Bakınız, Nasreddin hocayı bir gün evinin önünde yerde bir şey ararken görürler. Konu komşu toplanır;
-Hoca ne arıyorsun?
-Kapı kapalı kaldı anahtarı düşürdüm onu arıyorum.
Derler;
-Bizde arayalım hocam,
-Peki arayın buyurun.
Bir saat, iki saat, anahtar yoktur. Sonunda birisinin aklına gelir,
-Hocam iyice bir düşün bu anahtarı nerede kaybettin sen?
-"Nerede kaybettiğimi bilmiyorum" der hoca.
-Sabahleyin hayvanlara ahırda su veriyordum orada düşürdüm herhalde. "İlahi hoca" derler. Ahırda düşürdüğün anahtarı niye bize kapının önünde arattırıyorsun. Hoca gülümseyerek şunu söyler derki;
-Orası çok karanlık aramak zoruma gitti de onun için burada arıyorum.
Neyi kaybettiğinizi bilmezseniz, neyi arayacağınızı da bulamazsınız.
medeniyetin içerisinde biz, koskoca bir medeniyeti kaybettik. Çocuğun elinden elma şekerini alırsın çocuk ağlamaya başlar. Çünkü onun bütün hayatı elindeki elma şekerinden ibarettir. Oysa biz; kocaman bir tarihin içerisinde ülke kaybettik. Toprak kaybettik, medeniyet kaybettik, gençliğimizi kaybettik, devletimizi kaybettik, marifimizi kaybettik, ailemizi, kadınımızı kaybettik. Koskoca bir cihan kaybettik. Elma şekeriyle avunacak halimizde yok.
Koskoca bir Cihan'ı kaybeden insan, onu tekrar güneş gibi bulabilir, keşfedebilir.
Oysa bütün medeniyetlerin beşiği olan Türkiye, Uzakdoğu ülkesi olan Japonya'dan yirmi beş defa geridir bugün.
Japonya'dan, Uzakdoğu ülkesiyim dediği zaman utanmıyoruz. Bir ülkenin nerede olduğu önemli değil, hangi değerlere sahip olduğu önemlidir.
Türkiye medeniyetlerin beşiği olan bir ülke. Coğrafi bakımdan çok güzel bir yerde, üç tarafı denizle çevrili, nehirler, akarsular, göller, dört mevsim en güzel münbit arazilerin yerleştiği bir bölgenin içindeyiz.
Toprağın üstünde her mevsimde hemen hemen mahsul alınan toprağımız var. İnsanımız güçlü. Toprağın altında maden zenginliklerimiz, doğal kaynaklarımız var. Bir taraftan boğazlarla Avrupa ve Asya'yı bağlıyoruz. Bir taraftan da Ortadoğu'yla, uzak doğuyla irtibatımız var. Asya'yla yakınız. Böyle bir ülkenin fakir olması ve başkalarına tabi olması mümkün değildir.
Ama bizim tercihimiz, bizi işgal eden, bizim müstevli düşmanlarla, çocuklarımızı, babalarımızı, dedelerimizi katleden İngiliz'in, Fransız'ın İtalya'nın dünya görüşünü kendimize almak olmuştur.
Almanya kendisini yıkan Fransız'ı örnek almadı. Amerika'yı örnek almadı. Kendi bünyesi içerisinde yerli bir modelle kalkınmayı başardı.
Üç konuda tahribat yapılmıştır. Bir toplumu yıkmak için şu üç şey önemlidir. Birisi DİN- birisi DİL- birisi de elbette TARİH. Maalesef ülkemiz de böyle bir tahribat uzun yıllardan beri yaşanmış ve yaşanmaktadır.
Sahip olduğumuz inancımızı en güzel şekliyle, en doğru kaynaklarından öğrenmek hepimizin hem hakkıdır, hemde görevidir. Devlet bunu temin edecektir. Çünkü dinden sadece Kominizim buna Afyon gözüyle baktığı için zarar görüyordur. Oysa bütün Dünya toplumu inançlı topluluklarından hiç bir zaman zarar görmemiştir. Din tahrip edildi, tanınmaz ve bilinmez bir hale getirildi. Bir taraftan bunu istismar edenler türedi, bir taraftan da Din'e Afyon gözüyle bakanlar, baskı rejimi seçtiler, din öğrenilmeyince. Din adına pek çok soytarılıklar ortaya çıktı, maskaralıklar ortaya çıktı.Din tacirleri ortalıkta cirit atiyorlar. Bugün her zamandan daha çok dini, aslıyla öğrenmeye ihtiyacımız var.
İkincisi; Dilimiz tahrip edildi. Dilimiz dünyanın en zengin lisanlarından birisiydi ama "ARIDİL" veya "GÜNEŞ DİL" teorileriyle yıllardan beri yapılan tahribat O'nu EŞŞEK ARISI SOKMUŞ BİR DİLE çevirdi. Şimdi Türkiye'de dedeyle babanın, babayla evladın anlaşması bile zorlaştı. Mehmet Akif merhum bunu çok güzel bir şiirinde ifade ediyordu.
DİNLE KULAĞINI VERDE MEZARA
ÖLÜLER ÇIRPINIR, TOPRAK ÇIRPINIR,
NESİLLER ARSI KORKUNÇ MANZARA
DOMUZ YAVRULAYAN KISRAK ÇIRPINIR...
Devam ediyor şiir. Bir nesil geçmiş nesilleri mukayese ederken Mehmet Akif bunu söylüyor. Öylesine zengin bir lisan, bir imparatorluk lisanı. İçinde Arapçası var, Farscası var, bütün lisanlar kaynaşmış ve mükemmel bir zengin lisan meydana gelmiş. "Bu şuradan geldi", "Bu buradan geldi" diye bir kenara ayırdığınız zaman ortada Cas-Cavlak, kimsenin anlamadığı bir lisan kalıyor.
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilmez,
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın,
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.
( Şeyh Edebali (ks)
Tarih; bir milletin hafızasıdır, kişiliğidir, değeridir.
Tarihini bilmeyen milletler geleceğine yön veremezler.