Osman GEREM
Köşe Yazarı
Osman GEREM
 

MİLLİ RUH...

Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok. Zamanın birinde Japonya'da bir heyeti eğitim sistemimizi incelemek için Türkiye'ye davet ederler. Adamlar günlerce araştırmalar yaparlar az ve öz bir tespitte bulunurlar. Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok derler. Bizimkiler sorarlar peki siz nasıl milli ruh veriyorsunuz? Japonlar anlatırlar; Biz çocuklarımızı okula göndermeden önce Hiroşima ve Nagazaki kentlerine götürür, gezdiririz eğer akıbetinizin böyle olmasını istemiyorsanız çok çalışmanız çok okumanız zorluklara göğüs gererek bütün engelleri aşmak zorundasınız diyerek milli şuuru milli ruhu aşılarız, dediğinde bizimkiler bizim Hiroşima ve Nagazaki gibi şehirlerimiz yok ki demişler. Japonlar sizinde Çanakkale'niz var ya demişler. Evet tarihini geçmişini bilmeyenler geleceğe yön veremezler, söz sahibi olamazlar. Bir ülkenin en önemli görevlerinden biri de evlatlarını milli ve manevi  şuurla, bilinçle, inançla yetiştirmektir. Vatan, millet, mukaddesat, namus, izzet, insani değerler, tarih, kültür, edebiyat, medeniyet gibi... Çocuklar anne-babaya ikram edilen ilahi emanetlerdir. İslam fıtratı üzere anne-babaya teslim edilen çocukların saf ve berrak kalpleri temiz bir toprak misali işlenmeye hazır, ham bir cevherdir. Onun diken veya gül, acı veya tatlı meyve vermesi, üzerine atılan tohumların keyfiyetine bağlıdır. Güçlü toplumlar, güçlü ailelerin ve faziletli annelerin eseridir. Bunun en güzel numuneleri, hanım sahabilerdir. Onlar çocuklarına, canlarıyla ve mallarıyla fedakarlık yapmayı öğretmişlerdir. Yavrularının gönüllerini, Rasulullah Efendimiz'in muhabbetiyle yoğrulmuştur. Bir milletin istikbalini görmek için keramet sahibi olmak gerekmez. Bunun için o milletin gençlerinin enerjilerini  nerelerde tükettiklerine bakmak kafidir. Eğer gençler, güç ve enerjilerini hayır, maneviyat ve fazilet yoluna sarf ediyorlarsa, o milletin istikbali aydınlıktır. Bunun aksine, enerjilerini kaba kuvvete ve nefsaniyete sarf ediyorlarsa, akıbet hüsran demektir. Bugün en çok mesuliyetimiz evlatlarımıza karşı. Zira bugün liberalist sistemin; "Bırakınız yapsın, bırakınız geçsin" prensibiyle hareket edip maneviyata zehir saçan ve nefsaniyeti palazlandıran televizyonların menfi propagandaları, internetin yanlış adresleri, modaların çılgın tahrikleri ve reklamların aldatıcı telkinleri, evlatlarımızın kişiliklerini şekillendiriyor. Onların gönül dünyasını allak bullak ederek, dinine kültürüne, tarihine hatta ailesine yabancılaştırıyor... İşte bu hazin gidişattan, kendimizi, evlatlarımızı, ailemizi, akrabalarımızı ve toplumumuzu korumak için, hepimiz geç kalmadan gerekli tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Bir mütefekkir der ki; "Hakim milletlerle mahkum milletler arasında bir gram farkı vardır. O da iyi yetişmiş bir avuç insandır!" En merhametli anne- baba, evladını Kur'an terbiyesiyle asıl istikbal olan ahirete hazırlayan anne babadır. Evlatların iyi bir dünyevi istikbali olsun düşüncesiyle, kaliteli bir kolejde ve iyi bir üniversite de okutabilmek için büyük emek ve servetler sarf edilirken, bu gayretlerin acaba yüzde kaçı onların ebedi istikballeri, yani ahiretleri için gösterilebiliyor? Çocuklarımızı İslami bir şuurla yetiştirmek, hepimizin birinci vazifesi... Aksi halde ciğerparelerimiz olan evlatlarımızın, kıyamet günü bizlerden davacı olacaklarını unutmamalıyız...
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2017 - Cuma

MİLLİ RUH...

Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok. Zamanın birinde Japonya'da bir heyeti eğitim sistemimizi incelemek için Türkiye'ye davet ederler. Adamlar günlerce araştırmalar yaparlar az ve öz bir tespitte bulunurlar. Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok derler. Bizimkiler sorarlar peki siz nasıl milli ruh veriyorsunuz? Japonlar anlatırlar;

Biz çocuklarımızı okula göndermeden önce Hiroşima ve Nagazaki kentlerine götürür, gezdiririz eğer akıbetinizin böyle olmasını istemiyorsanız çok çalışmanız çok okumanız zorluklara göğüs gererek bütün engelleri aşmak zorundasınız diyerek milli şuuru milli ruhu aşılarız, dediğinde bizimkiler bizim Hiroşima ve Nagazaki gibi şehirlerimiz yok ki demişler. Japonlar sizinde Çanakkale'niz var ya demişler. Evet tarihini geçmişini bilmeyenler geleceğe yön veremezler, söz sahibi olamazlar.

Bir ülkenin en önemli görevlerinden biri de evlatlarını milli ve manevi  şuurla, bilinçle, inançla yetiştirmektir. Vatan, millet, mukaddesat, namus, izzet, insani değerler, tarih, kültür, edebiyat, medeniyet gibi...

Çocuklar anne-babaya ikram edilen ilahi emanetlerdir. İslam fıtratı üzere anne-babaya teslim edilen çocukların saf ve berrak kalpleri temiz bir toprak misali işlenmeye hazır, ham bir cevherdir. Onun diken veya gül, acı veya tatlı meyve vermesi, üzerine atılan tohumların keyfiyetine bağlıdır.

Güçlü toplumlar, güçlü ailelerin ve faziletli annelerin eseridir. Bunun en güzel numuneleri, hanım sahabilerdir.

Onlar çocuklarına, canlarıyla ve mallarıyla fedakarlık yapmayı öğretmişlerdir. Yavrularının gönüllerini, Rasulullah Efendimiz'in muhabbetiyle yoğrulmuştur.

Bir milletin istikbalini görmek için keramet sahibi olmak gerekmez. Bunun için o milletin gençlerinin enerjilerini  nerelerde tükettiklerine bakmak kafidir. Eğer gençler, güç ve enerjilerini hayır, maneviyat ve fazilet yoluna sarf ediyorlarsa, o milletin istikbali aydınlıktır. Bunun aksine, enerjilerini kaba kuvvete ve nefsaniyete sarf ediyorlarsa, akıbet hüsran demektir.

Bugün en çok mesuliyetimiz evlatlarımıza karşı. Zira bugün liberalist sistemin; "Bırakınız yapsın, bırakınız geçsin" prensibiyle hareket edip maneviyata zehir saçan ve nefsaniyeti palazlandıran televizyonların menfi propagandaları, internetin yanlış adresleri, modaların çılgın tahrikleri ve reklamların aldatıcı telkinleri, evlatlarımızın kişiliklerini şekillendiriyor. Onların gönül dünyasını allak bullak ederek, dinine kültürüne, tarihine hatta ailesine yabancılaştırıyor...

İşte bu hazin gidişattan, kendimizi, evlatlarımızı, ailemizi, akrabalarımızı ve toplumumuzu korumak için, hepimiz geç kalmadan gerekli tedbirleri almak mecburiyetindeyiz.

Bir mütefekkir der ki;

"Hakim milletlerle mahkum milletler arasında bir gram farkı vardır. O da iyi yetişmiş bir avuç insandır!"

En merhametli anne- baba, evladını Kur'an terbiyesiyle asıl istikbal olan ahirete hazırlayan anne babadır.

Evlatların iyi bir dünyevi istikbali olsun düşüncesiyle, kaliteli bir kolejde ve iyi bir üniversite de okutabilmek için büyük emek ve servetler sarf edilirken, bu gayretlerin acaba yüzde kaçı onların ebedi istikballeri, yani ahiretleri için gösterilebiliyor? Çocuklarımızı İslami bir şuurla yetiştirmek, hepimizin birinci vazifesi... Aksi halde ciğerparelerimiz olan evlatlarımızın, kıyamet günü bizlerden davacı olacaklarını unutmamalıyız...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniurfagazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.