NECDET ŞANSAL
Köşe Yazarı
NECDET ŞANSAL
 

URFALI OLMAK SÖYLEMİ SÖZDE KALIYOR

İnsanlar doğdukları yerleri, şehir, ilçe, köy, nerde dünyaya gelmişlerse oraları severler. Doğdukları yer kendilerine sevimli gelir. Bu duygu genel olarak yaşamları süresince belleklerinin bir yerinde kalır. Bundan çıkaracağımız sonuç, insanlar yapı olarak, genetik olarak, bence muhafazakar olur. Yaşam koşullarının değişmesiyle birlikte, bu duygu bazılarında kalıcı olur, bazılarında değişime uğrar. Muhafazakarlık duygusu yalnız çocukluktan gelen bir duygu ve düşünce değildir. ilerki yaşlarda bile bu durum kişiden kişiye göre değişse bile yine göreceli olarak devam eder. örneğin bir şehirde bir evden bir eve, bir muhalleden bir muhalleye gidince bile insan içinde bir burukluk his eder. Gittikleri yere zamanla ancak alışır. Toplumsal olarak düşündüğümüz zaman dünyanın her yerinde insanlar doğdukları yerleri severler. Bu nedenle bir memleket severlik, bir hemşerilik vardır. Ünlü Müslüman sosyolog İbni Haldun "coğrafya kaderdir" demiştir. Doğru bir tespitte bulunmuştur. Bir memleketin havası, suyu, kültürü, hatta dilleri ve lehçeleri bile farklı oluyor. Bundan dolayı yazımızın başlığını Urfalı olmak dedik. Bu saptama kendi ilimiz Urfa, yalnız böyledir demek elbette doğru değildir. Her ilin mensupları için genel olarak şehirleri önem teşkil eder. Bu durum göreceli bir biçimde doğruyu yansıtır. Çünkü her şehirin, ilçenin, köyün kendilerine özgü bir kültürler, örf ve adetleri olur. İlimiz Urfada tam da böyle farklı bir şehirdir. Kendimize özgü bir dilimiz, bir lehçemiz vardır. Kendimize özgü bir kültürümüz vardır. Urfa diline biz Urfalıca deriz. Bu lehçeyi ancak Urfalılar bilir. Sanayı devri öncesi Urfa küçük bir şehirdir. herkes birbirini tanır. Tanımadıkları kişilere sen kimlerdensin denir. Bir yerden akraba çıkarlardı. Urfalılar arasında maddi olarak önemli oranda bir sınıf farkı yoktu. Yani zengin ile fakir arasında maddi şartlar bakımından önemli bir fark yoktu. Bu durumu geçmişte söylenen Urfalıyıh bi hallıyıh" deyişi veciz bir şekilde açıklar. Ancak sanayı devri olan kapitalist sistemin getirdiği teknoloji insanlar arasında makul bir düzeyde olan sınıf farkını oldukça açtı. Dolaysıyla nüfus oldukça arttı. Artık Urfalılar kişiler ve ekonomik birbirlerini tanıyamaz oldular. Bırakalım eski sıkı, samimi Urfalılık hemşeri bağlarını, yakın akrabalar arasında bile diyalog, ilişki kalmadı diyebiliriz. Eski yardımlaşma, eski Urfalı olmak söylemi sözde kaldı. Genel olarak birlik dayanışma kalmadı. Urfa bu konuda ne yazık ki komşu şehirler Antep, Maraş'ın çok gerisinde kaldı. Oralarda olan milliyetçilik, hemşeri sevgisi, birlik dayanışma bizden çok daha fazladır. Bunun nedeni bir öz eleştiri yapmak doğruyu demek gerekirse biz Urfalılarda kıskançlık, sevgisizlik, çekememezlik var. "Urfalıların terazisi Urfalıyı hafif tartar" eski deyişi bu zamanda çok daha fazla geçerli hale gelmiştir. Herkes birlikte kalkınalım demek yerine ben herkesten zengin olayım, onlara üstünlük sağlayım bir ilkel eğo vardır. İşte hastalık budur. Bu hastalık diiyebileceğimiz dürtü var oldukça şehir halkı olarak iflah olmayız. Yapılması gereken söylemde değil, icraat, yardım severlik yapmadır. Bunun için Urfalı iş insanlarının bir zihniyet, vicdan devrimi yaparak, kendi şehirlerinin dışında yatırımlarını azaltarak devletin destek vermesiyle kendi şehirlerine yoğunlaşarak kendi işsiz hemşerilerine iş alanları açarak yoksuluğu önlemeleri halinde ancak sözde değil gerçekten özde olunur. Aksi durumda memleketimi seviyorum, Urfalı olmakla övünüyorum sözleri boş laf olur.
Ekleme Tarihi: 16 Ocak 2023 - Pazartesi

URFALI OLMAK SÖYLEMİ SÖZDE KALIYOR

İnsanlar doğdukları yerleri, şehir, ilçe, köy, nerde dünyaya gelmişlerse oraları severler. Doğdukları yer kendilerine sevimli gelir. Bu duygu genel olarak yaşamları süresince belleklerinin bir yerinde kalır.

Bundan çıkaracağımız sonuç, insanlar yapı olarak, genetik olarak, bence muhafazakar olur. Yaşam koşullarının değişmesiyle birlikte, bu duygu bazılarında kalıcı olur, bazılarında değişime uğrar.

Muhafazakarlık duygusu yalnız çocukluktan gelen bir duygu ve düşünce değildir.

ilerki yaşlarda bile bu durum kişiden kişiye göre değişse bile yine göreceli olarak devam eder. örneğin bir şehirde bir evden bir eve, bir muhalleden bir muhalleye gidince bile insan içinde bir burukluk his eder. Gittikleri yere zamanla ancak alışır.

Toplumsal olarak düşündüğümüz zaman dünyanın her yerinde insanlar doğdukları yerleri severler. Bu nedenle bir memleket severlik, bir hemşerilik vardır. Ünlü Müslüman sosyolog İbni Haldun "coğrafya kaderdir" demiştir. Doğru bir tespitte bulunmuştur. Bir memleketin havası, suyu, kültürü, hatta dilleri ve lehçeleri bile farklı oluyor.

Bundan dolayı yazımızın başlığını Urfalı olmak dedik. Bu saptama kendi ilimiz Urfa, yalnız böyledir demek elbette doğru değildir. Her ilin mensupları için genel olarak şehirleri önem teşkil eder. Bu durum göreceli bir biçimde doğruyu yansıtır. Çünkü her şehirin, ilçenin, köyün kendilerine özgü bir kültürler, örf ve adetleri olur.

İlimiz Urfada tam da böyle farklı bir şehirdir. Kendimize özgü bir dilimiz, bir lehçemiz vardır. Kendimize özgü bir kültürümüz vardır.

Urfa diline biz Urfalıca deriz. Bu lehçeyi ancak Urfalılar bilir. Sanayı devri öncesi Urfa küçük bir şehirdir. herkes birbirini tanır. Tanımadıkları kişilere sen kimlerdensin denir. Bir yerden akraba çıkarlardı.

Urfalılar arasında maddi olarak önemli oranda bir sınıf farkı yoktu. Yani zengin ile fakir arasında maddi şartlar bakımından önemli bir fark yoktu. Bu durumu geçmişte söylenen Urfalıyıh bi hallıyıh" deyişi veciz bir şekilde açıklar.

Ancak sanayı devri olan kapitalist sistemin getirdiği teknoloji insanlar arasında makul bir düzeyde olan sınıf farkını oldukça açtı. Dolaysıyla nüfus oldukça arttı. Artık Urfalılar kişiler ve ekonomik birbirlerini tanıyamaz oldular. Bırakalım eski sıkı, samimi Urfalılık hemşeri bağlarını, yakın akrabalar arasında bile diyalog, ilişki kalmadı diyebiliriz.

Eski yardımlaşma, eski Urfalı olmak söylemi sözde kaldı. Genel olarak birlik dayanışma kalmadı. Urfa bu konuda ne yazık ki komşu şehirler Antep, Maraş'ın çok gerisinde kaldı.

Oralarda olan milliyetçilik, hemşeri sevgisi, birlik dayanışma bizden çok daha fazladır. Bunun nedeni bir öz eleştiri yapmak doğruyu demek gerekirse biz Urfalılarda kıskançlık, sevgisizlik, çekememezlik var.

"Urfalıların terazisi Urfalıyı hafif tartar" eski deyişi bu zamanda çok daha fazla geçerli hale gelmiştir.

Herkes birlikte kalkınalım demek yerine ben herkesten zengin olayım, onlara üstünlük sağlayım bir ilkel eğo vardır. İşte hastalık budur. Bu hastalık diiyebileceğimiz dürtü var oldukça şehir halkı olarak iflah olmayız.

Yapılması gereken söylemde değil, icraat, yardım severlik yapmadır. Bunun için Urfalı iş insanlarının bir zihniyet, vicdan devrimi yaparak, kendi şehirlerinin dışında yatırımlarını azaltarak devletin destek vermesiyle kendi şehirlerine yoğunlaşarak kendi işsiz hemşerilerine iş alanları açarak yoksuluğu önlemeleri halinde ancak sözde değil gerçekten özde olunur. Aksi durumda memleketimi seviyorum, Urfalı olmakla övünüyorum sözleri boş laf olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.