Osman GEREM
Köşe Yazarı
Osman GEREM
 

DOST VE DÜŞMANI SEÇEBİLMEK...

"Dinimizin, imanımızın, ecdadımızın, vatanımızın ve tarihimizin düşmanları ile dostluğu kabul etmiyoruz. Gavurun dostluğuna inanmıyoruz. Bütün dünyanın gözü önünde Hıristiyan- Yahudi ittifakı ile boğazlanan dünya Müslümanlarının dramına "yurtta sulh,cihanda sulh" sloganı ile seyirci kalmayı, Osmanlılığın yıkılış günlerinde bile avucunda oynatmış bir milletin ve devletin devamıyız. Cumhuriyetle doğmadık ve 70 yaşında da değiliz. AB'nin, ABD'nin kapısında uşak gibi bekleyemeyiz. Onların bize akıl hocalığı yapmalarını kabullenemeyiz. Yapmamız gerekenleri; onlar emrettiği için değil, milletin menfaati için yaparız. Kendimize geldiğimiz gün; tüm düşmanlarımızın, şanlı tarihimizde olduğu gibi kavuğumuzun önünde kemal-i hürmetle eğileceğine kesin olarak inanırız. Çünkü izzet; Allah'ın Resulü aleyhisselam'ın ve mü'minlerin hakkıdır, kafirlerin değil... Hangi tarz ve şekilde olursa olsun; din, iman, tarih ecdad ve vatan düşmanlığı yapanlar, bizim dostlarımız olamayacakları gibi, tutum ve davranışlarında tarafsız ve adil olmaları bile beklenemez. Hele onlara bel bağlayarak hareket etmek, hiç mi hiç düşünülemez. Koca bir tarih ve halen gözümüzün önünde cereyan edenler bunu çok net bir biçimde teyid etmekte ve doğrulamaktadır. Esasen, önceki bölümlerde atıfta bulunduğumuz dini referanslarımız meseleyi zaten kökünden çözmüştür. Bazen gaflet, bazen dalalet ve hıyanete dayalı kesif /yoğun propaganda, insanımızı şu veya bu ölçüde yanlışa sürüklemekte ve düşmandan iyilik bekler ve meded umar saflığına düşürmektedir. "Dostluk şerefine kadeh tokuşturmaların pratikte hiçbir kıymetinin olmadığını görememek, saflıktan öte bir şeydir." "Sana senden gelir bir işde dad lazımsa, Ümidi kes zaferden, gayrden imdad lazımsa." beyti; elfazı, manası ve ruhuyla bizimdir ve değişmez gerçeğin ifadesidir. Zaten bütün mesele de; bizim olana sarılmak ve ona sahip çıkmakta düğümlenmektedir. Tarihine ve milli değerlerine sırt çevirmiş bir milletin  kendine güveni (itimad-ı nefs) kaybolup gidince, düşmandan meded beklemesi tabiidir. Geçmişimizle övünmenin sırrı budur...
Ekleme Tarihi: 26 Ocak 2017 - Perşembe

DOST VE DÜŞMANI SEÇEBİLMEK...

"Dinimizin, imanımızın, ecdadımızın, vatanımızın ve tarihimizin düşmanları ile dostluğu kabul etmiyoruz. Gavurun dostluğuna inanmıyoruz. Bütün dünyanın gözü önünde Hıristiyan- Yahudi ittifakı ile boğazlanan dünya Müslümanlarının dramına "yurtta sulh,cihanda sulh" sloganı ile seyirci kalmayı, Osmanlılığın yıkılış günlerinde bile avucunda oynatmış bir milletin ve devletin devamıyız. Cumhuriyetle doğmadık ve 70 yaşında da değiliz. AB'nin, ABD'nin kapısında uşak gibi bekleyemeyiz. Onların bize akıl hocalığı yapmalarını kabullenemeyiz. Yapmamız gerekenleri; onlar emrettiği için değil, milletin menfaati için yaparız. Kendimize geldiğimiz gün; tüm düşmanlarımızın, şanlı tarihimizde olduğu gibi kavuğumuzun önünde kemal-i hürmetle eğileceğine kesin olarak inanırız. Çünkü izzet; Allah'ın Resulü aleyhisselam'ın ve mü'minlerin hakkıdır, kafirlerin değil...

Hangi tarz ve şekilde olursa olsun; din, iman, tarih ecdad ve vatan düşmanlığı yapanlar, bizim dostlarımız olamayacakları gibi, tutum ve davranışlarında tarafsız ve adil olmaları bile beklenemez. Hele onlara bel bağlayarak hareket etmek, hiç mi hiç düşünülemez. Koca bir tarih ve halen gözümüzün önünde cereyan edenler bunu çok net bir biçimde teyid etmekte ve doğrulamaktadır. Esasen, önceki bölümlerde atıfta bulunduğumuz dini referanslarımız meseleyi zaten kökünden çözmüştür.

Bazen gaflet, bazen dalalet ve hıyanete dayalı kesif /yoğun propaganda, insanımızı şu veya bu ölçüde yanlışa sürüklemekte ve düşmandan iyilik bekler ve meded umar saflığına düşürmektedir. "Dostluk şerefine kadeh tokuşturmaların pratikte hiçbir kıymetinin olmadığını görememek, saflıktan öte bir şeydir."

"Sana senden gelir bir işde dad lazımsa,

Ümidi kes zaferden, gayrden imdad lazımsa."

beyti; elfazı, manası ve ruhuyla bizimdir ve değişmez gerçeğin ifadesidir. Zaten bütün mesele de; bizim olana sarılmak ve ona sahip çıkmakta düğümlenmektedir.

Tarihine ve milli değerlerine sırt çevirmiş bir milletin  kendine güveni (itimad-ı nefs) kaybolup gidince, düşmandan meded beklemesi tabiidir.

Geçmişimizle övünmenin sırrı budur...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.