Bu gün kısadan bir hise yazmak istedim.
Anam soğuk kış geceleri güzel sözler bize anlatarak büyüdük. Radyonun az evlerde olduğu, Televizyon, Bilgisayar, Telefon ve İnternet’in hiç olmadığı bir dönemden bahsetmekteyim.
Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet yaparak gezintiye çıkmış. Tebaası nasıl yaşıyor, Nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük şirin bir evin önüne oturmuş, örgü ören genç bir kız görmüşler. Padişah genç ve güzel kızın yanına oturmuş ve bazı sorular sormaya başlamış.
– Merhaba kızım. Baban evde mi? Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti. Padişah: – Annen evde mi? Kız: – Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.
Padişah: – Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri. Kız: – Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter. Padişah: – Sana bir kaz yollasam yolar mısın? Kız: – İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!
Padişah kıza “Öyleyse selametle kal!” deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sormuş: – Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı? Verzir: – Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş. Padişah: – O he de tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.
Vezir telaşla fırlamış. “Nasıl öğrenirim?” diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş. Vezir: – Aman kız, hanım kız!… Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.
Kız: – Konuştuklarımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş. Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış: – O amca bana babamı sorduğunda “Azı çok etmeye gitti” demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim. Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:
– O amca annemi sorduğunda “Annem biri iki etmeye gitti” demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim. Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:
– Amca “Eviniz çok güzel ama bacası eğri” demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de “Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter” diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim. Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış: – Peki ya “Sana bir kaz yollasam yolar mısın?” ne demek?
Kız tebessüm edip açıklamış:
– O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz..!