NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

URFA TARİHİ VEMESELLERİ-10

Urfa Süryani Abgar krallığı döneminde din kültürü ve sanat faaliyetleri çağına göre epey gelişmişti. Mimari alanında dönemin çok ilerisinde saraylar, konaklar, evler yapılmış. Özelikle gene o çağın bir sanat eseri denilebilecek ünlü kiliseler, manastırlar inşa edilmiş. Tarihi belgeler de Urfa’da şimdi yıkılmış olan Dünya’ca ünlü Ayasofya adında bir kilisenin olduğunu yazılar bulunuyor. Gene Balıklıgöl civarında ünlü bir kilisenin ve krallık sarayının 201 yılında Daysan (Karakoyun) deresinin taşıması sonucu yıkılmış. Daysan, karakoyun deresinin eski Süryanice ismidir. Gerçeği belirtmek vurgulamak gerekirse şehrimiz ve kırsal kesimlerde eski camilerin birçoğunun aslı kilisedir. Sonra camiye dönüştürülmüştür. Burada bunların tek, tek isimlerini sanırım saymanın gerek. Zaten bunlar bilinen bir durumdur. Bilmeyen merak ederse araştırsa isimlerini öğrenir. Yalnız bunların iki tane en ünlü olanı bin beş yüz yıldan fazla tarihi olan ulu cami ve görkemli bir minaresi olan yapı kiliseden camiye, Kudüs Fatihi Selahaddini Eyyubi döneminde camiye çevrilmiş. Bir de şimdi Balıklı gölde bizim Urfa lisaniyle döşeme camisinin aslı Meryem ana kilisesi gene Eyyubıler zamanında, Urfa’da diğer kiliselerle birlikte onarılarak, bazı eklemeler yapılarak camiye çevrilmiştir. Burada Urfa’nın bir özelliğinden söz etmek gerekir. Urfa tarih boyunca bir çok medeniyete, dinlere öncülük etmiş. Yıldızlara, güneşe tapma dönemlerinde komşu il Harran’la birlikte en önde gelen merkez olmuş. Yine Putperestlik, Musevilik, Hıristiyanlık, ve İslam dinin en önemli bir merkezi haline gelmiş. Mevcut güç veya gerçeklik durumuna göre hareket edilmiş. Bir anlamda gelen ağam giden paşam anlayışı güdülmüş. Hıristiyan dönemi Urfa büyük ölçüde Abgar kralları ile anılır. Abgarlar zamanında Urfa gerek din gerek bilim alanında olsun bölgenin en önde gelen önemli bir şehridir. Daha doğrusu Osrohone denilen küçük bir ülkenin bir başkentidir.Din ve kültürel akımlar buradan bölgeye sirayet ediyordu . Sosyal yaşamın iyi bir şekilde koordine edildiği anlaşılıyor. Kadın hakları çağına göre liberal bir durum arz ediyor. Sanat alanıda gelişmiş iyi bir durumda olduğu yapılan kazılarda çıkan aletlerden, kalıntılardan belli oluyor. Belki de Urfa’da o dönemler de en önemli sorun Daysan deresinin arada bir taşıması sonucu şehri su basması can ve mal kaybına neden olmasıdır. Bu nedenle kralın emri ile ekim ayından nisan ayına kadar surlarda su baskınını haber vermeleri için ücretli nöbetçi bulundurulurdu. Su taşkınını gören nöbetçi gece veya gündüz acele olarak halka haber verir. Böylece halkın kendilerini mallarını koruması sağlanırdı. 201 yılındaki su baskınından sonra zanaatkarlara barakalarını derenin kenarından kaldırmaları talimatı verilmişti. Ancak belediye ölçüm memurlarının raporuyla iş yerlerini belli bir uzaklıkta kurmalarına izin verilmiştir. Kral Abgar 201 yılındaki su baskınından sonra gerek şehrin içinde gerekse köyler ve çiftliklerde oturanlar’ın vergi borçlarının bağışlanmasını emretmiştir. Bu köy ve çiftlikler şehrin etrafındaki tarımsal bölgede bulunmaktaydılar. Su baskınında Balıklıgöl civarında olan kralın sarayı yıkılınca, şimdi ki çift kubbe dediğimiz bir yerde Abgar bir saray yapar. Aradan bir müddet geçtikten sonra Daysan deresinin ikinci sefer taşıması şehrin su basmasını kral Abgar bu yüksek yerde kurduğu sarayında, İranlıların kulesinden izler. Bu kule sarayın yakınında hatta sarayın içinde olmuş olmalıdır. Bugün Büyük Abgar zamanındaki Edessa şehrinin sevimli ve güzel binalarından geriye hiçbir şey kalmamıştır. Abgar’ın sarayı ve soyluların konaklarından zamanımıza kalan tek şey, Balıklı göller ve iç kalenin bulunduğu tepe üzerinde, harap olmuş burçlar, kemerler ve devrik yıkıntılar arasında ayakta duran iki zarif sütundur.
Ekleme Tarihi: 14 Mart 2019 - Perşembe

URFA TARİHİ VEMESELLERİ-10

Urfa Süryani Abgar krallığı döneminde din kültürü ve sanat faaliyetleri çağına göre epey gelişmişti. Mimari alanında dönemin çok ilerisinde saraylar, konaklar, evler yapılmış. Özelikle gene o çağın bir sanat eseri denilebilecek ünlü kiliseler, manastırlar inşa edilmiş. Tarihi belgeler de Urfa’da şimdi yıkılmış olan Dünya’ca ünlü Ayasofya adında bir kilisenin olduğunu yazılar bulunuyor. Gene Balıklıgöl civarında ünlü bir kilisenin ve krallık sarayının 201 yılında Daysan (Karakoyun) deresinin taşıması sonucu yıkılmış. Daysan, karakoyun deresinin eski Süryanice ismidir. Gerçeği belirtmek vurgulamak gerekirse şehrimiz ve kırsal kesimlerde eski camilerin birçoğunun aslı kilisedir. Sonra camiye dönüştürülmüştür. Burada bunların tek, tek isimlerini sanırım saymanın gerek. Zaten bunlar bilinen bir durumdur. Bilmeyen merak ederse araştırsa isimlerini öğrenir. Yalnız bunların iki tane en ünlü olanı bin beş yüz yıldan fazla tarihi olan ulu cami ve görkemli bir minaresi olan yapı kiliseden camiye, Kudüs Fatihi Selahaddini Eyyubi döneminde camiye çevrilmiş. Bir de şimdi Balıklı gölde bizim Urfa lisaniyle döşeme camisinin aslı Meryem ana kilisesi gene Eyyubıler zamanında, Urfa’da diğer kiliselerle birlikte onarılarak, bazı eklemeler yapılarak camiye çevrilmiştir. Burada Urfa’nın bir özelliğinden söz etmek gerekir. Urfa tarih boyunca bir çok medeniyete, dinlere öncülük etmiş. Yıldızlara, güneşe tapma dönemlerinde komşu il Harran’la birlikte en önde gelen merkez olmuş. Yine Putperestlik, Musevilik, Hıristiyanlık, ve İslam dinin en önemli bir merkezi haline gelmiş. Mevcut güç veya gerçeklik durumuna göre hareket edilmiş. Bir anlamda gelen ağam giden paşam anlayışı güdülmüş. Hıristiyan dönemi Urfa büyük ölçüde Abgar kralları ile anılır. Abgarlar zamanında Urfa gerek din gerek bilim alanında olsun bölgenin en önde gelen önemli bir şehridir. Daha doğrusu Osrohone denilen küçük bir ülkenin bir başkentidir.Din ve

kültürel akımlar buradan bölgeye sirayet ediyordu . Sosyal yaşamın iyi bir şekilde koordine edildiği anlaşılıyor. Kadın hakları çağına göre liberal bir durum arz ediyor. Sanat alanıda gelişmiş iyi bir durumda olduğu yapılan kazılarda çıkan aletlerden, kalıntılardan belli oluyor. Belki de Urfa’da o dönemler de en önemli sorun Daysan deresinin arada bir taşıması sonucu şehri su basması can ve mal kaybına neden olmasıdır. Bu nedenle kralın emri ile ekim ayından nisan ayına kadar surlarda su baskınını haber vermeleri için ücretli nöbetçi bulundurulurdu. Su taşkınını gören nöbetçi gece veya gündüz acele olarak halka haber verir. Böylece halkın kendilerini mallarını koruması sağlanırdı. 201 yılındaki su baskınından sonra zanaatkarlara barakalarını derenin kenarından kaldırmaları talimatı verilmişti. Ancak belediye ölçüm memurlarının raporuyla iş yerlerini belli bir uzaklıkta kurmalarına izin verilmiştir. Kral Abgar 201 yılındaki su baskınından sonra gerek şehrin içinde gerekse köyler ve çiftliklerde oturanlar’ın vergi borçlarının bağışlanmasını emretmiştir. Bu köy ve çiftlikler şehrin etrafındaki tarımsal bölgede bulunmaktaydılar. Su baskınında Balıklıgöl civarında olan kralın sarayı yıkılınca, şimdi ki çift kubbe dediğimiz bir yerde Abgar bir saray yapar. Aradan bir müddet geçtikten sonra Daysan deresinin ikinci sefer taşıması şehrin su basmasını kral Abgar bu yüksek yerde kurduğu sarayında, İranlıların kulesinden izler. Bu kule sarayın yakınında hatta sarayın içinde olmuş olmalıdır. Bugün Büyük Abgar zamanındaki Edessa şehrinin sevimli ve güzel binalarından geriye hiçbir şey kalmamıştır. Abgar’ın sarayı ve soyluların konaklarından zamanımıza kalan tek şey, Balıklı göller ve iç kalenin bulunduğu tepe üzerinde, harap olmuş burçlar, kemerler ve devrik yıkıntılar arasında ayakta duran iki zarif sütundur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.