz ve halkımızın çıkarı, geleceği için Savaş koşullarını değil barış koşullarını oluşturmak gerek. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği üzere, “Yurtta barış Dünya’da barış” amacında olmak gerekiyor.  
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2020 - Perşembe

STRATEJİK DERİNLİK

Stratejik derinlik, Gelecek parti genel başkanı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun aktif yeni dış politika üzerine teorisini yazdığı bir kitabın adıdır. Türkiye’nin dış siyasetinin daha doğrusu özelikle Ortadoğu Suriye politikasının belirlenmesinde bu kitaptaki görüşlerin önemli bir etkisi olmuştur, belki de belirleyicisi olmuştur denilebilir. Davutoğlu özetle “Türkiye’yi çevreleyen yakın kara, yakın deniz, ve yakın kıta havzaları coğrafi olarak Dünya ana kıtasının merkezini, tarihi olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsamaktadır. Soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslar arası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye’nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik, ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir” demektedir. Devamla “Türkiye tarihi birikimi ve derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafi derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır” tespitinde ve önerisinde bulunur. Ayrıca Ortadoğu, Kafkasya, ve balkanlarda bölgesel bir güç olunca Küresel bir güç olacağını öne sürer. “komşularla sıfır sorun” amacı taşıyan iyi niyetle hazırlanan, bölge ülkeleriyle birlikte kalkınma gelişme stratejisi somut koşullardan uzak olduğu için amacına ulaşamadı. Bu program bırakalım komşularla birliği ne yazık ki ülkemizi neredeyse tüm komşularla sorunlu hale getirdi. Dünya siyasal güç gerçekleriyle örtüşmeyen stratejik derinlik adı altında yeni Osmanlı hevesi buna maalesef hayali demek zorundayız, Küresel bir güç olmadıktan sonra zaten mümkün olamazdı. Arap baharı denilen ABD eksenli emperyalist politikalara destek verilmesi Türkiye’yi Ortadoğu’da etkin bir güç yapacağına bölge ülkeleriyle kavgalı hale getirdi.

Örneğin Libya konusunda dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Nato’nun Libya’da ne işi var diyerek haklı olarak tepki göstermişti. Ancak Dünya siyasetinde belirleyici olan teknolojik silahlı güç karşısında olsa gerek, kısa bir süre sonra Nato güçlerine destek verir duruma gelmişti. Böylesi olumsuz istenmeyen durumların oluşması bölge ve Dünya siyasetini iyi okumamanın bir sonucudur. Önemli olan başarılı durum, teori ile pratiğin uyuşması ve örtüşmesidir. Bir teori veya bir program çok iyi niyetle hazırlanabilir, bunda bir özlem bir asalet olabilir, ama sonuçta ölçü kıstas başarılı olmasıdır. Ortadoğu’da ülkemizin izlediği siyasetin geldiği nokta maalesef olumlu bir durum değildir. Bir Türk halk deyişinde denildiği gibi evdeki hesap maalesef çarşıya uymamıştır. Komşularla sıfır sorun politikası Davutoğlu’nun bölgesel ve küresel güç özlemi başarılı olmamıştır. Yaşanan başarısızlık karşısında, cumhurbaşkanı başdanışmanı İbrahim Kalın, bölgedeki politikamızda bir yalnızlık yoktur şayet yalnızlık varsa bunun adı “değerli bir yalnızlık” olarak ifade etmişti. Ezcümle Dünya ve bölge siyasetlerinde hak hukuk yoktur. Dostluk değil, çıkarlar vardır. Hele bölgemiz Ortadoğu ülkelerinin siyasetlerine maalesef hiç güvenilmez. Eskilerin deyimi ile Ortadoğu kaygan bir zemindir. Bu bölgede siyasetler, ilişkiler çıkar uğruna çok çabuk değişir. Acı ama bir gerçek düşenin dostu hiç yoktur. Bu nedenlerle ülke yöneticilerinin ülkemizin gerçeklerini ve güç dengelerini dikkate alarak duygulardan uzak akıllı politikalar izlemesi gerekmektedir. İslam’ın şartı beş, haddini bilmek altıdır öz deyişi sıradan halk için geçerli olduğu gibi devlet yöneticileri için daha fazla geçerlidir, doğrudur. Kraldan fazla kralcılık, Arap’tan fazla Arapçılık doğru bir yaklaşım olamaz. Sosyal ve siyasal bilimci Karl Marks, “cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülmüştür” derken genelde yanlış izlenen politikaları vurgulamıştır. Sonuç olarak ülkemiz ve halkımızın çıkarı, geleceği için Savaş koşullarını değil barış koşullarını oluşturmak gerek. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği üzere, “Yurtta barış Dünya’da barış” amacında olmak gerekiyor.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.