Yürüdüğümüz hayat yolculuğunda dokunabileceğimiz hayatlar yürekler olmalı. Yarınlarımızı ışık tutabilecek istifade edilebilen eserlerimiz ayak izlerimiz olmalıdır.
Başkaları için yaşadığımızı sandığımız bu hasletler aslında kendimiz için yaşadığımızın en bariz örneğidir.
Bazen insan yaşamın büyük ulaşılamaz keyiflerinin peşinden koşarken ümitsizlik ve çaresizliğe düştüğü gibi kendisini asıl mutlu edebilecek önemsemediği küçük kıvılcımları görememekte günbegün hayatımızda göz ardı edilen ve es geçilen o minik mutluluk ve zevkleri de elimizden kaçırmış oluyoruz.
İnsan belki de hayatı boyunca bazen merdivenleri hızlı çıkmak için çırpınırken aynı zamanda hep ünlü olmak takdir edilmek ve onurlandırılmak ister.
Başarılı olmak ve topluma değer katabilmek için bize ışık tutabilecek liderleri örnek almamız gerekir.
Büyük insanların yaşamları bize kendi yaşamlarımızı daha anlamlı bir hale getirmesini hatırlatır ve sağlar.
Dünyadan göçüp giderken de zamanın kumsalında ayak izlerimizi bırakabileceğimizi öğretir.
Kimi insanlar sadece kendisine hizmet etmek kendi amaç umut ve beklenti ve hülyalarını gerçekleştirmek için bu uğurda yol alırken kaç kişi itip kalktığı tepelediği ezik geçti umurunda bile olmaz.
Böylece maddi olarak elde ettiklerinin uğrunda kişiliğini ruhunu hissiyatını ve hatta ebediyetini feda eder.
Aynı çanta altında yaşamamıza rağmen eşimiz kızımız oğlumuz aile efradı ile farklı hayatlar yaşadığımız birbirimizin sıcaklığını duygu ve düşüncelerinin farkında olmadığımız bir ortamda nasıl bir huzurdan bahsedilebilir.
Ailenin ve çocuklarımızı en çok ihtiyaç duydukları anda yanlarında olabilmek ölümle burun buruna gelmeden yaşamın gerçekten ne anlama geldiğini bilmek ne kadar erdemli bir davranıştır.
Hayatın gerçek manasını idrak edemeden gafil yaşayanlar daha sonra bu hayatın geçici olduğunu anladıkları anda hayatın en derin anlamlarını kavrayarak ıskalayıp geçtikleri her şeyin farkına vararak nedamet duyuyorlar. Ahlar ayvahlar gayri fayda etmez. Halbuki bu kısacık ömür hayatımızı içinde bulunduğumuz anı çok iyi değerlendirmemizi ve hiçbir şeyi ertelemememiz gerekmektedir.
Ertelediğimiz hayatlar içinde bulunduğumuz standart nakaratlar sebep olmaktadır.
Haftaları haftalar ayları aylar yılları kovalarken tükenip giderken hayatımız eyvah keşke demeyelim.
Varsayıldığı gibi yaşamayı bırakarak yaradılış gayemize uygun tasarladığımız gibi yaşamaya çalışalım.
Tüm dünyaya bile teknoloji sayesinde iğne ucu kadar yakınken bile insan ne hazindir ki apartmanın alt katında veya üst katında oturan komşusunu tanımıyor. Sokağın diğer ucunda oturan mahalle sakinleri ile tanışmak, dertleşmek ihtiyacı hissetmiyor.
Bazen dünyayı değiştirmeye talip oluyoruz oysaki kendimizi değiştirmek aklımızın ucuna bile gelmemektedir.
Daha sonra da Güneş batarken üzerimizden derin düşüncelere dalıp zamanında tadabileceğimiz zevkleri yapabileceğimiz iyilikleri başını okşayacağımız bir çocuğu dahi göremiyoruz.
Hayatımızın sonunda çok önemli bildiğimiz düşündüğümüz şeylerin aslında çok önemsiz olduğunu düşündüğümüz şeylerin ise en önemli şeylerin olduğunu anlayacağız lakin çok geç olacak
En iyi şeyler aslında en yakınımızdakilerdir. Fark edemediğimiz belki de veremediğimiz şeylerdir soluduğumuz hava güneş ay çiçekler vb.
Öyle bir duruma geldik ki birbirimize saygı göstermek yerine olayları cezalarla ötelemeye ertelemeye çalışıyoruz.
Başımızı avuçlarımızın arasına alarak kendimizi yargılayalım. Muhasebemizi yapalım.Nereden geldik nereye gidiyoruz.
Sağlıcakla kalın.
Anasayfa
Yazarlar
Salih Bencik
Yazı Detayı
Bu yazı 719+ kez okundu.
ISKALANAN HAYATIMIZ
Yürüdüğümüz hayat yolculuğunda dokunabileceğimiz hayatlar yürekler olmalı. Yarınlarımızı ışık tutabilecek istifade edilebilen eserlerimiz ayak izlerimiz olmalıdır.
Başkaları için yaşadığımızı sandığımız bu hasletler aslında kendimiz için yaşadığımızın en bariz örneğidir.
Bazen insan yaşamın büyük ulaşılamaz keyiflerinin peşinden koşarken ümitsizlik ve çaresizliğe düştüğü gibi kendisini asıl mutlu edebilecek önemsemediği küçük kıvılcımları görememekte günbegün hayatımızda göz ardı edilen ve es geçilen o minik mutluluk ve zevkleri de elimizden kaçırmış oluyoruz.
İnsan belki de hayatı boyunca bazen merdivenleri hızlı çıkmak için çırpınırken aynı zamanda hep ünlü olmak takdir edilmek ve onurlandırılmak ister.
Başarılı olmak ve topluma değer katabilmek için bize ışık tutabilecek liderleri örnek almamız gerekir.
Büyük insanların yaşamları bize kendi yaşamlarımızı daha anlamlı bir hale getirmesini hatırlatır ve sağlar.
Dünyadan göçüp giderken de zamanın kumsalında ayak izlerimizi bırakabileceğimizi öğretir.
Kimi insanlar sadece kendisine hizmet etmek kendi amaç umut ve beklenti ve hülyalarını gerçekleştirmek için bu uğurda yol alırken kaç kişi itip kalktığı tepelediği ezik geçti umurunda bile olmaz.
Böylece maddi olarak elde ettiklerinin uğrunda kişiliğini ruhunu hissiyatını ve hatta ebediyetini feda eder.
Aynı çanta altında yaşamamıza rağmen eşimiz kızımız oğlumuz aile efradı ile farklı hayatlar yaşadığımız birbirimizin sıcaklığını duygu ve düşüncelerinin farkında olmadığımız bir ortamda nasıl bir huzurdan bahsedilebilir.
Ailenin ve çocuklarımızı en çok ihtiyaç duydukları anda yanlarında olabilmek ölümle burun buruna gelmeden yaşamın gerçekten ne anlama geldiğini bilmek ne kadar erdemli bir davranıştır.
Hayatın gerçek manasını idrak edemeden gafil yaşayanlar daha sonra bu hayatın geçici olduğunu anladıkları anda hayatın en derin anlamlarını kavrayarak ıskalayıp geçtikleri her şeyin farkına vararak nedamet duyuyorlar. Ahlar ayvahlar gayri fayda etmez. Halbuki bu kısacık ömür hayatımızı içinde bulunduğumuz anı çok iyi değerlendirmemizi ve hiçbir şeyi ertelemememiz gerekmektedir.
Ertelediğimiz hayatlar içinde bulunduğumuz standart nakaratlar sebep olmaktadır.
Haftaları haftalar ayları aylar yılları kovalarken tükenip giderken hayatımız eyvah keşke demeyelim.
Varsayıldığı gibi yaşamayı bırakarak yaradılış gayemize uygun tasarladığımız gibi yaşamaya çalışalım.
Tüm dünyaya bile teknoloji sayesinde iğne ucu kadar yakınken bile insan ne hazindir ki apartmanın alt katında veya üst katında oturan komşusunu tanımıyor. Sokağın diğer ucunda oturan mahalle sakinleri ile tanışmak, dertleşmek ihtiyacı hissetmiyor.
Bazen dünyayı değiştirmeye talip oluyoruz oysaki kendimizi değiştirmek aklımızın ucuna bile gelmemektedir.
Daha sonra da Güneş batarken üzerimizden derin düşüncelere dalıp zamanında tadabileceğimiz zevkleri yapabileceğimiz iyilikleri başını okşayacağımız bir çocuğu dahi göremiyoruz.
Hayatımızın sonunda çok önemli bildiğimiz düşündüğümüz şeylerin aslında çok önemsiz olduğunu düşündüğümüz şeylerin ise en önemli şeylerin olduğunu anlayacağız lakin çok geç olacak
En iyi şeyler aslında en yakınımızdakilerdir. Fark edemediğimiz belki de veremediğimiz şeylerdir soluduğumuz hava güneş ay çiçekler vb.
Öyle bir duruma geldik ki birbirimize saygı göstermek yerine olayları cezalarla ötelemeye ertelemeye çalışıyoruz.
Başımızı avuçlarımızın arasına alarak kendimizi yargılayalım. Muhasebemizi yapalım.Nereden geldik nereye gidiyoruz.
Sağlıcakla kalın.
Ekleme
Tarihi: 13 Şubat 2024 - Salı
ISKALANAN HAYATIMIZ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(8)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Abdurrahman GÜMÜŞ
(14.02.2024 14:38 -
#436)
Çok hüzünlü ama maalesef gerçek.. Bizim her şeyi bilmemiz mümkün değil. Yol gösterenlerin izinde bir şeyler yapmak lazım.
Teşekkürler..
Abdurrahman GÜMÜŞ
(14.02.2024 14:38 -
#437)
Çok hüzünlü ama maalesef gerçek.. Bizim her şeyi bilmemiz mümkün değil. Yol gösterenlerin izinde bir şeyler yapmak lazım.
Teşekkürler..
Müslüm Güç
(14.02.2024 16:00 -
#438)
Teknoloji ve insanların kendi ihtiyaçlarını kendisinin giderme isteği, komşuluğu veberaberinde insanlığı alıp götürdü. Sanırım yapacak bir şey de yok gibi. Selamlar...
Müslüm Güç
(14.02.2024 16:00 -
#439)
Teknoloji ve insanların kendi ihtiyaçlarını kendisinin giderme isteği, komşuluğu veberaberinde insanlığı alıp götürdü. Sanırım yapacak bir şey de yok gibi. Selamlar...
Ömer Lütfi
(16.02.2024 15:14 -
#440)
Çok özel ve güzel bir yazı. Tebrik ederim.
Tefekkürsüz bir toplum başıboş kafiledir,
Tevekkül doğurmayan tefekkür nafiledir.
Cengiz Numanoğlu.
Selam ve duâ ile...
Ömer Lütfi
(16.02.2024 15:14 -
#441)
Çok özel ve güzel bir yazı. Tebrik ederim.
Tefekkürsüz bir toplum başıboş kafiledir,
Tevekkül doğurmayan tefekkür nafiledir.
Cengiz Numanoğlu.
Selam ve duâ ile...